İÇİMİZDEKİ HAİNLERİ BULMAMIZ GEREKİYOR

Geçen hafta cuma ve cumartesi günü Türkiye’yi yasa boğan, Kuzey Irak’tan gelen acı haberler yüreğimizi dağladı. Zorlu kış ve arazi şartlarında biz rahat uyuyalım diye 12 Mehmetçiğimiz canını feda etti.

Anlayacağınız birileri SELO’ya selam gönderirken, terör örgütlerinin TBMM’deki uzantıları devletimizi tehdit ederken yine terörün acı yüzünü yaşadık ve bir kez daha görmüş olduk.

Bu eylemi yapan hainlere, bunları destekleyenlere ve bu duruma sesini çıkarmayanlara söylenecek tek bir kelime bulabiliyorum: “Allah o teröristler gibi sizi de kahretsin!…”


Acı haberlerden sonra resmen kimyam bozuldu, yapacağım işleri bile unutur oldum. Takıntılı biri olduğum için hep aklıma ve gözümün önüne şehitlerimiz geldi. Vay yiğitlerim vay... İçimizden parçalar koptu resmen.

Önce terörün dili, dini, rengi olmadığını bilmek zorundayız. Hangi alanda olursa olsun, hangi amaca yönelik olursa olsun, kanun dışı ya da kurallara uymayan her türlü faaliyet yasal değildir ve terördür. Bunu anladık değil mi?

Yıllardır Türkiye'nin baş belası terör odakları ile uğraştığını biliyoruz. Neredeyse 40 yılı geçti bu süre. Bu alanda maddi ve manevi birçok değerlerimizi kaybettik. Birçok can uçup gitti, insanlar yaralandı.


Terör örgütleri bazen şu isimle, bazen bu isimle ortaya çıktı. Kimisi sözde vatandaşlarını korumak istediler, kimisi ‘din adına’ can aldı. Türkiye’de en büyük terör örgütlerinden birisi şüphesiz PKK’dır.

Ancak bu terör örgütleri görünüşte Kürt halkının hakkını korur gibi görünse de, asıl amacı Türkiye’yi bölmektir. Öyle siz TBMM’deki uzantılarının dediklerine falan bakmayın.

Teröristlerin yaptığı bu son saldırı onların artık son çırpınış içinde olduğunun göstergesi. Şanlı Türk Ordusu karşısında kaçacak delik arayan hainlerin inleri darmadağın ediliyor. İNTİKAM soğuk yenilen bir yemek ama MEHMETÇİK onlara cehennemi yaşatıyor.


Bu hain saldırıya şöyle bir bakmak lazım. Hani bir atasözümüz vardı, “Yılanın kuduranı bile bu havada dışarı çıkmaz” diye. Demek ki bunlar KUDURMUŞ HAİNLER! Merak edenler sosyal medyada o hainlerin nasıl CEHENNEME gönderildiğini görür.

Böylesine bir ortamda hele hele tüm dünyanın FİLİSTİN’DEKİ soykırım karşısında duruşumuzu takdir ettiği bir dönemde bu saldırının kimler tarafından organize edildiğine bir bakmak lazım.

Bunu bilmek için alim olmaya üniversitede master yapmaya gerek yok. Bu işin başında düğmeye basan amasız, fakatsız, lakinsiz ABD’dir. Yanında da İSRAİL vardır.


Türkiye bir taraftan terör belası ile boğuşurken, son dönemde etrafımızda dönen oyunlar, ABD ile açık ve net olarak yaşadığımız ayrışmalar, yazılıp çizilen senaryolar var. Oysaki işin aslı başka.

İki üç gündür düşünüyorum ve bu konuda kafa yoruyorum; “Acaba ABD bizi Kuzey Irak’a girmemizi neden istemiyor?” diye.

1. Kuzey Irak’a girmemizi istemiyorlar çünkü; “Girersek BOB projesinin en önemli ayağı, Kürdistan’ı kurma çabaları güme gidecek” diye korkuyor.

2. Kuzey Irak’a girmemizi istemiyorlar çünkü; PKK’nın kamplarında, ABD’ye ait silahlar ve lojistik malzemeler, haritalar, yazılı ve görsel dokümanları, hatta ajanlarını ortaya çıkarmamızdan çekiniyor. Öyle ki son dönemde PKK/YPG’ye verdikleri silah ve mühimmat desteği zaten ortada.

3. Kuzey Irak’a girmemizi istemiyorlar çünkü; “Türkler girerse, Musul-Kerkük’e kadar gider, bir daha dönmezler” diye endişe ediyorlar. Bu endişeyi taşımaları normal, onlar taa okyanusları aştılar, Musul-Kerkük petrolü için!

4. Kuzey Irak’a girmemizi istemiyorlar çünkü; Biliyorlar ki, biz girersek PKK’nın kökünü kazırız.

5. Kuzey Irak’a girmemizi istemiyorlar çünkü; haliyle stratejik Kürt ortaklarının siyasal ve ekonomik açıdan zarar göreceğini biliyorlar.

Peki bu ihtimaller doğru mudur değil midir yaşananlara bakıp soruların cevabını bulabiliriz. Ancak şu da iyi bilinmelidir ki, bu milletin daha fazla bekleyecek sabrı kalmamıştır. Artık stratejik ortak falan denmemeli, o bölgelerde ABD dahil kim varsa hedef haline getirilip gereği yapılmalıdır.


Artık ok yaydan çıkmıştır. Akılcı bir şekilde, gerekli cevap verilmelidir. Unutmamak gerekir ki; Türkiye büyük bir devlettir. Devletin gücü doğru karar alınmasında etken olacaktır.

Ama şu da var ki, İÇİMİZDEKİ HAİNLERE de gereği yapılmalıdır. Ya bunu devlet yapmalı ya da ilk seçimde sandıkta millet ilgililere faturayı kesmelidir.

Yani bu devlete TBMM’de tehdit savuran, SELO’ya selam gönderenlere! Yoksa ŞEHİTLERİMİZİN kemikleri sızlar, yüreğimizdeki YANGIN sönmez.