HÜRKUŞ VE DEMİRAĞ’DAN TUSAŞ’A

 “Hainlere inat daha fazla çalışacağız!”

 “Türkiye için göklerde yükselmeye devam edeceğiz!”

Türkiye Uçak Sanayi Anonim Ortaklığı’ndan yükselen bu sesler yetenekli, azimli, inançlı, kararlı, vatan sevgisi ile bezeli Türk mühendis, teknisyen, işçilerinin sesi… TUSAŞ’tan yükselen bu sesin, uçaklarımız gibi, göklerdeki seyri bu vatanın her evladının göğsünü kabartıyor.

Uçak ve savunma sanayiinde yapılan dev ataklar, Türk’ün yüksek yetenek ve azminin imkân verildiği sürece nelere muktedir olduğunu bütün dünyaya gösteriyor. İmkân verildiği sürece diyorum çünkü yaşadığımız örnekler var:

Vecihi Hürkuş, İstanbul’daki Tayyare Mektebi’nden 1916 yılında pilot olarak mezun olduktan sonra sivil pilot olarak katıldığı İstiklal Savaşı’nda bir Yunan uçağını düşürmüştü. Bu yıllarda yerli bir uçağımızın olmayışının savaştaki etkisini gördü. 1923’te arkadaşlarıyla birlikte tasarladığı ilk yerli savaş uçağımızı çok zor şartlar altında 1924 yılında tamamladı. Uçağı sertifikalandırmak için görevli komitede yetkin personel eksikliğinden dolayı uçuş izni alamamıştı. Bir ay bekledi, olmadı; olacağı da yoktu. Komiteden bir görevli, “Vecihi biz bu uçağı sertifikalandıramıyoruz ama uçağına güveniyorsan sen uçur” demişti. Vecihi Hürkuş, Ocak 1925’te uçağını uçurdu ve on beş dakikalık başarılı bir uçuştan sonra Seydiköy Havaalanı’na geri döndü. Döndüğünde havaalanında kendisini tezahüratlarla karşılayan bir kalabalık bekliyordu. Uçağı uçurmak için izin almadığı gerekçesiyle hapse atıldı. Uçağı geri almak için çok uğraştı fakat başarılı olamadı. Vecihi K.VI sonunda bilinmeyen nedenlerle imha edildi.

***

Vecihi Hürkuş yılmadı. 1930 yılında Vecihi K.XIV adlı ikinci bir uçak yaptı ve bu uçağı ilk kez 27 Eylül 1930’da uçurdu. Ülkemizde yine uçağı sertifikalandıracak yetkin bir kurul yoktu. Yapılan araştırmalar sonunda, uçak ana parçalara ayrılarak trenle o zamanki adıyla Çekoslovakya’nın Prag şehrine gönderildi. Yapılan testler 23 Nisan 1931 yılında tamamlandı ve sertifikalı Vecihi K.XIV, 5 Mayıs’ta Türkiye’ye geri uçtu. Türk sivil havacılığına çok önemli katkılarda bulunan Vecihi Hürkuş daha sonra kurduğu uçak okuluyla birçok öğrenci yetiştirdi, Türk havacılığının filizlerini yeşertti.

***

Engellemelere, devasa zorluklara hatta imkânsızlıklara rağmen Türk mühendis ve teknisyenlerinin neleri nasıl başardığının hikâyesidir Vecihi Hürkuş’un hayatı ve şimdi Türk teknisyenlerinin ve işçilerinin ilham kaynağı olmuştur. İlk eğitim uçağımızın adına bunun içindir ki Hürkuş adı verilmiştir. Hürjet projesi de yine TUSAŞ teknisyenlerince hızla devam ediyor. Geçmişten ilham alma, azim, kararlılık, yetenek ve bunları süsleyerek geleceğe mesaj veren bir vefa selamı…

***

Yıl 1934… Cumhuriyetin kalkınma hamlesini gerçekleştirmek için olanca gücüyle çalıştığı, seferber olduğu yıllar. Yolcu uçağı alabilmek için günün iş adamlarından yardım talep ediliyor.  Nuri Demirağ, madem yolcu uçağına ihtiyacımız var, ben yolcu uçağı yapmaya talibim der ve kolları sıvar. Yabancı ülkelerin uçak üretim fabrikalarında yaptığı bir dizi incelemeden sonra iki yıl içerisinde ülkemizin motor hariç tüm aksamlarının yerli olduğu Nu D-36 yapılır. Bunu Nu D-38 izler. İlk sefer 1944 yılında İstanbul’dan Ankara’ya düzenlenir. Nu D-38 başarılı bir yolculukla Etimesgut Havaalanı’na iner. Uçağın önemli bir özelliği de gerektiğinde askeri nakliye ve bombardıman uçağına dönüşebilmesidir. Sonrasında Nuri Demirağ, Avrupa ülkelerinden yaptığı parça siparişlerini bir türlü alamadı. Nuri Demirağ’n hayatını kaybetmesinden sonra fabrika ve uçak aksamları hurdacılara satıldı, fabrika kapatılarak maziye gömüldü.

SON SÖZ

Şimdi öncelik savunma sanayimiz olmak üzere yolcu uçağı da yaparak “Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” dememizin zamanıdır. Yüce Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir!” sözünü hatırlayalım. Türk teknisyenlerinin yeteneği bunu da başaracak güçtedir.