HZ. ADEM’İN (A.S.) DÜNYA’YA GEÇİŞİ

Bir ayette yaratma ile ilgili olarak şöyle denilmektedir:

“O, hem dirilten, hem öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız ’ol’ der, o da oluverir.  Bir insanın yaratılması ile bütün insanların yaratılması veya bir varlığın yaratılması ile bütün varlıkların yaratılması arasında, Yaratıcı açısından güçlük bakımından da bir fark yoktur. “(İnsanlar!) Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz, ancak tek bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir.

***

Unutulmasın ki, Allah her şeyi bilen ve görendir.  Yani Yaratıcı kâinattaki bütün sesleri bir veya aynı zamanda işitir; hiçbir ses, bir diğer sesi duymasını engelleyecek kadar O’nun işitmesini sekteye uğratamaz. Aynı şekilde O, bütün kâinatı, içindeki bütün ayrıntısına varıncaya kadar, nesne olsun, olay olsun bir ve aynı zamanda görür ve hiçbir şey, başka bir şeyi görmesini engelleyecek kadar O’nun görüşünü sekteye uğratamaz.”

***

Aynı mükemmellik insanın yaratılışı ve yeniden yaratılışı için de söz konusudur. O, yaratılışın başlangıcından beri doğmuş ve kıyamete kadar da doğacak olan insanları aynı anda yeniden yaratmaya muktedirdir. Hiçbir insanın yaratılışı, O’nun aynı anda diğer insanları yaratmasını engelleyecek kadar O’nun yaratıcı gücünü sekteye uğratmaz. Çünkü O’nun için bir tek insanın yaratılışıyla milyarlarca insanın yaratılışı denktir, bir ve aynı şeydir.

***

Yine bir ayette, ilk yaratılıştan şöyle söz edilmektedir: “Hani Rabbin meleklere demişti: ‘Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım”  Kuran’da ilk yaratılış ile ilgili bir başka ayet de şöyledir: “Sizi çamurdan yaratan, sonra bir ecel belirleyen O’dur. Adı konulmuş ecel O’nun katındadır. Sonra siz yine kuşkuya kapılıyorsunuz.”  Yüce Allah, insan vücudunun her parçası topraktan meydana geldiği için “O, sizi toprak (çamur) dan yarattı” demektedir.

***

İlk insanın çamurdan, ilk kadının ilk insandan ve daha sonra yaratılan insanların ise adi bir damla sudan (meniden) yaratıldığına dikkat çeken Yüce Allah, insanı en iyi bilen olduğunu, topraktan yaratılışını, ana karnındaki durumunu, zayıflılığını ve acziyetinin farkına vararak, insanın haddini ve kendisine bahşedilen onca nimetlerin değerini bilmesini, böbürlenip kibire kapılmaması ile ilgili olarak uyarmaktadır. “Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karnında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.”

***

Yüce Allah, Âdem Aleyhisselam’ın bedenini cennette yaratarak bir müddet kendi haline bıraktı. Tevrat’taki ifadeye göre, bu cennetin yeryüzünde bir mekân olduğu ve bu yerin ‘Eden’ olduğu belirtilmektedir.  Bu yerin de Mezopotamya’da olduğu ileri sürülürse de, Eden’in gerçek yerinin neresi olduğu meçhuldür. Kitab-ı Mukaddes’te bazı ihtimallerden söz edilir.

***

Bunlardan biri, Yukarı Mezopotamya’da Asurilerin yerleşim yerlerinden biri olan Bit-Adini (Bet-Eden) dir. Günümüzde bu yerin, Suriye’nin Menbiç İlçesi hizasında ve Fırat’ın batısında kalan Tel Ahmer olduğu tahmin edilir. Yapılan arkeolojik kazılarda burada ilk zamanlardan Maden Devri’ne ait bulgular elde edilmiştir. İslami kaynaklarda ise bu yerin, Mezopotamya, Filistin veya İran şehirleri olduğu öne sürülmektedir.

 ***

Hz. Âdem’in ilk yerleştirildiği cennetin, dünyada herhangi bir yer olmayıp, müminlere vaat edilen cennet olduğu çoğunlukla kabul edilen bir görüştür. Söz konusu olan cennetin ayette geçen özellikleri, müminlere vaat edilen cennetlerin özellikleriyle örtüşmektedir.

***

Dünyada ise cennet olarak kabul edilebilecek sayısız yer vardır. Hz. Âdem’in bu anlamdaki bir cennetten çıkıp başka bir cennete girmesi çok kolay olduğundan, dünya cennetinden çıkmasına neden üzülsün ki? Bu da söz konusu cennetin dünya cennetlerinden biri değil, müminlere vaat edilen cennet olduğunu gösterir.