HERKESİN TANRISI KENDİNE BENZER!
Geçtiğimiz
günlerde, daha önce birlikte çalıştığımız, bilgisine ve felsefi görüşüne değer
verdiğim arkadaşım, veri bilimi uzmanı Emrah Yılmaz'ı aradım. Aramızda sık sık
hal hatır sorduğumuz ve her sohbetimizin birbirimize bir şeyler kattığı, bana
göre kadim bir dostluğumuz var. Son konuşmamızda, din olgusunu ve tanrının
varlığını tartışmıştık. Saatlerce süren bu sohbetimizde, tanrı kavramını ve
insanların bu konudaki düşüncelerini derinlemesine ele almıştık.
***
Önceki gün
yaptığımız görüşme, bu sohbetimizin devamı gibiydi. Sümerler ‘den ve Yunan
mitolojisinden bahsederken, konu Allah inancına geldi. Günümüzde bu konunun
önemi ve etkisi daha da belirgin hale geliyor. Özellikle din konusunda sayısız
dezenformasyonla karşı karşıyayız. Bu konuda kendilerini en yetkin gören
tarikat ve şeyhler arasında sürekli olarak birbirlerini çürüten açıklamaların
yapılması, içinde bulunduğumuz durumun vahametini açıkça gözler önüne seriyor.
***
Son olarak, kendi
halinde dini anlamaya çalışan Ramazan Hoca'nın öldürülmesi, dinsel çatışmanın
insanlığın geleceğine taşıdığı lekenin vahametini bir kez daha gözler önüne
serdi. Bu trajik olayın ardından dini inançları savunan birinin, yine aynı
inançları savunan kişilerce öldürüldüğü iddialarının gündeme gelmesi, içinde
bulunduğumuz paradoksun vahametini ortaya koyuyor.
***
Günümüzde, deizm
gibi birçok dini düşüncenin ortaya çıktığı, geleneksel fikirlerin sorgulandığı
ve yeni cevapların arandığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Bu düşüncelerin
giderek daha fazla yayıldığı ve evirildiği bir zaman diliminde bulunuyoruz.
***
Bunlardan biri de
benim…
Tabi, arayanın
neyi niçin aradığını bilmesi de çok önemli. Aranan Mevlâ, bize anlatılan ve
bize tasvir edilenden çok daha öte, çok daha fazlası. Önemli olan, O’na ulaşmak
değil. Çünkü biz O’ndan geldik, yine varacağımız, ulaşacağımız nokta orası.
Evvelimizi de ahirimizi de bilmiyoruz. Bu konuda bize verilen vaatlerin ne
derece gerçek olup olmadığını bilmiyoruz. Tek bildiğimiz şey, bunca akıl almaz
bir yaratılışın içinde olduğumuz ve yaratılış sürecine bizim de dahil
edilmemiz. Milyarlarca canlı varlıklar arasında bizim yerimiz, amacımız nedir,
bunu anlamanın Allah’a ulaşmada önemli bir soru olduğuna inanıyorum.
***
Doğru veya
yanlış….
Sorularımı
korkmadan sorabiliriyorum. Sizlerin de amacı bir noktaya varmaksa, bu varışta
soru sormaktan korkmayın, soru sormaktan çekinmeyin. Neyi ve niçin aradığınızı
bilmeniz yeterli. Bunca karmaşık bir simülasyonda bizim varlığımız Tanrı için
neyi ifade ediyor, buna bakmak, bu amaç ve gaye uğruna düşüncelerimizi
temellendirmek gerekiyor.
***
Ben, bu dünyada
Tanrı'nın varlığının sorgulanmasının gereksiz olduğuna inanıyorum. Elbette
sorgulayanlara da muhteşem saygı duyuyorum. Çünkü sorgu varsa, cevaba giden
yollar da vardır. Evrenin ve galaksinin
yanı sıra, bizi var eden ve sonsuz enerjiyi dengeleyen bir yaratıcı olmalı. Ben
böyle düşünüyorum. Enerjinin durağanlığı ile başlayan yaratılışın sadece kutsal
kitaplarla sınırlı olmadığına, bildiklerimizin ötesinde bir varoluşun olduğuna,
bu varoluş sırrını insani çerçeveden idrak etmek gerektiğine inanıyorum. Evvelimi
ve ahirimi bilmeyen ben, Allah’ı bilinen kalıplar içerisine de sığdıramam. O’ndan
korkmayı değil, O’nu anlamayı ve bu anlayış çerçevesinde sevmeyi tercih
ediyorum.
***
Benim O’nu
aramamın sebebi, O’nun varlığı, gizemi ve sonsuzluğu. Bu sonsuzlukta bana
verilen değer ve süre…
***
Dünyadaki tüm
dinlere inananlar, Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya çalışıyor. Kendine göre
geçerli sebepler süren din bilginleri, bu varlığı belli dini ritüellere, adlara
ve kalıplara sokuyor. Birçoğu bu
temellendirmeyi yaratıcı-kul çıkar çekişmesine dönüştürüyor. Benim inandığım Tanrı inancı, cennette bakire
huri kapmak, cennet köşkünde tahta oturmak, bu tahtta katır kutur cennet
meyvelerini yemek, böyle sonsuza kadar yaşamak değil. Günümüzün inanç
sisteminde hem kadını aşağılayıp hem de onun en saf ve temizine cennette
kavuşmayı hayal etmek, bu uğurda debelenip durmak bana inandırıcı olmanın yanı
sıra ahlaki gelmiyor.
***
Eski Yunan
Felsefesinde Panteizm görüşüne göre söylenmiş bir cümle duydum.
Diyorlar ki;
Herkesin Tanrısı, kendine benzer…
Peki ya sizin
Tanrınız kim?