HÜZÜNLÜ BİR AŞK HİKAYESİ

Takvimler ocak ayının 31'i, saat sabahın 5'i gösteriyordu. Hazırlandı apar topar, aldı bavulunu da çıktı evden. Görenler bavulunda elbiseleri var sanırdı lâkin hayır. O bavulda hüznü vardı, yüreğinden taşanlar vardı. Ve kadın yüreğindeki yaraları bir bir sığdırdı koca bir bavula öyle terk etti şehrini.

***

Ait olduğu yeri... Sabah 6.30 uçağının 30F numaralı koltuğunda yerini almıştı. Gökyüzü de ağlıyordu onunla birlikte. Yağmurlu bir İstanbul sabahında terk ediyordu şehrini. Hani derler ya bir şehri terk ediyorsan eğer yarım kalmış bir hikâyen vardır diye.

***

Yarım kalmış hikâyesiyle terk ediyordu bu şehri. Ama bilmiyordu ki uçaktan indiği dakikadan itibaren onu yeni bir hikâyenin beklediğini... Kulağında kulaklık, aklında ise geride bıraktıklarıyla birlikte seyrediyordu bulutları. Ama bu sefer altından değil, tepesinden...

***

Bir ses yankılandı hoparlörden. "Antalya'ya hoş geldiniz. Uçaktan inip telefonunu açtı. Yeni tanıştığı ve o güzel ilgisine maruz kaldığı birisi vardı onunla görüşecekti. Kendisi bekletilmekten nefret eden birisi olduğu için karşısındakini de bekletmek istemedi.

***

Fakat o da ne? Bir gece öncesi mesajlaşıp sabah erken buluşacağı kişi uyanmamıştı bile. Kadın söve söve aldı bavulunu ve evinin yolunu tuttu. Evinden içeri girdiğinde telefonunda bir titreşim hissetti. Açıp baktığında o kişiden mesaj gelmişti.

***

Uyuyakaldığı için özür dilediğini ve evden hemen çıkıp buluşacakları yere geleceğini söylüyordu. Kadın zaten mutsuzdu. Bırakın süslenmeyi, aynaya bakacak hâli yoktu. Bavulunu eve bırakıp buluşacakları kafeye gitti kadın. Bekledi, bekledi...

***

Ne gelen var ne giden. Geceden kalan hüznü ve uykusuzluğu ağır basmıştı göz kapaklarına. Kadın hafif hafif uyuklarken telaşlı bir genç girdi içeriye. Böyle uzunca boylu, saçlarını da üç numaraya vurmuş, üzerinde parkasıyla... "Çok bekletmedim umarım?" sözüyle oturdu kadının karşısına. Kadın bu kadarını beklemiyordu...

***

Mesajlaşırken sıkılan, hatta buluşmaya gelmek istemeyen ama ayıp olmasın diye gelen kadın bir anda kendisini gencin gözlerinin içinde kaybolurken buldu. İlk görüşte aşka inanmazdı. Hatta atlattığı sorunlardan dolayı aşka da inanmazdı.  Demiştim ya kadın kendisini bekleyen o yeni hikâyeden habersiz gelip oturmuştu o masaya.

***

Bir saat konuşuruz gideriz diye düşünürken kendisini o gençle yağmurun altında yürürken, bir kafeden çıkıp başka bir kafede otururken buldu. O şehrin sokakları yeni bir aşka şahit olacaklardı, o gökyüzü yeni bir yüreğe umut olacaktı. Bundan kimsenin haberi yoktu.

***

Kadının içini bir merak kaplamıştı. Bu genci daha çok tanımak istiyordu. Kadın her hissi hatırlıyordu ama bu hissi unutmuştu. Neyin hissiydi bu? Neyin merakıydı bu? Yoksa o gönlündeki kurumuş dallara bahar mı geliyordu? Yoksa diz kapaklarını yaralayan o yollara papatyalar mı seriliyordu? Yeniden mi sevdalanıyordu bir adama?

***

Kim bilir...

Ağlayarak geldiği bu şehir ona bir lütufta bulunmuştu. Sanki bu şehir saklamış bu genci, kadının gelmesini beklemişti. Öyle üstelik konuştuklarında aynı okul gezilerine katılmış, aynı ortamlarda bulunmuşlardı. Kadın asla yapmam dediği şeyleri bir bir yapıyordu. Büyük konuştuğu ne varsa hepsi başına gelmişti ama asla şikâyetçi değildi.

***

Saat olabildiğince geç olmuştu artık veda vakti gelmişti. Birlikte adımladılar o şehrin sokaklarını ve ayrı ayrı duraklara dağıldılar. Sözleşmişlerdi daha görüşeceklerdi. Kadın ağlayarak geldiği bu şehirde şimdi aptal aptal sırıtarak otobüs bekliyordu.

***

Eve gittiğinde mesajlaşmaya devam ettiler. Kadın bavulundan çıkardığı hüznü askıya astı ve söz verdi kendisine artık her şey çok görüşüp konuşmaya devam ettiler lâkin bir sorun vardı. Hisler tek taraflıydı... Gencin ilk zamanlarda gösterdiği o ilgiden eser bile kalmamıştı. Kadın bu şehri sevdiyse, onunla birlikte sevmişti. İçinde o vardı diye sevmişti.

TEK TARAFLI SEVGİ

Şimdi o alıştığı şehir bir yumruk olmuştu yapışmıştı iki yakasına. Kurtulamıyordu bundan. Kafasını nereye çevirse o gençle bir anısı vardı ve sanki bu şehrin bitki örtüsü o genç olmuştu, eksik olmuyordu kokusu kadının burnundan. Bu hikâyenin sonunda ne mi olmuş? Kavuşamamışlar... Bu sevda kadına hayal kırıklığı olmuş. Koşa koşa gence gittiği o sokaklar şimdi kadına bir bir çıkmaz sokak olmuş. Eğer hisler tek taraflı olsa bile sevda gerçek ise kavuşamazlar.