GİZLEMEK SANATTIR

Tetiklemek, damara basmak veya şimdilerin gözde tanımlaması Trollemek veya Triggerlamak… O an diyalog içerisinde olduğunuz, sözlü sataşmada bulunduğunuz veya kavganın eşiğinde olduğunuz kişinin öfkesinin üzerine oynayarak aklını kullandırmama sanatı olarak tanımlıyorum bunu. Tabi ki bu sadece birey bazında değil. Genel satıhta da kullanılabilen özellikle kamuoyuna seslenirken kullanılan en basit yalın akıl oyunu olarak değerlendirilebilir. 

***

Aslında herkesin zaman zaman şiddetli ölçüde rahatsızlık duyduğu ve kamuoyunun orta paydada buluştuğu şehir milliyetçiliği konusunu eleştirirken birdenbire “Türkiyeli milliyetçisi” öbeği kullanmasının ne anlama geldiğini Oktay Kaynarca’nın bilmemesi imkansız mesela. Bu bir örnek.

***

Uludere olayında yakınlarını kaybeden, bu sebeple Türk devletine karşı her fırsatta nefret kusan, zamanında terör propagandası sebebiyle hapis cezası almış eski milletvekili Ferhat Encü’nün birdenbire gerçekleştirdiği tavır da diğer örnek. Gündemi uzunca zamandır hayli meşgul eden Türkiye-Portekiz müsabakası esnasında sosyal medya hesabında birdenbire Portekiz’e desteğini açıklamasından bahsediyorum. 

***

Genel bazda düşündüğünüz zaman bu davranış biçiminin ilgi odaklı olduğu, bütün şimşekleri üstüne çekme amacı güdüldüğü sonucuna varırsınız. Bireyin, toplumun veya kamuoyunun aklını gölgeleyecek biçimde öfkesine basmaya çalıştığınız için de şimşekleri üstüne çektiğiniz konuya sağlıklı tepkiler verilmeyeceğini tahmin edersiniz. Genellikle de hedefinize ulaşırsınız. Peki neden? 

***

Tam da o konuyla alakalı tekrardan baskın olmak, haklı çıkmaya çalışmak ve bazı gerçeklikleri örtmek için mi? Evet genellikle bu taraftayım. Biliyorsunuz; bir şeyi gizlemenin en iyi yolu onu aslında açığa çıkarmaktır.

***

DEM Parti siyasilerinin Diyarbakır’da gerçekleşen üzücü yangın haberleri sonrası enteresan tetikleyici demeçleri, Oktay Kaynarca ve Ferhat Encü’nün alakasız çıkışlarının da ortak paydada buluşması ne anlama gelebilir? 

***

YPG; Rakka, Deyrizor, Halep ve Haseke, El-Cezire (Haseke ve Kamışlı), Deyrizor, Rakka, El-Furat (Aynularap), Münbiç, Afrin-El-Şehba ve Tabka’da 11 Haziran tarihinde sözde seçim gerçekleştireceğini ilan etmişti. Sözde seçimin; bir referandum niteliği taşıyacağı, bölgede zaten yüksek şiddette gezinen tansiyonu iyice arttıracağı ise açık bir şekilde gözükmekteydi. Ancak çeşitli çoğunluğun sağlanamadığı, siyasi atmosferin olmadığı gibi komik sebeplerle 18 Ağustos’a ertelendiği YPG tarafından duyuruldu. 

***

Devletleşme çabasının olduğu bir ortam kurulma isteği muhakkak. ABD’nin vaziyete bakışı ise amiyane tabirle salağa yatarak oldu bittiye getirme olduğunu yıllardır görüyoruz. 

***

Konuyla alakalı olarak rahatsızlığını sürekli şekilde hem iç hem de dış kamuoyuna dile getiren, bu tavrından da en ufak taviz vermeyen, Kuzey Suriye ile alakalı CENTCOM’a gerekli temas ve müdahaleler gerçekleştiren, “seçimlere izin verilirse bölgede Türkiye ve ABD kafa kafaya gelir” mesajını ilettiren Sayın Cumhurbaşkanımıza da ayrıca teşekkürlerimi arz etmek isterim. 

***

Türkiye’nin Suriye’deki kırmızı çizgisi ile alakalı dönüm noktasının yaşandığı bir sekansta; bu tarz alakasız kişilerden gelen tetikleyici açıklamaların üst üste gelmesi tesadüf olarak adlandırılabilir. Kamuoyunu meşgul eden, akılları örtecek şiddette hem de o konuyla alakalı öfkeye dokunmak masumca karşılanabilir.

***

Yapılan vurgular bağımsız, ne alaka da denebilir. “Acaba mı” dediğiniz zaman bazıları tarafından komplo teorisyenliğiyle ve hatta histeriyle bile suçlanabilirsiniz. 

***

Çünkü şu an yıl 2009, Amerika’da bile bir Afroamerikan başkan oldu, Yes We Can rüzgarı dünya kamuoyunda ise son süratle esiyor.  Evet, aynen öyle.