HER ŞEY SUSAR TAŞLAR KONUŞUR

Mezar, ölümün simgesi olup "bu dünya" ile "ötesi" arasındaki eşiği oluşturur. İnsan, kaybettiklerini şuurlu bir şekilde toprağa verirken özel bir mekânla ölümü sabitler. Mezar, sevdiklerimize ve ecdada saygının bir tezahürü olarak yüreğimizde yer edenlere mekânda kalıcı bir alan açmaktır.

***

Mezarlık, bir ölüler yurdu olmasına rağmen hayatın ve şehrin içinde varlık gösterir ve sürekli yenilenen hafızanın inşasında vazgeçilmez bir öğedir. Bu nedenle mezar, aslında bir mekânla insanı anma, uğurlama ve selamlama dünyasıdır.

***

Geçmişin tahayyülüne ve varlığın tasavvuruna imkân veren bir alan olarak mezar, o kadar canlıdır ki muzdarip gönüller zaman zaman ziyaret ederek acılarını teskin eder. Mezar, gündelik hayatın ritminin yerine başka bir zaman algısının ikame olduğu mekândır.

***

Zamanı değiştiren ve yeni bir âleme geçişi hatırlatan bu süreçte mezar, “şimdi”nin son durağıdır. Dünya telaşının, hikmet ve sebepleri unutturduğu, insani varoluşun anlamını kaybettirdiği hengâmelerde mezarlık, sarsıcı ve uyarıcı bir simge haline gelir.

***

 “Biz geride kalanlar” açısından mezarlık, "hatırlamak" içindir, ama en çok da unutmakta olduğumuz “ölümü” hatırlatır. Özetle mezar; hem ölümü hem hayatı, hem bu dünyayı hem öte dünyayı anlatır. Mezarlığın yatay hali, ölümü ve ahreti; dikey hali ise (mezartaşı) hayatı ve canlılığı temsil eder.

***

Geçmiş ile gelecek arasında köprü kurmak, karşılaştırmalar yapabilmek, fikir üretebilmek, yeni hedefler belirleyebilmek ve milli bir şuura sahip olabilmek için tarih bilimi nasıl bir milletin hafızasıysa; mezarlıklar ve mezar taşları da bir milletin veya kültürün yüzyıllar öncesindeki yaşayış ve inanış biçimlerini halkın hafızasında yaşatarak “konuşan taşlar” olur.

***

Son yıllarda, güzel şehrimizdeki nüfus yoğunluğu, şehir planlamasının tarihi yerlere göre şekillenmemesi ve estetik anlayışının eksikliği nedeniyle kadim mezar taşlarımız bilinçsizce tahrip edilmiştir. Bu tahrip edilen mezar taşlarının yerine yapılan yeni taşlar ise sanattan yoksun, estetik değeri olmayan, kişiliksiz ve sade kesme mermer bloklarından ibaret olup hüzünle hayatımıza dokunmaktadır.

***

Ne yazık ki, yetkililerin yeterince değer vermediği bu kadim taşlar her geçen gün yok olmakta, tarih kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu taşların bir an önce tespit edilip korunması amacıyla yıllardır yazıyorum.

SON SÖZ

Uzun yıllar önce bizlere seslenen atalarımızın güvenli gür seslerinin duyulmasını ve Antalyalı her vatandaşımızın ecdat yadigârı eserleri tanıyarak geçmişinin gücünü özgüvenle geleceğe taşımasını diliyorum.