Hepatit, siroz ve diyabet, karaciğer kanseri riskini artırıyor

Dünyada en sık görülen kanser türleri arasında yer alan karaciğer kanseri, yüzde 95 oranında başka organ ve doku kanserlerinin karaciğere sıçramasıyla meydana geliyor.

Günümüzde pek çok karaciğer kanseri vakası, hastanın karaciğerindeki kitleye bağlı bir şikayeti olmadan çeşitli nedenlerle yapılmış görüntüleme yöntemleriyle tanı alıyor. “Karaciğerde görülen malign (kötü huylu) kitlelerin neredeyse yüzde  95'i başka organ ve doku kanserlerinin karaciğere sıçramasına bağlıdır” diyen Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mahir Kırnap, “Karaciğerdeki malign kitlelerin sadece yüzde  5 kadarı doğrudan karaciğerden kaynaklanan tümörlerdir. Yani karaciğerdeki malign kitlelerin çoğu karaciğer dışı sebeplere bağlıdır. Doğrudan karaciğer kaynaklı olan en sık malign tümör, karaciğer hücrelerinden (hepatosit) köken alan hepatosellüler kanserdir” dedi.

Doç. Dr. Mahir Kırnap, “Dolaşıma geçebilen ve gittiği yerde tutunabilen her kanser, karaciğere de metastaz yapabilir. Metastatik karaciğer tümörleri (sekonder) en sık kolorektal, meme ve yumurtalık kanserlerine bağlıdır. Ama pankreas, mide, akciğer, tiroid gibi her organ veya kas, kemik, damar ve bağ dokusu gibi her dokunun kanseri de karaciğere metastaz yapabilir” diye konuştu.

CİLTTE VE GÖZLERDE SARILIK OLUŞABİLİR

Karaciğer kanseri hastalarının şikayetlerinde kitlenin boyutu ve yerleşiminin temel belirleyici olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Mahir Kırnap, şöyle devam etti: “Karaciğerin çevresinde mide, oniki parmak bağırsağı, kalın bağırsak, sağ böbrek ve böbrek üstü bezi, karındaki en büyük toplardamar ve diyafram bulunmaktadır. Karaciğerin ürettiği safra, safra yolları ile karaciğerden çıkıp oniki parmak bağırsağına açılır. Karaciğerdeki kitleler, bu doku ve organlara basarak veya temas ederek şikayetlere yol açabilir.”

Kötü huylu kitlelerin, bulundukları yer ve büyüklükten bağımsız olarak çok enerji tükettiklerini, bunun da hastada kilo kaybı ve güçsüzlüğe neden olabildiğini ifade eden Doç. Dr. Kırnap, karaciğer kanserinin belirtilerini ise şöyle sıraladı: “İstemeden kilo kaybetmek, iştah kaybı, karında sağ üst kadranda ağrı, ele gelen bir kitle, bulantı-kusma, genel halsizlik, güçsüzlük, gözün beyaz kısmında ve ciltte sarılık, krem-beyaz renkte (akolik) dışkılama yaygın belirtilerdir.”

Karaciğer hücreli / hepatosellüler karsinomun (HCC) karaciğerin en sık görülen primer kanseri olduğunu belirten Doç. Dr. Kırnap, “Ülkeler bazında değişiklikler olmakla birlikte, HCC %80-90 oranında kronik karaciğer hastalığı (siroz) ile birlikte görülür. Genellikle 60 yaş sonrası, en sık 85 yaşlarında görülür. Ama tirozinemi gibi bazı kalıtsal hastalıklarda daha çocukluk çağında bile görülebilir” bilgisini verdi.

TIRAŞ OLMAK VE DÖVME YAPTIRMAK İÇİN HİJYENİK YERLER TERCİH EDİLMELİ

Kronik hepatit B ve hepatit C enfeksiyonu, siroz, hemakromatozis ve Wilson hastalığı gibi bazı kalıtsal hastalıklar, diyabet, alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı, aflatoksinler ve yıllarca yüksek miktarda alkol tüketiminin; hepatoselüler kanser gelişiminde en büyük risk faktörleri olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Mahir Kırnap, karaciğer kanserinden korunmak için alınabilecek tedbirleri şöyle anlattı:

“Hepatosellüler kanser gelişimi için bilinen risk faktörlerini azaltmak, kanser gelişme riskini de düşürür. Alkol kullanımını kesmek veya azaltmak önemlidir. Kadınlarda günde bir, erkeklerde iki içkiden fazlası alınmamalıdır. Hepatit olmayı engelleyecek her türlü çaba işe yarayacaktır. Yani hepatit B aşısı olmak, cinsel partnerinizin bulaşıcı hastalık açısından sağlık durumunu bilmek, hijyen kurallarına uygun yerlerde tıraş olmak ve dövme yaptırmak önemlidir. Günümüzde Hepatit C ve kısmen Hepatit B için tedaviler uygulanmaktadır. Bu tedavileri almak da koruyucu etkiye sahip olacaktır.”

ERKEN EVREDE TESPİT EDİLİRSE TAMAMEN İYİLEŞEBİLİR

“HCC bir kanserdir, erken evrede yakalanan pek çok kanser gibi tamamen iyi olma şansına sahiptir” diyen Doç. Dr. Mahir Kırnap, “Erken evrelerde cerrahi (rezeksiyon veya transplantasyon) ve lokorejiyonel tedavilerle, geç evrelerde ise lokorejiyonel tedaviler ve kemoterapi ile hastalarda tam iyileşme sağlanabilir. Bunun mümkün olmadığı hastalarda da ömrü uzatıp şikayetler hafifletilmektedir” dedi.

İHA