HRANT DİNK VE ASLİ UNSUR

Daha önce de bu köşeden dile getirdik. Türkiye’de kimse verilen ceza kadar hapiste kalmıyor. Bu nedenle “birkaç yıl yatar çıkarım” düşüncesiyle gözünü kırpmadan cinayet işleyenler olabiliyor. Buna siyasi cinayetler de dahil. Örneğin 15 Kasım akşamı bir kez daha yaşadık. 2007 yılında Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i öldüren Ogün Samast tahliye edilmiş. Herkes şokta.

* * *

“Nasıl olur? Bu adam ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmemiş miydi?” diyorlar.  Öyle ama olay tarihinde yaşının küçük olması nedeniyle cezasında indirim yapılmıştı. Sonra bu kadar da yatmayıp infaz yasası gereğince adam tahliye edildi. Sorduğun zaman “ Ne yapalım kanun böyle” diyorlar. Sistem mevcut kanunlara göre hareket ediyor. Kimse canı istediği için Ogün Samast’ı ya da diğer suçluları tahliye etmiyor. Mevzuat böyle çünkü.  Yargı mensuplarının mevzuatın dışına çıkma gibi bir lüksü yok.

* * *

O zaman ne yapılması gerekiyor? Vicdanları kanatan bu gibi durumlardan kurtulmak için Anayasa’nın ikinci maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” yazan ülkemizin adalet sisteminde düzenleme yapmamız gerekiyor. İnfaz yasasında bir takım düzenlemeler yapıldı. Ancak yeterli değil. Durum ortada. O nedenle kime ne kadar ceza veriliyorsa, bu kişi o kadar içerde kalmalı. Nokta.

* * *

Hrant Dink’e gelince.  Geçmişte üniversitelerde karşıt görüşlerden insanların bir araya gelip fikirlerini özgürce tartışabildiği toplantılar yapılırdı.  Antalya’da Akdeniz Üniversitesi de bu tür toplantılara sık sık ev sahipliği yapardı. 2006 yılı Şubat ayında Akdeniz Üniversitesi Atatürk Konferans Salonu’nda “Orhan Pamuk ve Hrant Dink Davaları Işığında Düşünce Özgürlüğü Nedir, Ne Değildir?”  başlıklı açık oturum düzenlenmişti.

* * *

Açık oturumun konuşmacılarının arasında Hrant Dink de vardı. Kendisini ilk ve son kez o toplantıda gördüm. Çalı gibi gür kaşlı, esmer tenli, orta yaşlı bir adamdı. Rektörlük Danışmanı Prof. Dr. Çetin Yetkin’in başkanlığını yaptığı açık oturuma, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Oral Çalışlar, Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Kemal Gözler ile Emekli Albay Hüseyin Mümtaz Bayazıtoğlu konuşmacı olarak katılmıştı. Toplantıyı izlemek için gelenlerin arasında Yargıtay eski cumhuriyet başsavcılarından Vural Savaş ile Ergenekon davasında tutuklanan Avukat Kemal Kerinçsiz de vardı.  Hatta o toplantıda Vural Savaş ile Kerinçsiz de Hrant Dink ile polemiğe girmişti.

* * *

Dönemin Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Osman Vuraloğlu da dahil olmak üzere çok sayıda kişi de o toplantıyı izlemeye gelmişti.  O toplantının fotoğrafları halen bende duruyor.  Zaman zaman tansiyonun yükseldiği o toplantıda Hrant Dink’e sözlü sataşmalarda bulunanlar çıkmıştı. O toplantıda önündeki kağıda Hrant Dink, “BEN HADDİMİ BİLİYORUM. ASLİ UNSUR DEĞİLİM” diye bir de not yazmıştı. Hrant Dink, o toplantıdan bir yıl sonra öldürüldüğünde, Akdeniz Üniversitesi’ndeki kağıda yazdığı o not gözlerimin önüne gelmişti.

* * *

Ogün Samast’ın tahliye edildiğini duyunca yine o fotoğraf karesindeki o not gözümün önüne geldi.  Acaba Hrant Dink’in öldürülmesinin nedeni neydi? 17 yaşındaki bir gencin hiç tanımadığı bir adamı sokak ortasında öldürmesinin nedeni ne olabilirdi? Halen bu sorular tam olarak yanıtını bulabilmiş değil. Peki, kimdir asli unsur? Katiller mi? Yoksa bu memleket için kafa yoranlar mı?

* * *

Aslında bu sorunun yanıtı da yine Anayasamızın ikinci maddesinde yer alıyor. Bu da Cumhuriyetin temel ilkelerinde de belirtildiği üzere Atatürk milliyetçiliğidir. Atatürk’ün tanımladığı milliyetçilik; din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, ulus tanımını vatandaşlık ve üst kimlik değerlerine dayandıran bir vatanperverlik anlayışıdır. Atatürk milliyetçiliğini özümseyen herkes bu ülkenin asli unsurudur.