HÜZÜN VE EYLÜL

Bir bağ bozumuydu gidişin, arkana bile bakmadan çektin gittin... Sen gittin, ben çocukluğumdan vuruldum. Sen gittin, ben anneliğimden eksildim. Bugün annesizliğimin 9. yılı… Kapıda yine acı acı feryat eden bir Anneler Günü yoksunluğu var.

***

Bir annenin beşikte uyuyan bebeğine söylediği ninninin ağıtı var dilimde. Eylül sabahı göçüp gitmiştin bu yalan dünyadan. O gün bugündür adıma düşmanım. O gün bugündür sevmiyorum eylülleri...

***

Sevemiyorum bir türlü sensiz gelen bayramları, sensiz gelen anneler gününü. Biliyor musun ben yaş aldıkça beni görenler sana benzetiyorlar beni. Annen gibi olmuşsun Eylül dedikleri an kalbime bıçak saplıyorlar anne.

***

Annen gibi her şeyi ince ince düşünüyorsun dedikleri zaman ciğerimi dağlıyorlar anne. Ama sen nereden bileceksin ki? Sen benim canımın yandığını umursuyor musun sahiden anne?

***

Eğer canımın böylesine derinden yanacağını bilseydin beni bırakıp çekip gitmezdin değil mi anne? İçimdeki şımarık çocuğu kendinle birlikte öldürmezdin değil mi anne? Ölmeyi sen seçmedin ki, biliyorum... Beni sensiz bırakıp gitmek senin fikrin değildi onu da biliyorum.

***

Anneler çocuklarını üzmez ki değil mi anne? Dokuz yıldır ruhum bedenimden ağır basıyor annem. Hele hele şu lanet olası özel günlerde resmen kaburgalarım yokluğunun altında kırılıyor anne. Sen gittiğin günden beri cevapsız sorularımla beynimi kemiriyorum.

***

Neden? Niçin? Nasıl? Neden benim annem? Eylül sabahı musalla taşında yüzüne su döktüğüm talihsiz günden beri aldığım nefesim eksik, gülüşlerim yamalı, çocukluğum öksüz, başarılarım sahipsiz, mutluluklarım yetim, doğduğum gün kimsesiz anne! Bugün hem anneler günü hem doğum günüm. Sen olmayınca her ikisi de sahipsiz.

***

Merak ediyorum bensiz, bizsiz gittiğin yerde mutlu musun anne? Elimde çiçeklerle yanına geleceğim. Gözlerim içinde alev topu öfke, yüreğimde derin bir sızı ile mezar taşının önüne diz çökeceğim. Titreyen bedenim, düğümlenen cümlelerimle anneler günümü kutlayacağım anne. Ölüler de konuşur mu anne? Sen de benimle konuşacak mısın anne?

***

Ağlama kızım, üzülme yavrum, kendine eziyet etme ben iyiyim buralarda der misin bana anne? Her doğum günümde saçlarımı okşayıp öperdin, ellerimi tutup parmak uçlarımı severdin.

***

Şimdi ellerim toprağını avuçluyor, mezar taşını okşuyor anne. Zamanla alışırsın annenin yokluğuna diyen herkese ağız dolusu küfür ediyorum. Çocuklar annelerinin olmayışına alışamaz ki, alışmamalı da...

***

Bugün festikanlı patlıcan yemeği yapacağım. Patlıcan yemeğimi senin yaptığın gibi güzel yapamıyorum, biliyorsun. Senin elinin lezzetini tutturamıyorum ama senden bana doğum günü hediyesi olarak patlıcan yemeği yapacağım.

***

Sarımsakları küçük küçük doğrayacağım, bol domatesle patlıcan yemeğini kendi suyu ile pişireceğim. Aklımda aklımda patlıcan yemeğine salça da koymayacağım. Nasıl yapılacağını biliyorum da senin yaptığın gibi yapamıyorum işte anne...

***

İyi misin anne?

Sanmam, iyi değilsindir. Gittiğin yerde, göçtüğün diyarlarda başka günler iyi olsan da bilirim ki bugün iyi olmazsın anne. Sen yine de bana bakma, aldırma kanayan yaralarıma... Yine en zayıf yerinden kanadım bu sabah, yine en güçlü tutunduğum yerden kırıldım. Sen iyi ol anne.

***

Bir sabah elbet, zaman benim için duracak. O gün davul zurnalarla geleceğim yanına. İsyanlarım dört kitaptan af dileyecek, avuçlarımla ağlayan gözlerimi saklamaya çalıştığım günler yerini bir çocuğun bayram sevinciyle senin evini şenlendirecek.

***

SON SÖZ

Seni çok seviyorum, yokluğunda takvimden düşen her yeni güne bir ilmek atıyorum. Elbet o düğümler günü geldiğinde çözülecek anne...