HZ. SÜLEYMAN (AS) VE SEBE KRALİÇESİ

Hz. Süleyman ile aralarında münasebet bulunan Sebe Kraliçesi’nin birinci döneme rast geldiği farz edilmektedir. Bazıları, ikinci dönem krallığının başkentinin Me’rib olduğunu söylerken, kimi de Mariaba olduğunu sürmüşse de, Me’rib ismi herkes tarafından kabul görür. M.Ö. 1100, M.S.450 tarihlerinde Güney Arabistan’da en parlak dönemini geçiren Sebe Kavmi’nin asıl yurdu Yemen’dir.

***

Büyük kabileleri içine alan bu büyük Güney Arabistan kavmi, Hz. Peygamber zamanında yaşayan Kinde, Himyer, Ezr, Eşariyin, Mezhic, Enmar, Kesam, Becile, Amile, Cüzam, Lahm ve Gussan gibi kabilelerin de atalarıdır. Doğru yoldan sapmalarından dolayı, şiddetli yağmurun sebep olduğu Arîm Seli, onların cezalandırılarak helak olmalarına ve kalanların da dört bir yana göç ederek dağılmalarına sebep olmuştur.

***

Sebe Devleti’nin başkenti olan Marib, devletin merkezinde bulunmaktaydı. Me’rib, Necran’a doğru, oradan da Mekke, Yesrib (Medine) Fedek, Hayber, Teyma, Tebük, Medyen ve Erzuh’tan Petra’ya, oradan da Gazze’ye doğru giden ticaret yollarının merkezindeydi. Aynı zamanda Necran üzerinden Vadi’d-Devasir’i takip eden yol ile Yemame, Basra Körfezi sahiller ve Babil’e bağlanıyordu.

***

Hindistan ve Çin’e giden, Ön Asya ve Mısır’a giden ticaret yollarının kavşak noktalarında olması yanında tarıma da önem vermeleri nedeniyle zenginlikleriyle dillere destan olmuştu. Kur’an-ı Kerim’in bahsettiği ‘Sebe’ bir dönemde kurulan devlet mi, yoksa bu devletle birlikte bu muhitte kurulan ve maddeten kalkınmış bir devleti mi kastettiği açık olmadığından, burada kurulan bütün kültürleri ihtiva etmektedir.

***

Zira burada bulunan devlet reislerinin hepsi inkârcı olmayıp, Sebe Kraliçesi gibi, Hz. Süleyman’a inanarak İslam’a girmiş olanları da vardı. Kendilerine maddeten üstünlük verilen bu millet, nimetin kadrini bilmediği için, özellikle hayatlarının kaynağı olan barajın Arim Seli ile yıkılmasıyla ekonomik olarak zayıf düşüp Himyerilere yenilmiş ve dağılıp yok olmuşlardır.”

***

Araştırmacı Dr. Şevki Ebu Halil de eserinde, Sebe kavmi ve Arim Seli hakkında şunları kaydetmektedir: ‘Sebe Yemen’de hüküm sürmüş (M.Ö. 950–115) köklü bir devlettir. Main Devleti’nin mirası üzerine inşa edilmiştir. Başkenti Me’rib’dir. Onlardan sonra Himyeriler hüküm sürmüşlerdir ki onlar da Sebelilerdendir.

***

Habeşlilerle çatışmaya giren Himyeriler Devleti’dir. Himyeriler daha sonra Farslarla savaşmış ve yok olmuşlardır. Sebe Şehri aynı zamanda Me’rib (bol su anlamında) olarak da bilinmektedir. Sel suları, şehrin kenarında bulunan vadide toplanıyordu. Burada ünlü set bina edilmiştir. Ahali, burada su ihtiyacını gideriyordu, bahçelerini suluyorlardı.

***

Arim seli, Şiddetli Arim, ‘Yoğun Akıntı’ olarak da isimlendirilen sel, İslam’ın zuhurundan yaklaşık 400 sene önce Me’rib Seddi’nin yıkılmasıyla meydana gelmiştir. Şöyle de denilmiştir: ‘Arim, seddin ürerine bina edildiği vadinin adıdır. Arim Selinin, İslam’ın zuhurundan yaklaşık 400 sene önce Me’rib Seddi’nin yıkılmasına sebep olmuştur.

***

Başka kaynaklar da buna yakın bilgiler vermektedir. “Sebe, Yemen’deki Himyer Krallığı’dır. Sebe Halkı, Güney Arabistan’da ticaretle uğraşan ve 1000 yıl kadar (M.Ö. 1100-M.S. 115) buraya hâkim olan bir millet olup, başkentleri Yemen’de ‘Me’rib’ olarak bilinen şehir idi. Sebe Kraliçesi Belkıs o zaman Me’rib kentinde oturuyordu.

***

Çok geniş topraklarda uzun yıllar hâkimiyet kurmuş olan Sebe başkentleri olan Marib olmak üzere buraya sefer yapan Roma İmparatorluğu’nu ağır bir yenilgiye uğratacak kadar güçlü bir devlet kurmuşlardır. Özellikle ülkenin başkenti olan Marib, bulunduğu coğrafyanın avantajlı konumu sebebiyle oldukça zenginleşmişti.

***

Marib, bölgede bulunan Adhana Irmağı’nın çok yakınındaydı. Bu nehrin Cebel Balak’a girdiği nokta, baraj yapımına çok uygundu. Bu durumdan yararlanan Sebeliler de daha uygarlıklarını kurma aşamasındayken, buraya bir baraj inşa etmişler ve sulama yapmaya başlamışlardı.

***

Bu sayede de çok ileri bir refah seviyesine kavuşmuşlardır. Başkent Marib o dönemin en gelişmiş şehirlerinden biriydi. Bölgeyi gezen ve bu diyarı oldukça öven Yunanlı yazar Pliny, buranın ne kadar yeşil bir bölge olduğundan bahsetmiştir.

***

ZENGİN BİR KAVİM: SEBE

Ur kitabelerinde ‘Sebum’ diye bahsedilen Sebelilerden Babil, Asur kitabelerinde, Kitab-ı Mukaddes’te, Yunan ve Roma kaynaklarında da bahsedilmektedir. Davut ve Süleyman peygamber zamanında Sebeliler zenginlikleriyle dünyaca meşhur bir kavim olarak dikkati çekmişlerdir.