GEÇMİŞİN PRANGALARI

Hepimiz, vaktiyle güzel anılar biriktirmişizdir ömrümüze. Tabi bunun yanında acı günlerimiz de oldu. Gecelerce uykusuz kaldık, gözyaşları döktük. Öyle ya da böyle, güzel anılar ve hüzünlü anlar biriktirdik ömrümüzün heybesine.

Güzel anılarını hatırlamak, gönül vitrininde sergilemek istiyor insan. Hüzünleriyse, köşe bucak saklayıp, üzerini örtüyoruz. Anılar, her şekilde içimizi kıpırdatan en güzel eylemler bütünüdür aslında. Bize ait olan değerlidir iyisiyle kötüsüyle.

Bir araya geldiğimiz dostlarımızla, dilimiz söyleyivermek ister, alabildiğine anlatmak ister gönlümüz, o en güzel anıları. Hani o günlere gidersin; sanki o günleri yeniden yaşarsın, dilinden dökülürken sözcükler, yüreğine akar o anların huzuru…

Öyle bir huzur kaplar ki içini bahsederken, gözlerinin içi güler, yüzünde gülümseme belirir. Keşke hep güzel anılar biriktirse insan. Lakin insan ömrü çetin bir sınava tabi tutulur bazen. Hani zor anların vardır içinden çıkamadığın, derin bir yalnızlığa mahkum edildiğini anladığın.

Yalnızlığın gönül telini sızlattığında, iç çekişlerinin acısını yüreğinde hissettiğinde. İşte o zaman anlarsın ki yalnızsın, yapayalnız… Bir başınalık duygusu serpiştirirsin benliğine ve bütün mutluluklar üveydir yüreğine o yalnızlıkta.

Dostluklarını, sevdiklerini, hislerinin ölçüsünü yalnızlığında anlarsın. Anılar böyledir. Yalnızlığında en güzel sevgili kalabalığında, yüreğini süsleyen bir sevgili. Anlattıkça tatlanır gönül dilin. Bazen de kötü anılar seni yalnızken rahatsız eder işte.

Düşünmek istemezsin düşünürsün, kaçarsın, kovalar. Koşarsın, çelme takar. Tüm benliğini kuşatıverir hüznün. Nereye gidersen git, seninle gelir için… İçindeki sen eşlik eder bir başınalığına.

İpe takıp çekmek istersin istediklerini, elinde kalır. Bir sandala binip uzaklaşmak istersin, küreğin kırılır. Bazen sadece yaşamakla mükellefsindir, hayatın sana sunduklarını…

Yaşarsın, anlarsın, bazen öylece kalır bazen de gidersin… Başarabilirsen gitmeyi tabi. Çünkü kimi insan gitmeyi başaramaz. Gittikçe kalırsın; aklın kalır, yüreğin kalır, hislerin kalır, benliğin kalır…

Ne bileyim kalırsın işte; içindeki umutlara sarılırsın, ummadığın yerden sarsılırsın. Benliğindeki hayallerinle buluşmak istersin, perdeler iner. Berrak duygularına yolculuk etmek istersin. Yolundan döndürürler. Bazen istediklerini değil, gerekeni yaşarsın…

Ömür serüveninde, imtihanını kolaylaştıran yine sol yanındaki hislerindir. Hayat her zaman gönlümüzce yaşamaya izin vermese de gönlümüzce hissetmemize kimse müdahale edemez neticede.

Yüreğindeki her duyguda birilerinin izleri var.  Kırmızıya boyanan hislerin, beyaza çalan ümitlerin… Çoktan geride bıraktığın hislerine benzer duygularının rengi. Geride kalmışlıkların izinden gider hislerin.

Takılır peşine yalnızlığın, takılır da yine söz dinlemez benliğin. Yüreğinin serüveni olup bitene kayıtsız kalmıyor tabi. Gecenin sessizliğiyle uyuyan anıların, sabah yanı başında biten umutsuzluklarının kavgasında asılı kalır için…

Umutsuzluklarını gemilere yollayıp uğurladığında, kaptanlığından mı şüphe edersin yüreğinin. Bir kalmışlık hisseder gönlün. Yarım kalmışlık belki, yalnız kalmışlık. Biraz kalmışlık işte.

Gitmek istediğin duygularından, alıkoyar seni yüreğin. Yüreğinin düzeni bozulur hani. Yerli yerinde olan hislerin yer değiştiriverir yalnızlığında…

YEPYENİ UMUTLARA

Olta atarsın saklı kalmış duygularına ve bakarsın ki yine umutsuzluklar takılmış oltana. Ufka biriktirdiğin ne çok ümit vardı oysa. Her renkten biraz. Beyazlara sarıp sarmaladığın yepyeni ümitlerinin koluna girer yalnızlığın, alır da götürür senden…