İLK KURBAN

Rivayete göre Âdem’in iki oğlu Hâbil ile Kabil arasında bir ihtilâf çıkmış, babaları her ikisinin de Allah’a kurban sunmalarını, hangisinin kurbanı kabul edilirse onun haklı olacağını söylemişti. O zaman gökten inen bir ateşin kurbanı yakması, kurbanın kabul edildiğini gösteriyordu

***

Geçimini hayvan besleyerek sağlayan ve davar sahibi olan Habil, hayvanının en iyisini kurbanlık için ayırırken, çiftçilik yapan Kâbil ürününün en kötüsünü kurban edilmek üzere ayırdı. Her ikisi de kurbanlıklarını sunmak için ve yanlarında Âdem Aleyhisselam da bulunmak üzere o zaman yaşamakta oldukları Hindistan’daki Nevz Dağı’na çıktılar.

Bu sırada Kâbil 25, Habil ise 20 yaşında idi. Habil takdire rıza gösteren, iyi kalpli, Rabbini bilen itaatkâr bir kişiliğe sahipti. Kâbil ise kötü niyetli, isyankâr ve kibirliydi. Kurbanı kabul edilsin veya edilmesin, ilahi emri çiğneyip mutlaka ikiz kız kardeşiyle evlenmek eğilimindeydi.

***

Kurbanlar kabule sunulurken, gökten bir ateş inerek Habil’in kurbanını yaktı ve bu kurbanın kabul edilme işaretini verirken, Kâbil’in kurbanının ötelendiğini belirtti. Bu duruma daha da kızan Kâbil’in kıskançlığı ve azgınlığı arttı.

Bu olay Kuran’da şu şekilde geçer: “ Onlara Âdem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: “Onlar Allah’a yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen demişti ki: ‘seni mutlaka öldüreceğim.’ Öbürü de: ‘Allah, ancak korkup sakınanlardan kabul eder.”

***

Yani, kurbanı kabul edilen Habil, kurbanı kabul edilmeyen Kâbil’e: ‘senin kurbanın kabul edilmemesi benim suçum değildir; takva sahibi olmadığından senin kurbanın kabul edilmiyor. Bu yüzden beni öldürmeye girişmek yerine, kalbine takvayı yerleştirmeye bak’ demiş oluyor.

***

Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”  Bu ayette söylenmek istenen şudur: Habil Kâbil’e, kendisini öldürme girişimine karşı, kendisinin hiç direnmeden elini kolunu bağlayıp ‘gel beni öldür’ diye karşısında durması anlamını taşımıyor.

***

O, aslında şunu demek istemiştir: ‘Beni öldürmek için kötü niyetler besleyebilirsin; fakat ben bunu yapmam. Beni öldürme planları yapabilirsin; fakat ben, senin beni öldürme hazırlıklarını öğrendikten sonra bile, senden önce davranmak için bir şey yapacak değilim.’

Bu bağlamda şurası iyi anlaşılmalıdır ki, kişinin kendisini ölüme teslim etmesi fazilet değildir. Faziletli bir insan, Hz. Âdem’in soylu oğlu Habil’in yaptığı gibi saldırganın kendisi değil, düşmanının olmasını tercih eder.

***

Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur.”  Yani, ‘aynı suçu işlemektense, senin beni öldürmen için kötü niyetler besleme günahını işlemeni tercih ederim. Böylece sen kendi saldırganlığının günahının yükünü ve hem de, kendimi savunmak için belki sende açacağım yaraların günahını ve yükünü de taşıyacaksın.

***

Prof. Dr. Ahmet Bedir, ‘Kur’an-ı Kerim Atlası’ adlı eserinde Kabil ve Habil ile ilgili, bu bilgilere ek olarak şunları kaydetmektedir: “Kabil Hz. Âdem ile Havva’nın ilk, Habil ise ikinci oğlu olup aralarında bir yıl vardır. Kabil ve ikizi cennette, Habil ve ikizi dünyada doğmuştur.

***

Evlilik söz konusu olunca Kabil, kendi ikizinin diğerinden daha güzel olduğunu ve kendilerinin cennette, onların dünyada doğduklarını söyleyerek bu evliliğe itiraz etti. Bu itiraz karşısında Hz. Âdem’in onlara, Allah’a birer kurban takdim etmelerini istemesi ve kurbanı kabul edilenin isteği doğrultusunda hareket edilmesini istedi.

***

O zaman, kurbanın kabul edildiğinin alameti, semadan inen bir ateşin sunulan kurbanı yok etmesiydi. Kabul edilmeyen kurbanı ise yırtıcı hayvanlar yiyordu. Kurbanını malının en iyisinden ve ihlâs içinde seçen Habil’in kabul edilmesi ve Kabil’in reddedilmesi karşısında, Kabil daha da öfkelenerek kardeşine kin duymaya başladı.  Bu durumdan Hz. Âdem de endişe ediyordu.

Kuran’da Âdem’in İki Oğlu’ olarak geçen bu olayın nerede yaşandığı ile ilgili olarak net bir bilgi yoktur.