HER MEZAR TAŞININ ALTINDA TARİH YATAR
İnsan hayatının önemli evrelerinden birinin, yine önemli bir parçası olan mezar taşları, ilk bakışta ölümün kıyısına iliştirilmiş, donmuş, cansız materyaller gibi görünse de aslında onların, dikkatle incelendiğinde sahiplerinin aynası olduğu, onlarla birlikte muhtelif değişim ve dönüşümler geçirdiği ve bir anlamda canlı bir organizma gibi zaman içerisinde kılık ve mahiyet değiştirerek varlıklarını sürdürdüğü anlaşılacaktır.
***
Sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın adeta izdüşümü olan mezar taşları birçok işlevinin yanında ait oldukları toplumların dünya görüşü ve kültürel yapısı hakkında da muhtelif bilgiler sunarlar. Ne diyor Alman şairlerinden Heine: “Her mezar taşının altında bir dünya tarihi yatar.” Ne kadar doğru bir tespit.
***
Yahya Kemal, ne zaman memleketin nüfusundan söz edilse ölüleri de hesaba katmak gerektiğini söylermiş. Haklıdır. Coğrafya, üzerinde yaşayanlarla karıla karıla vatanlaşır. Mezarlar ve mezarlıklar, aslında bu sancılı vatanlaşma macerasının somut şahitleridir. Her mezar, bu toprağa basılmış bir mühür ve tarihe düşülmüş bir not olarak görülmelidir.
***
“Şahide”ler, sadece mezarda yatanın kimliğine değil, bir medeniyete, bir var oluşa da şahitlik eder. Bu bakımdan mezarlıkları yok etmek, nüfus kayıtlarını silmek gibi, istilacılara yaraşır bir barbarlıktır, soykırımdır. Bu memleketin gerçek tapusu mezarlıklarıdır. Bizi biz yapan değerlerin en önemlilerinden birisidir mezarlıklarımız. Bizim için mezarlıklar başka bir iklimin coğrafyasıdır, bir kütüphanedir, bir inziva yeridir. Mezarlıklar, şairin deyişiyle “âsûde bir bahar ülkesi”dir.
***
Bütün bunların yanında, birer açık hava müzesi durumunda olan mezarlıklarımızın, tarih bilincimize ve toplumsal hafızamıza da büyük etkileri olacaktır. Bir kere, zaman zaman şaşkınlığa uğrayan, bocalayan, tereddütler geçiren toplumsal hafızamız, şuurunu, kuvvetini ve dirayetini bu ölümsüz anıtlara bakarak tazeleyebilir.
***
Bizler geçmişimizi, ecdadımızı, kapılar olmada, giriş biletleri olmadan, girip yeşillikler içinde ziyaret edebilmenin mutluluğunu yaşamalı, çocuklarımıza ve torunlarımıza yaşatmalıyız. Bu manevî eğitim alanlarını gelecek kuşaklara da tanıtmalıyız. Yok olan mezarlar ve mezarlıklarla birlikte, bu coğrafyada yaşayanlar ve yaşananlar hakkında en sahih bilgilerin de uçup gittiğini yeni nesillere anlatmak zorundayız. Unutmamalıdır bir kültürün tarihini mezarlıklardan yola çıkarak yazmak mümkündür.
***
Özellikle Antalya’mızda tarihi mezarlıklara karşı yoğun bir ilgisizlik var ne yazık ki. Ayrıca yeni defnin devam etmesi mezarlık ve mezar taşı kitabelerinin büyük ölçüde tahribine sebep oluyor. Elbette ki ecdadının mezar taşını okuyamayan neslin tahribi, çok daha acımasız oluyor.
***
Öz kültürümüze sahip birçok tamga/ simge ve sembol başka kültürlere ait olduğu düşünülerek bilinçsizce yok ediliyor. Ayrıca tahrip edilen, temel taşı ve bahçe duvarı yapılan taşlar yanında, tamamen sahipsiz kalan tarihi taşlar, kimi mezar taşı ustalarına hammadde oluyor.
***
Unutmayınız bu yapılanlar sadece taşların yok olması sonucunu doğurmaz; koca bir tarih yok eder. Oysa ki bu taştan belgelerin korunarak yarının Türkiye'sine hakkıyla teslim edilebilmesi, bizlerin boynunda mânevî bir borçtur.
Aksi takdirde talan bütün hızıyla devam edecek. Bu da -eğer Yahya Kemal'in baktığı noktadan bakıyorsanız nüfusumuzun büyük kısmını kaybedeceğimiz anlamına gelir. Benden hatırlatması…