GERÇEKLERİN BİR GÜN ORTAYA ÇIKMA HUYU

Sevgili okurlar; benim babam Almanya’ya ilk giden işçilerdendir. Babam 1960’lı yılların ortalarında Almanya’ya gittiğinde ben dünyada bile değildim.  Her yıl izne gelir bir ay kadar kalıp dönerdi.

***

Bir gelişinde annem hamile kalmış. Bir dahaki geldiği günün akşamı da ben doğmuşum. Hatta çocukluğumda bana bu yüzden “baban seni Almanya’dan bavulla getirdi” diyerek takılırlardı.

***

Hayatımda Almanya’ya hiç gitmediğim halde bu yüzden “Almanyalı” derlerdi. Hatta adımı “Helmut” bile koymayı düşünmüşler. Ama annemin dedesinin adı olan Mustafa’da karar kılmışlar.

***

Babam 1970’li yılların sonlarında kesin dönüş yaptı. Almanya’da yaşadığı kültür çatışmasının da etkisiyle o dönemde ilkokuldan mezun olan beni hiç istemediğim halde İmam hatip lisesinin ortaokuluna kaydettirdi. Çünkü babam benim bir din adamı ya da imam olmamı istiyordu.

***

İmam hatipte o dönemde kızlarla erkeklerin sınıfları ayrıydı. Ancak karma eğitim yapıldığını göstermek için öğretmenlerin referansıyla birkaç tane erkek öğrenci kızların sınıflarına kayıt ettiriliyordu. Sadece sınıflar değil; okul bahçesi bile kız- erkek diye ayrılmıştı.

***

Kız öğrencilerin bahçesi fıstık çamı ağaçlarının olduğu bölgedeydi. Yani teneffüslerde bile bir araya gelemiyordu kız ve erkek öğrenciler. Tabi flörtten de bahsetmek mümkün değildi. Ortaokuldan mezun olunca, babamın haberi olmadan Antalya Lisesine gidip, kaydımı yaptırdım. Böylece babamın beni din adamı yapma hayali, bu olayla sona ermiş oldu.

***

Ama İmam hatipten geldiğim için Antalya Lisesi’ndeki sınıf arkadaşlarım bana “imam”  lakabını takmışlardı. Bunu şunun için yazıyorum. Çıkan haberlere göre; İstanbul’da bir tarikatın önde gelen isimlerinden biri kızını 6 yaşındayken babası yaşındaki bir müridi ile evlendirmiş.

***

Geçmişte bırakın sınıfları; okul bahçelerinin bile kız ve erkek öğrenciler arasında ayrıldığı bir ülkede böyle bir kepazeliğin yaşanabileceğini hiç düşünmemiştim. Başörtüsüne anayasal güvenceyi tartışan ülkede neler oluyor?

***

Adliye muhabirliği yaptığım dönemde birçok cinsel saldırı davasını takip edip haberlerini yaptım. O dönemde cezaevinde görev yapan bir kişi sohbet sırasında kendisini artık hiçbir şeyin şaşırtmadığın anlatmıştı. Sonra da “ Cezaevinde her türlü suçluyu gördüm. Bir tek babasına tecavüz edeni görmedim” diye karşılaştığı iğrençliklerden bahsetmişti.

***

Bazen öyle iğrenç olaylarla karşılaşabiliyoruz ki duyduklarımıza inanmak bile istemiyoruz.  Bu ahlaksızlıkları yapanlarla aynı biyolojik özelliklere sahip olduğunuz için insanlığımızdan da utanıyoruz. İstanbul’daki o durum da bunlardan biri.

SON SÖZ

Dileriz ki anlatılanlar yalan olsun.  Zira adliyeye yansımış bir olay. Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi kötü bir huyu vardır. İsteseniz de halının altına süpüremezsiniz.