HAYRET, DEHŞET, İBRET…

Sene 1839; ecdadımız Osmanlı, hayat prensibi olan İslam’dan taviz vermezken başta İngiliz destekli Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın gayretleri ile 2. Meşrutiyet kuruldu.

***

Yani batılılaşmanın ilk adımı atıldı. Fakat ne hikmetse 1839’dan sonra başımıza öyle felaketler geldi ki…

***

Birkaç tanesini sayıyorum. O zamanlar Ruslar çok kuvvetlenmişler, Osmanlı’nın onlarla başa çıkacak hali yok. Doğu Anadolu bölgemiz tehdit altındaydı.

***

Karşılarına çıkan Şeyh Şamil Hazretlerinin Kafkaslardaki mücadelesine yardım edemedik.

***

Eğer bu mücadelede Rusların yüz binlerce askeri ölmese belki de Osmanlı 1850-60 yıllarında yıkılabilirdi.

***

Başta Ziya Paşa ve Namık Kemal gibi kıymetli yazar ve şairlerimiz aleyhtarı oldukları için 1876’da kıymetli padişahımız Sultan Aziz’i şehit ettiler.

***

Onun yerine kardeşi 5. Murat 90 günlük saltanat sürebildi. Onun yerine 2. Sultan Hamit Hazretleri geçti.

***

Padişah istemediği halde başta Mithat Paşa’nın teşviki ile 93 Harbi’ne, yani 1877-1878 Plevne’de Ruslar ile savaşa girdik. Dünyaca meşhur Osman Paşa’mıza yardım ulaşmadı.

***

Ruslar Çatalca’ya kadar vatanımızı işgal ettiler. Onların geri çekilmesi için Kıbrıs’ı feda ettik.

***

Bir nokta koyalım…

Bu batılılaşma halk arasında nasıl oldu onu anlatalım. Yazarlarımızdan Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile Aziz Nesin ölmeden cenazemize hoca getirmeyin dediler. Ve nihayetinde hocasız kabre kondular.

***

1932’de bir zamanlar dansa bile karşı olan Kanuni Sultan Süleyman’ın torunlarından biri, Avrupa güzellik yarışmasına katılıp, acaba jüri üyeleri beni güzel seçerler mi diye soyunup podyuma çıktı.

***

Gençler arasında bazıları “benim hacı hocalarla işim olmaz” diyor. Bunu söyleten nedenleri sorgulamamız lazım. Bu nesle verilen izlenim çok tehlikeli.

***

Yine filozofun birinin oğlu Haluk Fikret ABD’de önce Hristiyan sonra rahip oldu. Ve rahip iken de hayata gözlerini yumdu.

BİR HATIRA…

Anlatacağım acı olayı belki de hayatınızda hiç duymadınız.

Tanıdığım birisi ile 30 sene sonra tesadüfen karşılaştık, bir çay içelim dedik. Geçmiş olan 30 seneyi özetleyelim dedik. Önce ben; evlendiğimi, arsa alıp ev yaptığımı, çocukları okuttuğumu falan anlattım. Sıra ona geldi; o da evlilik hayatını, çocuklarından birinin rızası olmadan evlendiğini çünkü dul birisini aldığını söyledi. Ben de “onlar birbirlerini sevmişler niye karşı çıkıyorsun” dedim. “Sorma” dedi, ben de ısrar ettim niçin öyle söylüyorsun diye.

O zaman gerçek ortaya çıktı. “Ben onun aldığı dul kadınla daha evvel hayat yaşıyordum”!!!

Rabbim kimseyi nefsinin eline bırakmasın (amin)…