GÖKYÜZÜNDEN MAVİSİ ÇALINANLAR
Henüz on beş yaşını doldurmamış bir gelinin bel kuşağındaki kırmızıyı, mürekkep yapıp kalemimden damlatırsam yüreğinize dokunabilir miyim? Tecavüze uğrayıp üstüne bir de öldürülüp bu da yetmezmiş gibi intihar süsü verilen bir kızın dili olursam, kendimi size dinletebilir miyim?
***
Kumar bağımlısı bir eşin dizinin dibinde, yavrusunun bir meyveye bile hasret kalışını çaresizce izleyen bir kadının yüreğindeki sarsıntıyı dile getirsem, kaç şiddetinde deprem oluşturabilirim sizin yüreğinizde?
***
Gözünden sakındığı kızının bir minibüs içinde vahşice katledildiği haberini alan annenin feryadını ve o masum fidanın dalından kırıldığında çıkardığı o çığlıkları size dinletsem açılır mı sağır olan kulaklarınız?
***
Telli duvaklı gelin olma hayali kurarken hayallerinden vurulan bir genç kızın tabutu başındaki duvağının beyazlığı yeter mi karanlık zihniyetlerinizi aydınlatmaya?
Biliyor musunuz toprak utandı, siz utanmadınız. Üstüne bir de iyi hal indirimlerine soktunuz. Kadınları çiçeklere benzetiyorsunuz. Tamam eyvallah da neden dalından kırmaya çalışıyorsunuz? Kadın anneniz değilmiş gibi kadın çocuğunuz değilmiş gibi kadın karınız değilmiş gibi kadın kardeşiniz değilmiş gibi neden kadını ötekileştiriyorsunuz?
***
Oysaki kadın seni kalbine sığdırdı, kadın seni karnına sığdırdı. Siz dünyanızın bir köşesine onu sığdıramadınız. Bir kadının gülüşünden uzanıp yüreğine dokunmak varken "Kadın toplum içinde kahkaha atamaz!" diye direttiniz.
***
Bir gülüşleri kalmıştı ellerinde onu da soldurdunuz düşüncelerinizle. Daha kaç can vermemiz gerekecek bu duvarlarınızı yıkmak için? Biliyor musunuz ben öyle kadınlar tanıdım ki sizin ördüğünüz duvarları bile sevdiğiniz renge boyayan. Siz bunu zayıflık sanıp o duvarları yıktınız onların üzerlerine...
***
Özgecan Arslan'ın, Helin Palandöken'in veya hikâyesi vahşice son buldurulmuş kadınların sesi olarak mı konuşayım sizinle? Yoksa kendim olup aile içi şiddetle büyümüş ve bazen de uykularından sıçrayarak uyanan bir kız çocuğu olarak mı konuşayım sesimi duyurabilmem için?
***
Gece çökünce bu şehre, geceyi çekip içime, düşünüyorum. Kadınların saçının bir teline bile şiir yazılan devirden atlayıp da sanki ceza olarak bu devre düşmüşüz gibime geliyor.
“HOŞ GELDİN KADINIM”
"Hoş geldin kadınım benim hoş geldin. Yorulmuşsundur, nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını..." diye satırlarına başlayan Nazım Hikmet'in devrinden, "Bir kadını ortadan ikiye böl... Yarısı annedir, yarısı çocuk, yarısı sevgili, yarısı aşk..." diyen Cemal Süreya'nın devrinden nasıl oldu da buralara kadar geldik? Şimdi bölsen bir kadını ortadan ikiye yarısı acıdır, yarısı hüsran...
Çocukluğuma, 18 yaşıma, özgürlüğüme, ama en çokta anneme, şiir ile selam olsun...
NOT: Sol Yanımda Sevda adlı kitaptan alıntıdır.