GERÇEKLE YÜZLEŞME VAKTİ GELİP GEÇİYOR!

Bugün belki de birçok kişinin bana kızacağı, toplumun büyük bir bölümünün “Geç bile kaldın” diyeceği bir yazıyı kaleme alacağım. Ben gerçeği söyleyeyim de kim ne düşünürse düşünsün. Hem bir devlet kurumunun içler acısı halini hem de bu şehrin marka değeri Antalyaspor’un düşündüren durumunu ele alacağım. Vah ki Antalya’m vah!

Biz çiğ süt emmiş faniler olarak fıtratımızdan olsa gerek birkaç darbe ile kolay kolay ders almayıp inandığımız ve bağlandığımız şeylerde inatçı ve ısrarcı oluruz. Hemen hepimiz şu an doğru olarak kabul edip savunduğumuz değerlerin birçoğu için, geçmişte nasıl da tersi istikamette eylem ve söylemlerde bulunduğumuzu görebiliriz.

Ancak işin aslı öyle değil. Ben yıllardır “Antalya sahipsiz” dediğimde bana kızanlar oldu. Hatta olanı yok gibi gösterip tam tersi istikamette her şeyi güllük gülistanlık göstermeye çalıştılar. Ama öyle değil. Yapılana sahip çıkmadıkları gibi yerine yenisinin yapılması için de hiçbir çaba sarf etmiyorlar. Bu yaşanan ise öyle köşede bucakta bir yer değil. Tam Antalya’nın göbeği!

Neresi mi? Hiç lafı uzatmayayım. Yapıldığında gurur duyduğumuz ancak şu an “Dışından baktım yeşil türbe, içine girdim tövbe Allah tövbe” dediğimiz Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi! Resmi açılışı 2008'de yapıldı bu hastanenin. 2009’dan itibaren de Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak hizmet vermeye başladı. O tarihlerde özel hastaneler bile imrenmişti buradaki donanımın güzelliğine. Ama o dönem pırıl pırıl olan hastane için şimdi aynı şeyi söylemek ne mümkün!

Öyle işkembeden falan sallamıyorum. Delilli ispatlı. 1270 yatak kapasiteli hastanenin birçok hasta odası içler acısı. Yerler pis mi pis, hijyen desen sıfır. Peki ya malzemeler? Tek tek anlatayım. Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımızın yakını tedavi için hastaneye yatırıldı. Ameliyat edildi ve odaya alındı. Sizce hasta odası nasıl olmalı? Temiz, hijyenik ve içindeki malzemeler kullanışlı olmalı değil mi?


İşte zurnanın zırt dediği yer burası. Yerler pislikten geçilmiyor. Odada daha önce yatan hastanın kalıntıları yerlerde... Hijyen desen hak getire. Görevlilere söylenmesine rağmen kimse umursamıyor. Sanki burası hastane değil de Tahıl Pazarı’nda bekâr pansiyonu! Hoş orası bile daha temizdir.

Peki, hasta odalarına buzdolabı niye konur? Hastanın kullanacağı ilaç veya tedavi amaçlı bozulabilecek malzemelerin korunması için veya hastaya tedavisi için gerekli olan buz kalıplarını korumak için.


O buzdolabının içi ve dışı nasıl olmalı: Bakımlı ve temiz değil mi? Bu normalde olması gereken amma Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tam tersi. Buzdolabının dışı paslanmış, içi pislikten geçilmiyor hatta muhtemelen hiç temizlenmemiş.

Hadi kullanmasın hasta ve yakınları da, ameliyatlı bir hastanın olduğu ortamda böyle pas içindeki bir malzeme çok tehlikeli değil mi? Hani hastane mikrobu falan kapabilir hasta. Şifa ararken şifayı kapmak an meselesi.

Yahu ameliyattan çıkmış bir hasta için onlarca hasta yakını elinde buz kalıbı hemşire odasının önünde nöbet tutmak da neyin nesi? Bir de üstüne personelin çemkirmesi! Bırakın tedavi olmayı insanın ölesi geliyor. İster kahrından ister muameleden ister mikroptan.

Vallahi ben onu bunu bilmem. Öyle koltuklarda oturmakla, takım elbise giyip kravat takmakla, sırça köşklerde oturmakla bu işler olmuyor. Bırakın yeni bir şeyler yapmayı; yapılanlara, var olanlara sahip çıkın, temiz ve bakımlı tutun yeter.

Yoksa buralar bir gün size de gerekli olabilir. Nasıl bulmak istiyorsanız öyle terk edin.

-------------------

SAHİPSİZ ANTALYASPOR

Dünya şehri Antalya’nın kıymeti bilinmeyen marka değeri Antalyaspor, son dönemlerde çektiği çileyi hiçbir zaman çekmemiştir. Özellikle son 10 yılda başına gelmeyen kalmamıştır.

Geçmişe bir sünger çeksek bile bazı gerçekler peşini bırakmıyor. Sahip çıkılmayan bir kulüp, menfaat düşkünlerinin bir araya geldiği yönetim ve onların kötü yönetimi.

Geriye dönüp ne oldu ne bitti yazmayacağım. Ancak son birkaç aydır yaşanılanlara bakınca yüreğim sızlıyor. Birileri pembe tablo çizmeye kalkışsa da durum hiç de öyle değil.

Geçen hafta Şifa Çiçek, “Antalyaspor’da ekonomik kriz derinleşiyor. 3-4 aydır maaş alamayan futbolcuların kazan kaldırdığı öğrenildi. İki gündür olağanüstü toplanan yönetim, para bulmak için çalmadık kapı bırakmıyor” diye bir paylaşımda bulunmuş ve kulüpte yaşanılanları anlatmaya çalışmıştı.

Sonrasında ise şubat ayında Haji Wright’ın satışından dolayı Antalyaspor’a yaklaşık 1 milyon 500 bin Euro bir para geldiğini ve bunun anında kaybolduğunu kaleme aldı.

Para, Antalyaspor yönetimini oluşturan, kulübe milyonlarca Euro bağış yapacağı iddia eden Ayos Holding’in sahibi Osman Şirin’in cebine gitmiş. Tabi bu bir iddia. Ancak Ayos Holding’in Antalyaspor’a söz verdiği bağışı yapıp yapmadığı belli bile değil.

Hadi bunu da geçtik. Ayos Holding’in kulüpteki temsilcisi konumunda olan Başkan Sinan Boztepe’ye sormak istiyorum; “Başkan sen misin yoksa başkası mı? Kulübün parası nereye gitti ve niye o kişiye gitti?”

Hadi bunu da geçtim. İsrailli oyuncu Sagiv Jehezkel olayını profesyonelce yönetemediniz. Haklıyken haksız konuma düşürdünüz koskoca kulübü. Sonunda ne oldu? FİFA ‘Süresiz transfer yasağı’ koydu. Oyuncunun talep ettiği tazminat da cabası. Yönetemediniz yönetemiyorsunuz vesselam.


Ben onu bunu bilmem arkadaş. Hem bu takım hem de bu şehir sahipsiz. Öyle değil diyenlere de “Bu iki konuya şöyle bir daha göz atın” derim.