İMAN VE KÜFÜR

Dünyada insanlık var olduğu günden beri iman ile küfrün mücadelesi, bugünümüze kadar devam etmiştir. Ne ilginçtir ki eskiden küfür cehaletten gelirken, şimdi ilim ve bilim kıyafetine bürünmüş de öyle geliyor. Demek ki bu mücadelenin doğasında var iman ile küfrün çarpışması ki, tekamül ve terakki denilen kanun vuku bulsun.

***

Evet, birileri sürekli inişler yaşayacak ki bu inişlerinde canavarlar onlardan daha masum sayılacaklar. Birileri o yükselişi yaşayacak ki melekler onlara gıpta ile bakacaklar. Birazdan söyleyeceğim sözlerime aslında zemin hazırlıyorum hissettiyseniz. Çünkü son söylenecek sözü ilk söylemek hiçbir zaman onarım getirmez.

***

Bazı zaman telafisi mümkün olmayan yıkım getirir. Hem sindirilmesi de zor olabilir. Gerçi bir yazar ki sözleri sebebi ile eleştirilmiyorsa o yazar gittiği yolda yol kat edemez yerinde sayıklar durur. Evet birileri onu eleştirmeli tezlerini çürütmeli yahut takdir etmeli ki yazara söz hakkı, cevap hakkı doğsun. O da yeni pencerelerden farklı ufuklara yelken açabilsin değil mi?

***

Zira dünyada iki sınıf insan vardır koyunlar ve çobanlar. Çobanı çoban yapan ondaki koyun idare etme maharetidir. Koyunları koyun yapan çobana uymalarıdır. Bir de arada bekçi hoşhoşları (havhavları ) vardır ki onlar bekçi vazifesinde gözlemci ve tepkicilerdir. Sadakatlerini çobanına gösterdiği gibi, koruyuculuğunu ve dikkatlerini de koyunlar üzerinden eksik etmezler.

***

Şimdi koyun olsam araştırmacı sorgulayıcı olamam kör bir takipçi olurum. Çoban olsam sorumluluktan kurtulamam her koyunun hesabı bana sorulur. Hoşhoş olsam koruyamadığım dikkat edemediğim her koyunun vebali tasmamda takılı kalır. O halde ben ne çoban olmaya niyetliyim, ne koyun olmaya, ne de hoşhoş olmaya..

***

Ben mülkü sahibine teslim ederim, pencerelerden seyrederim, olaylara dahil olmam. Döner keyif ederim. Çünkü derdi, derdi verene yüklerim o dertten de mihnet çekmez gülerim. Ben güldükçe oda küçülür, yok olur gider. Fakat güldükçe küçülüp gitmeyen meselelerde var. Göz yumdukça kaybolmayan meseleler de var.

***

Onları da iki kategoride değerlendiriyorum: Birincisi yalan, ikincisi hakaret ve küfür… Zira küfür ve hakaret aynı zamanda da yalandır. Misallerde kötüden örnek vermeyi sevmiyorum ama iyinin farkını bilmek ve farkı fark etmek için kötünün de bilinmesi iyidir.

***

Birisi size küfür etti, “sen şöylesin, böylesin, bilmem nesin” dedi. Halbuki bu söz hem size karşı bir küfür idi hem de büyük bir yalan. Çünkü gerçekte siz ne öylesiniz ne böyle ne de bilmem nesiniz. Siz neyseniz osunuzdur. Ve bunu sizi kim icat etmişse sadece o bilir.

***

Demek ki küfür aynı zamanda da gerçek ve hakikat olmayanı gerçekmiş hakikatmiş gibi göstermeye çalışmak gibi büyük bir yalan ve iftirayı içine alan bir kavrammış.