İMAN, İBADET VE AHLAK ESASLARI

Allah-ü Tela, Kur’an’ın özeti sayılan (Bakara-177). Ayette, (Nisa;36.  ve Bakara, 83.) ayetlerde Allah’a ve kullara karşı yapılması gereken esas vazifeleri diğer bir ifadeyle Allah ve kul haklarını şöyle açıklamaktadır:

İman, İnsanlara mali yardım; infak, iyilik. Allah’a kulluk ve muamelelerde insanlara güzel davranmak, anlaşmaları, akitleri yerine getirmek ve iyi ahlaklı olmaktır. Bu konu evrensel, cihan şümuldür. (Bakara, 83)  (Bakara-177)

Allah-ü Teala, Bakara suresi 177. Ayetteki konuları, (Nisa;36) ve (En’am, 151-153) geniş olarak anlatmaktadır.    İyi insan olmanın, cenneti kazanmanın dört temel esasından ikisi Allah’a, diğer ikisi de insanlara karşı vazife / sorumluluktur.

Allah-ü Teâlâ kendisine kulluk edip şirk koşmamayı ve bütün inan sınıflarına iyilik yapmayı aynı ayette zikretmektedir. Bu insana verilen değeri ve insana iyiliğin üstünlüğüne ne güzel bir delildir. (Nisa;36)

“Allah"ın kulları üzerindeki hakkı, kulların O"na kulluk ve ibadet etmeleri ve hiçbir şeyi O"na ortak koşmamalarıdır.” (Kulların Allah üzerindeki hakkı) Allah"a kulluk etmeleri ve O"na ortak koşmaması hâlinde kuluna azap etmemesi ve onu cennete koymasıdır.”  (M143 Müslim, Îmân, 48) (Hadislerle İslâm Cilt 1 Sayfa 345-354)

İnsanlara iyilik önemli olduğu gibi, haklarını ihlal ve insanlara kötülük ve zarar da haramdır. Allah-ü Teâlâ iman ve kendisine kullukla insanlara ihsanı ve güzel muameleyi beraber zikredip emrettiği gibi, insan haklarını ihlali ve insanlara kötülük ve zararı da kendisine şirkle beraber zikrederek yasaklamaktadır.

Bu da insana iyiliğin ve ona güzel davranmanın ne kadar önemli ve gerekli olduğuna, insan haklarını ihlalin de ne denli kötü bir iş ve ne büyük günah olduğuna kesin ve açık bir delil ve işarettir.

Allah insanlara iyilik yapanı utandırmaz ve mahrum etmez. İnsanlara iyilik ve güzel ahlaktır. İnsanları kötülüklerden güzel ahlak korur.

Hz.Peygamber (sas) Hira mağarasına çekildiği bir gün Muhammed el-Emîn, vahiy meleği Cebrail ile karşılaşmış ve ilk vahiy tecrübesini yaşamıştı. Bu heyecan ve telaşla yüreği titreyerek, hemen evine, sevgili eşi Hz. Hatice"nin yanına dönmüş ve başından geçenleri ona anlatmıştı.

“Kendimden korktum.” demişti ona. Onun bu endişeli hâline karşılık Hz. Hatice oldukça sakindi. Çünkü onun gibi yüksek ahlâkî meziyetlere sahip bir insanın başına gelen bu olayın kötü bir şey olacağına asla ihtimal vermiyordu. Bu nedenle Hatice (ra) Peygamber’i (sas) şu sözleriyle teselli etti:

"Öyle deme; Allah"a yemin ederim ki, Allah hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabanla ilgilenirsin, işini görmekten âciz olanların yükünü yüklenirsin, yoksula kazanç kapısı sağlarsın, misafiri ağırlarsın, başa gelen her türlü musibette yardım edersin." dedi. Sonra Hatice, Hz. Peygamber"i yanına alıp amcasının oğlu Varaka b. Nevfel"e götürdü. (Buhari, Hadislerle İslâm, Cilt 1, Sayfa, 391)