HZ. ŞUAYB'IN KAVMİYLE AMANSIZ MÜCADELESİ

Kuran’da Hz. Şuayb ve Hz. Musa (a.s.) kıssalar içinde geçen ‘Medyen’ kelimesi, Medyen halkına Şuayb (a.s.) peygamber olarak gönderilmişti. Hz. Şuayb, Medyen halkına Allah’tan başka Tanrı olmadığını ve Allah’a kulluk etmelerini bildirmişti.

Deniz ve kara ticaret yollarının merkezinde bulunan bu belde halkı, ticari ilişkileri açısından tamamen bozulmuşlardı. Bu nedenle Hz. Şuayb, onlardan ticari ilişkilerini düzeltmeleri için bir dizi tedbirler almalarını istemişti.

Ölçüyü ve tartıyı tam yapmalarını, insanların haklarını eksiltmeden vermelerini, ülkede düzeni bozup fesat çıkarmamalarını emretmişti. Aksi takdirde, bozguncuların akıbetinin kötü olacağından söz etmişti.

Onlar tehditler savurarak, yolların başlarını tutup, Allah’a iman edenleri Allah’ın yolundan engelliyor, halka, hakkı çarpıtıp anlatıyorlardı. Peygamberlerini dinlemediler ve acıklı azapla yok olup gittiler.

Hatibü’l Enbiya olarak tarif edilen Hz Şuayb’ın ayrıca ulülazm peygamberlerden olduğu da belirtilmiştir. O, Hz. Âdem, Şİt, İdris, Nuh ve İbrahim’e indirilen sahifeleri okuyordu. Hz. İbrahim’in oğlu Medyen’den Hz. İbrahim’e dayanır. Annesi Hz. Lut’un soyundandır.

İsmi, Kur’an’nın dışındaki kaynaklarda farklı şekilde kaydedilmiştir. Bu farklılık, aynı kökten gelen kelimenin, zamanla dillerin özelliğine göre kendisini değiştirmesinden kaynaklanmaktadır. Yebrun, Yezvün, Yesrun, Yesru, Yitro (Jethro) ve Benzun bunlardan birkaçıdır.

Hz. Musa’nın, Medyen’de yaşayan ve Kur’an-ı Kerim’de ‘Şeyhün Kebir’ olarak zikri geçen (kayınpederinin Hz. Şuayb ile aynı şahıs olduğu, tartışmalı olsa da, kabul görür.

Tabiinin ileri gelenlerinden Hasan el-Basri, Hz. Musa’nın kayınpederinin Hz. Şuayb olduğunu kabul ederken, yine tabiinin önemli simaları, bu zatın Hz. Şuayb’ın kardeşi oğlu Yesrun olduğunu belirtmişlerdir.

İsminin Harun veya Mervan olduğu da söylenir. Ancak Hz. Musa ve Hz. Şuayb arasında uzun yıllar geçtiği bilinen bir gerçektir. Konunun uzmanlarına göre, Hz. Şuayb, M.Ö. 18. Asırda, Hz. İbrahim’den (M.Ö. 1940–1765) sonra ve Hz. Musa’dan (M.Ö. 13. Asır) önce yaşamıştır.

Hz. Musa ile aralarında beş asır vardır. Bu nedenle, Hz. Şuayb’ın, Hz. Musa’nın kayınpederi olamayacağı, O’nun pederinin Tevrat’ta ismi geçen Yesrun olduğu ve Kur’an’da ‘Şeyhün Kebir’ olarak anlatıldığı kanaatine gidilmiştir.

Dili Arapça olan Hz. Şuayb, Hz. İbrahim’in oğlu Medyen’in kurduğu ‘Medyen’ (el-Bed) şehrinde doğmuş ve bu bölgeye peygamber olarak gönderilmiştir.

Ehl-i Medyen ve Ashab-ı Eyke isimlerinde iki ümmete peygamber olarak gönderildiği de söylenir. Medyen, günümüze kadar bakiyesi kaldığı gibi, el-Bed ile Kızıldeniz’e kadar uzanan vadidedir.

Burada, belki de Kur’an’ın indiği günlerde, sık bir şekilde ‘Ed-Dum’ adlı hurma cinsi ağaçlarla dolu idi. Şimdi El-Bed’e 28 km uzaklıkta sahil kasabası olan Makna’nın doğusunda, beş-on adet bu ağaçlardan kalmıştır.

Bazı rivayetlerde, Ebced (Ebuced), Hevvez, Hutti, Kelemen (Kelemun), Se’faş, Karaşet, Şehaz, Zağış diye geçen ve özellikle ‘Ebced’ hesabında kullanılan bu kelimeler, Medyen krallarının isimleridir. Hz. Şuayb ise Kelemen (Kelemun) döneminde yaşamıştır. Kelemun’un kızı, Eyke’yi helak eden ‘Gölge gününün Azabı’ nı anlatırken, ölen kardeşine şiir söylemiştir.

Şuayb (a.s.), Allah korkusundan ağlayarak gözleri âmâ olmuş, Cenab-ı Hak da O’nun gözlerini iade etmişti. Kendisine, Allah tarafından, bu ağlamanın sebebi, ‘Cennet isteği mi, yoksa Cehennem korkusu mu’ diye sorulunca, her ikisinden de olmayıp, Allah’ın sevgisini kazanmak maksadıyla olduğunu bildirmişti. Allah da sevgisini O’nun kalbine ika buyurmuştu.

Cenab-ı Hak, Medyenlilere içlerinden biri ve kardeşleri olan Şuayb-ı gönderdi. Şuayb (a.s.) onları bir olan Allah’a kulluk etmeye ve O’ndan başka ilahları olmadığın inanmaya davet edip, onlara bir elçi olarak gönderildiğini bildirdi.

Gelişmiş ve bolluk içinde yaşayan bir toplum oldukları anlaşılan Medyenlilerin şehri Medyen, Yemen’den başlamak üzere, Me’rib, Necran, Taif, Mekke, Medine, Hayber, el-Ula, ve Medain-i Salih’ten sahil ticaret yolu, burada biri Irak cihetine Teyma, diğeri Petra ve Gazze’ye gidiyordu.

Özellikle ticaret yollarının kilit noktasında bulunan Medyen’in bozulması, bütün ticaret ağının bozulması demekti. Ticarette hortumculuk ve sahtekârlığa düşen bu millet, peygamberleri tarafından uyarıldı.

ALLAH’TAN AF VE MAĞFİRET

Hz. Şuayb, ölçü ve tartıyı tam, eksiksiz yapmayı, Allah’ın helalinden bıraktığı kârın kendilerine yeteceğini, insanların haklarını eksiltmemelerini, ülkede düzen sağlanmışken fesat çıkarıp huzuru bozmamayı onlardan talep etti. Aksi takdirde, ülkeyi bozan müfsitlerin sonunun kötü olacağını bildirdi. Allah’tan af ve mağfiret dileyip tövbe etmeleri karşısında