GENELLEMELER
Hoşa gitmeyen bir olay olduğunda olayın sebebi neyse o alanı
eleştirirken genellemeler yapıldığına zaman zaman şahit olmuşsunuzdur.
Sözgelimi bir ustanın zamanında bitirmediği bir iş için “Ya,
bu ustalar hep böyle…”, kira artış zamanı gelip de işimize gelmeyen bir oran
istendiğinde “Ya, bu ev sahipleri hep böyle…” serzenişleri duyageldiğimiz,
yapageldiğimiz genellemeler... Genellemeleri uzatabiliriz: Bu İzmirliler hep
böyle, bu esnaf hep böyle, bu öğretmenler hep böyle… Bakış açımız bu. Olumsuz
bir davranışın alanını suçlu ilan etmek: “Bir ambar buğdayın örneği bir
avuçtur.” misali…
***
Genelleme alanı bizim dışımızdaysa katkıda bulunmasak bile
sessiz kalmayı yeğleriz de o alanda kendimiz de varsa hemen karşı çıkarız.
Çocuğunuzun öğretmenini, bir öğretmenin yanında ya da öğretmen ebeveyninin
yanında, bu öğretmenler zaten hep böyle, diye hele bir genelleyin. Karşı çıkış
anında gelecektir.
Hastanede eşimin tahlil sonuçlarını doktordan dinliyoruz.
Söz nasıl geldiyse bir hastanın memleketine dayandı. “Tanıyorum,” dedim
“Erzurumlu…” Doktorun kaşları çatıldı, “Erzurumluları sevmem, hepsi böyle
zaten.” E, şimdi ne yaparsın, zülfüyâre dokunuldu ya, neden böyle
düşünüyorsunuz, diye sormaktan kendimi alamadım. Doktorun üniversite yılları
Erzurum’da geçmiş, ev sahibi ile anlaşamıyormuş. Buradan bir genelleme: “Bütün
Erzurumlular böyle…” İçinde hiç mi iyiler yoktu, soruma ikircikli verilen
cevap, yapılan hatanın farkına varmak demekti.
***
Başımızdan geçen olumsuz bir durumu genellemenin, o alana
giren tüm bireyleri yaftalamak olduğunun farkında olmamız gerekir. Aslında
ustalar, ev sahipleri, esnaf, öğretmenler, İzmirliler, Erzurumlular… Sıralamayı
istediğimiz kadar uzatabiliriz, hepsi birlikte yaşadığımız toplum küme’sinin
birer elemanı. O hâlde yaptığımız olumsuz genellemeler içine biz de giriyoruz
ve bence yanlış yapıyoruz, kendi ayağımıza sıkıyoruz. Zira genellemesini
yaptığımız alanın içinde kendi yakınlarımızın, dostlarımızın, hiç olmazsa
tanıdıklarımızın da bulunduğunu göz ardı ediyoruz. Toptanlamak kolayımıza
geliyor.
***
Bir sandık elmanın içinde birkaç çürüğün olması, sandığın
tamamının çürük olması mantığına meydan vermemeli. Doğru olan, o sandıktaki
çürüklerin uzun süre yan yana kalan sağlamlara da sirayet etmesini engellemek.
Yani çürükleri sandıktan alıp bulaş zincirini kırmak.
Olumluları da olur genellemelerin ancak onların üzerinde pek
durmayız. Eleştireceğiz ya, olumsuzları daha bir sevimli…
Olumsuz genellemelerin yaygınlaşması, bireyin topluma olan
güvenini zedeler. Birkaçının yaptığı olumsuzluğun o alanın tamamına
genelleştirilmesi, giderek tüm kümeye
mal edilmesi sonucunu doğurur. Nihayetinde “Bu millet adam olmaz.” kabulü,
toplumun tümden hastalıklı olduğu algısını yerleştirir.
***
Toplumu meydana getiren her alanda iyiler de var kötüler de.
Zaten her de şey zıddıyla daha bir anlam kazanmıyor mu? Darlık olduğu için
varlığın, hastalık olduğu için sağlığın, yaşlılık olduğu için gençliğin değeri
daha iyi anlaşılmıyor mu?
Çürükleri ayırmak, o alanın sağlam kalması demektir.
Toplumsal yaşamda her birimizin diğer alandakilere ihtiyacı var. Önyargı
illetinden kurtularak birbirine güven duyan bireylerden oluşan toplumlar
barışık bir hayatın huzurlu bireyleri olurlar.
SON SÖZ
Beş parmağın beşi de bir değil. Kısası da var uzunu da.
Gelin, biz de biri kısa diye bütün parmakları kısa saymayalım.