“GİBİ” YAŞAMAK

Sevgili okurlar geçen yıl Antalya’nın dünyaca ünlü Konyaaltı sahilinde güneşleniyordum.

Bir süre sonra sahile bir genç kızla erkek arkadaşı geldi. Gülücükler saçan genç kız yanındaki erkek arkadaşına poz veriyordu. 

Arkadaşı da cep telefonuyla fotoğraf çekimi yapıyordu. Bu çekimler sırasında genç kız arkadaşına “Çok mutluymuş gibi çek” diye bir talepte bulunmuştu.

Arkadaşı evet dercesine başını sallayıp çekime devam etti.

Oysaki genç kızımız hiç de mutlu değildi. Mutluymuş gibi yapıyordu.

Yani aslında gülen gözleri kendisi değildi. Aslında birçoğumuzun bu genç kızdan farkımız yok.

Mutlu olmasak bile mutluymuş gibi yapıyoruz. İçimiz kan ağlarken bile belli etmemeye çalışıyoruz.  Örneğin geçen hafta Antalya’da yaşanan trajedi. 58 yaşındaki kadın doğum uzmanı doktor, kendisinden 20 yaş küçük olan diyetisyen eşini uykudayken tabancayla başına ateş edip öldürdükten sonra aynı silahla intihar etti. 

Oysaki bu çiftimiz olaydan kısa bir süre önce Antalya’da yayınlanan bir dergiye kapak olmuşlardı. Kendileriyle yapılan röportajda birbirini delicesine seven örnek bir çift profili çizen doktorla, diyetisyen eşi aslında bir süredir yaşadıkları problemden dolayı ayrılmanın eşiğine gelmişlerdi.

Hayal ettikleri evliliği dergiye verdikleri röportajda yansıtmaya çalışan çiftimiz yaşadıkları sorunları, acıları gizleme yoluna gitmişlerdi.

Kim bilir belki de böyle yaparak evliliklerini kurtarabileceklerini düşünmüşlerdi. Oysaki sorunları yok sayarak problemler çözülemiyor. Aksine büyüyüp, içinden çıkılmaz bir hal alıp sonu bu olayda görüldüğü üzere kanla, gözyaşı ile bitebiliyor.

Gerçeklerle yüzleşmeyi öğrenebildiğimiz, kendimizle barışık olduğumuz zaman, kendimize “ben kimim” diye sorabilip kendimizi tanıyabildiğimiz zaman, “mış gibi” yapmadığımız zaman, ne hissediyorsak onu yaşadığımız zaman, kendimiz olduğumuz zaman, eminim ki bu trajediler de cinayetler de son bulacaktır.