İKİ FARKLI KARAKTER

Bundan 50-60 yıl önce araba yolu olmayan dağ köylerinde gelini ata bindirirler, topluca oğlan evine davul zurna eşliğinde götürürlerdi. Karlı bir kış günü ben de böyle bir düğüne katıldım.

***

Gelin at üstünde yürürken atın ayakları kaydı, gelin düşmedi ama sarsıldı. Normal şartlarda ata binen gelin oğlan evine varana kadar hiç konuşmaz. Ama atın kaymasından dolayı hiç akla gelmeyecek bir tepki verdi.

***

Sert bir şekilde gelin atının başını tutan amcaya: ‘Falanca amca atın başını iyi tut, inersem iki budunu ayırırım’ dedi. Bu sözü duyan herkes şok, millet dudaklarını ısırdı. Sarımsak gelin olmuş, kokusu yılında değil o gün çıkmış.

***

Arsız mı dersin, yüzsüz mü? Yoksa damat başına belayı buldu mu dersin? O kadın halen sağdır, şu an kadar iki koca eskitti. Şu anda üçüncü ile meşgul, kaderinde varsa dördüncüyü de eskitir. Yüce Rabbimiz düşmanın başına bile böyle edepsiz kadın nasip etmesin!

***

Peki erkekler hep kibar mı? Tabii ki değil. Kadının birinin doğum sancısı tutuyor, çocuk koşuyor kumar oynamakta olan babasına. ‘Baba! Annem sancılandı, doktora gidecekmişsiniz’ diyor, baba gayet sakin bir tavırla cebinden arabanın anahtarını çıkarır. ‘Şu anahtarı dayına ver, o götürsün’ deyip istifini bozmadan oyununa kaldığı yerden devam eder.

***

Hisara götürülen kalın tomruklar vardır, o tip bir adam. Çocuk doğacak da o adama baba diyecek. Adam değil de adam döküntüsü mü ne demek lazım bilemedim. Velhasıl ruhsuzluk, kabalık, düşüncesizlik neresinden tutarsan kadına da erkeğe de yakışmaz.

***

Zamanın birinde bir molla evlenmiş, gelin eve gelmiş. Akraba ve eşraftan düğüne gelenler hediyelerini verip tebrik etmişler. Yatsı ezanı okununca yakınları damattan müsaade isteyip gelin ve damadı baş başa bırakmışlar.

***

Bizim molla kitap düşkünüdür, kitabını alır odasından çıkmaz. Gelin hanım da sabırla/sabırsızlıkla damadı beklemektedir. Molla ise kitabını okumaktadır, sesi soluğu çıkmaz. Gelin hanım yavaşça kapıya vurur, molla ‘buyur’ der.

***

Gelin hanım gayet kibar ve sakin bir üslupla ‘Hoca efendi ne ile meşgulsünüz’ der. Molla efendi ‘Vankulu Lugatı kitabı ile meşgulüm’ der. Gelin hanım ‘ Hoca efendi biraz da ben kulunla meşgul olur musun’ der.

***

Evet, gönülleri hoş eden; haya, edep, nezaket ve zekanın bir arada olduğu ne güzel bir cevap. Böyle anlayışlı ve akıllı eş milyonda bir bulunur. Hz Allah’ın (cc) bazı kullarına lütf-u ilahisi olan bir durum. Molla bir define bulsa belki bu kadar mutlu olmazdı.

***

Hepimizin malumu güller açınca güzel kokusunu salar fakat bu yaşanmış hikayedeki gelin daha gonca iken cenneti hatırlatan kokusunu salmış. Yani karakterini, tavrını, duruşunu sergilemiş.

***

Sonuç itibariyle kritik bir anda atın üzerindeki tepkiyi veren de gelin, mollanın kapısını izinle açan da. İnsanlar olaylar karşısındaki verdikleri tepkilerle karakterlerini belli ederler. Sanki birisi zakkum çiçeği, diğeri esans çıkarılan Isparta gülü.

***

SON SÖZ

Sevgili gençler! Namazlarınızın arkasından Salli Barik okuyup ‘Allah’ım anlaşabileceğim, vicdanlı, anlayışlı, hayırlı bir eş nasip et!’ diye dua edin. Allah’tan bu iyi örnekteki gibi hayırlısını isteyin. Allah (cc) hepimizin gönlüne göre versin!