GÖNÜL BAHÇEM

İnsan, duygularıyla var olur. Duygularıyla hayata tutunur. Hissettiğin duygular hayatının yönünü belirleyen bir pusula gibidir. Pusulan hangi duygunun yönünü gösteriyorsa, o duyguya akar yüreğin.

Sevgin, anlayışın, merhametin, doğruların, yanlışların, pişmanlıkların, keşkelerin… Hayatının her döneminde, her bir duygunun elinden tutup yürümek gibi ömür. O duygularda yankı bulur gönlün ve o yankıda duyguların çeşitli renklere boyanır.

Yüreğimiz bir bahçe misali… Toprağımıza hangi duygunun ağacını ekersek, o duygunun meyvesini yer gönüllerimiz. Hayat, rotasını elimize veriyor aslında.

Bazen farkında olarak çeviriyoruz yaşam rotamızı istediğimiz yöne, bazen de olayın tamamen dışındaymışız da çoğu şey kendiliğinden bizi bulmuş gibi davranıyoruz, o şekilde algılıyoruz.

Elbette kendiliğinden yaşamımıza akan birçok şey var. Fakat bizim irademiz, duygularımız, mantığımız ile hayatın bize verdiği rotaya yön vereceğimiz öyle çok şey var ki…

İçimizi kemiren pişmanlıklarımız, kırdığımıza pişman olup, özür dileyip telafi etmekte geç kaldığımız, ellerimizin arasından kayıp düşürdüğümüz sevdiklerimiz…

Hiçbirimiz yaşamak istemeyiz telafisi olmayan pişmanlıkları. Geçmişten çıkardığımız dersler çok belki de yaşamda, her birimiz en az hata yapmak adına ilerliyoruz hayatta iç güdümüzde minimum hata yapmak var kendimize…

Keşkeler heybemizde ne çok şey biriktiriyoruz. Taşımakta zorlanıyoruz gün gelince de söküp at diyor sol yanımız. ‘’At şu pişmanlıklarını artık, bırak keşkelerinin ardından koşmayı.’’ diye haykırıyor bize içimizdeki biz. Keşkeler de hayatımızın bir parçası.

Lakin geride bıraktığımız zamanlara, kalıcı keşkeler inşa etmemek gerekiyor içimize. Zaman, biz müdahale edemeyeceğimiz şekilde hızlı akıyor neticede.

Bu yüzden keşkeleri çok sahiplenmemek lazım. Hayatımıza bir güneş misali doğan her yeni günde bizi bekleyen hayatın güzel detaylarını kaçırmamalı… Hayat, ertelenmeye gelmiyor.

Yıllar geçtikçe insan anlıyor ki yaşamı boyunca bir şeyleri ertelememek, yaşama geç kalmamak gerekiyor. Bunu kelimelere ve cümlelere döküyoruz kuşkusuz, peki ama ne zaman uyguluyoruz?

Aslına bakarsanız bunu uygulayabilmeyi erteliyoruz çoğu zaman… Gönlümüz, ertelenmişlikler ve pişmanlıklar şehri misali…

Oysa ne çok şey var, gönlümüzün umut denizinde. Pişmanlıklardan arınmak, umutlara yelken açmak, biraz da sevgiyi iyi beslemek gerekiyor benliğimizde. Çünkü, her duygunun ana kaynağı sevgiden ileri geliyor. Sevince affediyoruz, sevince kıyamıyoruz, sevince sahip çıkıyoruz…

Hepsi bir ağaç misali, zamanla gelişen meyve veren duygularımız. Her yeni gün, yeni patikalar keşfediyoruz. Örneğin; Dünyaya geldik, emeklemeyi öğrendik, yürümeyi öğrendik, yıllar geçtikçe sapasağlam ayakta durmayı ve koşmayı öğrendik…

Tam koşmayı çok iyi öğrendiğimizi düşündüğümüzde bu defa yine düştük koşarken…

SEÇMECE HAYATLAR

‘’Yaşamı çok iyi öğrendim, artık asla hata yapmayacağım’’ deyip de yine hatalar yapmaya devam etmekte istikrarlı davrandık. Hepimiz için hayat, bir şeylerden, bir yerlerden başlar ve hayatta birden fazla başlangıç vardır. Bazen bir şeyleri seçme şansı sunar hayat bize, bazen de seçemediğimiz şeyler vardır.