İFTİRA ÇAMURUNDA BOĞULDULAR

Bundan 7 yıl kadar önce internete düşen ses kayıtları ile uyanmıştık. Kayıtlar internete düştükten hemen sonra bir kısım medya, Erdoğan’ın 120 milyar dolar rüşvet ve yolsuzluk parasını evinde sakladığını, oğlu Bilal aracılığı ile de paraları evden başka bir yerlere naklettirdiğini iddia etmişlerdi.

Haberi ilk duyduğumda “120 milyar dolaaarrrr…!!! Merkez bankası rezervi bile bu kadar değil! Bu kadar para bir eve nasıl sığar ki?” Diye düşündüm. İddianın hemen akabinde bir gazeteci de benim gibi düşünmüş ki,  TV’lere çıkıp da;

-Yahu siz ne diyorsunuz? En büyük banknot üzerinden hesaplasak bile 1 milyar dolar 12 ton kağıt yapar… Bu 12 ton kağıdı da zorlasak bile 1 kamyon zor alır, dolayısı ile; 120 milyar en az 120 kamyon ile taşınır. Bu adamlar bu 120 kamyon dolusu parayı ne ara nereye, nasıl taşıdılar?’’ deyiverince;

- Yine malum medya rakamı önce 80 milyar dolara, sonra 40 milyar dolara indirdiler… Ama yine de baktılar ki hakikaten hesap doğruydu ve 1 kamyonu tıka basa ağzına kadar doldursan; 1 milyar doları ancak alabiliyordu.

Bunun üzerine;

- Tamam ya! Tamam! 120 değildi, 80 de değildi, denedik 40 da olmadı. Ve 1 milyarda karar kıldık. ‘’ Erdoğan 1 milyar doları iç etti’’ Evet son kararımız budur dediler. Ses kayıtlarına dayanak olarak da; Savcı Zekeriya Öz’ü ve Öz’ün o tarihlerde emniyet içerisinde kurduğu, polis görünümlü üniformalı teröristlere dayandırdılar. Onlarda kaynağın kendileri olduğunu kabul ederek vatan kurtarmış edasıyla kasım kasım kasılmaya başladılar.

GELELİM İŞİN KİTABİ KISMINA

Ortada rüşvet alan birisi varsa rüşvet veren birisi de vardır. Aradan geçen 7 yılda sözde alınan rüşvetin vereni açıklandı mı? Hani rüşvet pazarlığının ses kayıtları? Hani rüşvet alışverişinin görüntüleri? Hani rüşvete konu olan para?

Hadi bunları geçtik. Gelelim servis edilen ses kayıtları kısmına;

Bir kimsenin telefonunu ne polis ne de savcı hakimden karar almadan ve bu kararı Bilgi Teknolojileri Daire Başkanlığına (Eski adı ile TİB’e) ibraz etmeden ve de daire dinleme için uç vermeden dinleyemez. Mümkünatı yok! (Uç verme olayını evinizdeki musluğa benzetebilirsiniz. Evinizde tüm su tesisat sistemi döşeli olsa bile Belediye su basmayınca musluğunuzdan su akmaz. Telefon dinleme olayı da böyledir. Bilgi Teknolojileri Daire Başkanlığı polise dinlenecek numaranın uçunu açmayınca polis dinleme yapamaz. Daire ucu açmak için de yukarıdaki bahsettiğim yazışmaları ister. Tıpkı yine belediyenin size su vermesi için gidip abonelik işlemi yaptırdığınız gibi)

Eğer ses kayıtları gerçek olsaydı, Savcı eskisi Zekeriya basını toplayıp canlı yayında;

 “Falanca tarih ve sayılı yazılı talebime istinaden, falanca hakimin felanca tarih ve sayılı yazılı kararıyla ve yine bu kararı falanca tarih ve sayılı yazı ile TİB’e iletmem üzerine ve TİB’in felanca tarih felanca kararı ve yazısına istinaden açtığı uç ile bu dinlemeyi yaptım/yaptırdım.” Deseydi ve resmi yazışmaları ibraz edip o gün parti kursaydı ilk seçimde belki  yüzde 30 oy alır ve şuanda da Cumhurbaşkanı olurdu. Peki bunları diyebildi mi? Herhangi bir resmi evrak ibraz etti mi?

Kaldı ki; yolsuzluk/rüşvet suçlarında teknik takip sadece telefon dinlemesi ile olmaz. Telefon dinlemesi ile doğru orantılı fiziki takip ve görüntü alınır. Eğer fiziki takip yapılmamışsa işlemi yapanlar eksik iş yaptığından kanunen SUÇ işlemiş olurlar. Yani, iddia edildiği gibi bir yolsuzluk/rüşvet olsaydı; para alışverişinin görüntüsü alınırdı. Alışverişin görüntüsü alınamıyorsa bile, alışverişin yapıldığı yere girilip çıkılırken görüntü alınır ve çıkışta suçüstü yapılarak rüşveti veren/alan o anda yakalanır, paralara da el konulurdu.

Ha keza bunu yapmadın. İddia edildiği gibi Bilal Erdoğan paraları evine kadar getirdi diyelim. Peki; Bilal Erdoğan paraları evden başka bir yere, nakil ederken ki araçlarının görüntüsü nerede? Nakil edenler kim? Teslim alanlar kim? Teslim edenlerle teslim alanların ses kayıtları, görüntüleri, paralar nerede? Tonlarca ağırlıktaki bu paraları kaç kişi taşıdı?

Yukarıda kanuni yönlerini yazdığım konuları hukukla ilgisi olmayan vatandaşlarımız bilmez bu normaldir. Ama 7 yıldır bu kumpas üzerinden zaman zaman siyaset yapanlarda mı bilmiyor? Bu partilerin danışman hukukçuları da mı yok?

-Var var… Bırakın danışmanı; emekli savcı, avukat vekilleri bile var. Ve bu olayın kumpas olduğunu herkesten iyi biliyorlar. Ama gel gör ki Erdoğan’ı devirmek için iftira atmayı, çamur siyaseti yapmayı, en kötüsü de teröristlerle işbirliği yaparak ve onların ağzıyla siyaset yapmayı kendilerine mübah görüyorlar…