GÖRÜNMEZ OLMAYI SEÇİYORUM

Bayram ertesi bir haftaya başladık. Hepimize bir enerji geldi, çünkü birçoğumuz bu küçük bayram arasını tatil yaparak değerlendirdi.

Kimi ailesine gitti, kimi özlediği denizle güneşle buluştu, kimi de yalnızlığın muhteşem ihtişamını yaşadı.

İhtiyacımız olan neyse ona göre hareket ettik iyi de ettik.

Hoş geldik ve nerde kalmıştık diye başlayıp, işimize koyulalım şimdi…

Yaşadığımız zorluklar, insani arzular, hızlı şehir hayatı, kalabalık, rekabet, sürekli bir yerlere yetişme kaygısına geri döndük.

Tüm bunlara yüksek binalar, beton yapılar, yeşile hasret kalmakta eklenince ruh ve beden sağlığımızı hallaç pamuğu gibi atan şehir hayatına hızlı bir giriş yapacağız.

Yeri gelecek bencil olacağız, çıkarcı davranacağız, kendimizi haklı görüp empati yapamayacağız. Şehirden kaçış, küçük yerlere sığınma arzusu ile canhıraş çalışmaya devam edeceğiz.

Neden bu kaçış arzumuz diye düşünüyorum. Çünkü küçük yerin kanunu büyük. Küçük sahil kentlerinde ve köylerde, geleneksel kurallar daha olgundur. Bunun dışına çıkan kişi tecrit edilir ve yalnız kalır. Hiç devlete bile lüzum kalmadan toplum onu ayrıştırır, cezalandırır. Ya birey kendine gelecektir ya da sığamadığı bu diyardan gidecektir.

Çünkü hala küçük yerlerde sosyal baskı ve mahalle baskısı var ve biz mecburen bu sorumluluğu çevremizdeki insanlara karşı taşıyoruz.

Daha güvenli, daha sakin ve daha samimi olan bu yaşam alanımız huzuru ve mutluluğu beraberinde getiriyor.

Şehir hayatında ise ne yazık ki bu sosyal baskı yok, mahalle baskısı dediğimiz kavram zayıfladı.

Toplumun sigortası olan komşuluk bitti. Aileyi koruyan sosyal duvarlar yıkıldı. Gece ve gündüz hayatı birleşti. Az uyku, fazla tempo buna bağlı olarak stres ve kırılmalar…

Ormanda yaşayan birini düşünelim yılda bir veya iki kere vahşi bir hayvanla karşı karşıya gelme olasılığı var. Ama bugün trafiğe çıkan biri, ormanda yaşayan bir insanın senede bir iki defa yaşadığı stresi her gün yaşıyor. Böyle olunca da stres düzeyi yükseliyor.

Otomobilin yüksek devirde çalışması gibi vücudumuz daha stresli çalışıyor.

Yorulan bir beyin bedeni de iflasa sürükler.

İşte tamda bu durumlarda;

Ben görünmez olmayı seçiyorum.

Biliyorum ki insanlar çoğu zaman bana özellikle karşı çıkmaya çalışmıyor. Beni umursamadıkları da doğru değil.

Her insan hayatlarına ve kendi yaşamsal sorunlarına odaklı.

Bunu bilmek çok önemli, insanlar birbirini incitmeye çalışmaz. Sadece kendi acılarını dışarı atmak için etrafındakilere yansıtıp bundan kurtulmaya çalışıyor. Bu durumda ve böyle insanlarla birlikteyken görünmez oluyorum. Yapmam gereken tepkisiz kalmak. O zaman insanlar kendi acılarını bana yansıtamaz. Kötü sözleri kendi üzerime almadığımda ve onlara öfkeyle karşılık vermediğimde hatta hiç karşılık vermediğimde görünmez oluyorum.

Bana ait olmayan bir acıyı almaya niyetim olmadığını onlara tepkisiz ve sessiz duruşumla gösterebiliyorum.

GÜNÜN SÖZÜ

Hayat hiçbir zaman kendini bulmak ile ilgili olmamıştır. Hayat her zaman kendini yaratmakla ilgilidir.