GEÇMİŞE ÖZLEM...
Geçtiğimiz günlerde sizler kadar
değerli birkaç dostla sohbet etme fırsatını elde ettim. Uzun süredir böylesi
kaliteli bir ortamda bulunmamıştım. Bir araya gelmek, geçmişi yad etmek,
çocukluk günlerimizden kalan masum anıları hafızlarımızda canlandırmak bana çok
iyi geldi.
Tabi sohbet sohbeti açtı.
Popüler ifadeyle eski Türkiye ile
yeni Türkiye’yi konuştuk. Sohbet ilerledikçe hepimizi bir hüzün kapladı. Eski
Türkiye’nin çocukluk yaşantısı ile bugünü kıyasladığımızda, o dönem bizi biz
yapan pek çok değerin ortadan kaybolmuş olması, geçmişe özlem duygumuzu
artırdı.
O günlerdeki samimiyet, dostluk,
komşuluk ilişkilerinin pek çoğuna artık sahip değiliz. Bugün maalesef geçmişte
yaşadığımız, karakterimizin oluşumuna olumlu katkı sağlayan pek çok
davranışlardan uzağız. Uzak olmak bir kenara dursun o dönemin masumiyetini
bugün aptallıkla kıyaslayanlar var. Çocukluk dönemimizin masumiyeti, o
dönemlerde yasadığımız deneyimler meğer ne kadar kıymetliymiş de farkında
değilmişiz.
Elbette zaman geçtikçe dünya
değişiyor. Teknolojinin hızlı gelişimi, iletişim araçlarımızdaki dönüşüm,
toplumda değer gören davranışlardaki kaymalar, bugün geçmişe özlem duymamızın
başlıca sebepleri…
Çocukluğumuzun geçtiği zamanlarda
aile ve toplum temelinde sağlam değerler sistemi vardı. O günün şartlarında
çocukken beğenmediğimiz, burun kıvırdığımız pek çok değere bugün hasretiz.
Elbette geçmiş herkeste farklı
izler bırakır. Geçmişin iyi ya da kötü oluşu kişiden kişiye göre farklılık
gösterebilir. Bana göre geçmişte empati,
saygı, sadakat gibi değerler ön plandaydı.
İnsanlar geçmişte birbirlerinin
duygularını daha iyi anlıyordu. İnsana, çevreye saygı, tolerans gösterme
yeteneğimiz yüksekti. Çocuk yaşta olmamıza rağmen geçmişin çocuklarında kendi
yolunu çizebilme, verilen sorumlulukları yerine getirme yeteneği vardı.
Başkalarını kandırmamanın, dürüstlüğün bir ilke olarak kabul edildiği geçmişte,
yardımseverlik, kendini geliştirme arzusu, sürekli öğrenme ve kişisel büyüme
anlayışı vardı.
Bugün ne var?
Tiktok’ta meme açan, olur olmaz
yerlerde uygunsuz dans eden, yatak odası gibi mahrem yerleri sorumsuzca
sergileyen, çocukların bilgisayar ve oyunlarla oyalandığı, tek amacı para
kazanmak ve bu parayı tüketmek olan tuhaf bir insan topluluğu oluştu.
Yardımseverliğin aptallık olarak görüldüğü, kötü olduğunu sandığımız zamanlarda
bile görmediğimiz fırsatçılık ve açgözlülük ile karşı karşıyayız. Bugün pek çok
insan utanma duygusunu yitirmiş durumda. Eskiden birimizin başına bir iş gelse,
tüm mahalle seferber olurken, bugün başımıza ne geliyorsa o mahalle
sakinlerinden geliyor. Eskinin zengin varlıklı ailelerine, medyaya yansıma
biçimlerine bir bakın, bir de şimdikilere. Eskinin öğretmenine, memuruna,
manavına, marketine, doktoruna, siyasetçisine, belediye başkanına bir bakın,
bir de şimdikilere…
Bu gidiş ve ahlaki çöküşle
Allah’ın sonumuzu hayırlı etmeyeceğine inanıyorum.
Umarım yanılırım…