HAFIZA ODASI

Sevgili okurlar; sanatçılar toplumsal duyarlılıkları fazla olan insanlardır. Eserlerini de yaşadıkları ülkeden, coğrafyadan esinlenerek ortaya çıkarırlar. Bazen de gözümüzün önünde olup bitenleri fark etmemizi sağlayan bir araçtır sanat. Bu yüzden en tehlikeli silahtan bile daha etkilidir sanat…

Sanatçıların da, sanat eserinin de, kimi zaman başına gelmedik kalmaz. Bizim ülkemizde bunun örnekleri çoktur. Örneğin Antalya’da Selahattin Tonguç’un belediye başkanlığı yaptığı dönemde yapılan heykeller ve duvar resimleri. Bu heykeller 12 Eylül darbesinden sonra oradan oraya sürüldü.

Bu dönemde yapılan duvar resimleri yine darbe yıllarında boyanıp yok edildi. Komşumuz Burdur’da ise Cumhuriyet’in 50’inci kuruluş yıldönümün anısına Orta Asya’daki Orhun Abidelerinden ve Türk mitolojisinden ilham alarak Mimar Sinan Üniversitesi’nden hocam Prof. Dr. Nejat Diyarbekirli’nin önderliğinde yapılan Bozkurt heykeli 1977’de molotoflu saldırıya maruz kalmıştı.

1980 darbesinden sonra ise diğer eserlerin başlarına çuval geçirilmişti. O bozkurt heykeli nasıl olduysa bir hurdacıya satılmış. Hurdacıdan satın alınan bu heykel 44 yıl sonra yerine konulacakmış.

Son günlerin bir diğer tartışması ise Batmanlı Ressam Ahmet Güneştekin’in Diyarbakır’da açtığı “Hafıza odası” isimli sergi… Bu sergiyi gidip görmedim. Ancak 1980 darbesinin olduğu dönemde Diyarbakır Cezaevinde yapılan insanlık dışı uygulamalara ve de evlatlarını kaybettiği için İstanbul’da her cumartesi günü İstiklal Caddesinde toplanan Cumartesi annelerinin acılarına dikkat çekilen bu serginin açılışına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile HDP’liler katıldı.

Bu nedenle sergi, iktidar kanadının tepkisine yol açtı. Örneğin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu demediğini bırakmadı bu sergiyle ilgili olarak. Öte yandan sergi bir grup Diyarbakırlı genç tarafından da protesto edildi.

Sergiyi protesto eden gençler, şu açıklamayı yaptı:

“Burada yapılan sergi değil, Kürt halkının, Amed halkının bütün değerlerine ihanettir. Sergi adı altında gösterilen tabutlar, faili meçhul cinayetlerdir. Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, bu serginin açılışına çelenk göndermiştir. Hem katledip hem de çelenklerle bunları kutlamak, açılışlarını Kürtçe şarkılarla yapmak, Kürtçenin yasak olduğu bir dönemde, insanların sırf Kürt olduğu için katledildiği bir dönemde, bu tabutları, aşağıda görülen ayakkabıları asmak, bütün Kürt halkına, bütün Kürt değerlerine ihanettir. Eğer gerçekten hafıza görmek istiyorsanız, Surlara bakmanız yeterlidir. Evlerimiz yıkıldı, yerine Surla alakası olmayan evler yapıldı. İnsanlarımız katledildi. O nedenle yapılan sergi değil, bizim bütün değerlerimize ihanettir.”

Gençler, “Amed uyuma, hafızana sahip çık” sloganlarının ardından sergideki bazı tabutları surlardan aşağıya atmıştı. Ahmet Güneştekin ise sosyal medya hesabından sergiyi protesto eden gençleri vandallıkla suçladı.

SANATÇI OLMAK ZORDUR

Güneştekin, sosyal medya hesabından şu açıklamayı yapmıştı: “Sergiyi gezmeden, içerik hakkında tek bir metin okumadan, sosyal medya eleştirilerini(!) okuyarak yapılan bu saldırı tek kelime ile vandallıktır. Bir şeyi beğenmemeniz size ona saldırı hakkı vermez….”

Sanatçı olmak bu yüzden çok zordur. Zorluklara katlanabilmek ve direnebilmektir.