GARİPLİKLER ŞEHRİ GÜZEL ANTALYA’M!

Uzatmalı bayram tatili bitti. Evli evine köylü köyüne döndü. Biz bize baş başa kaldık yine. Ben ise hala uzatmalı gribal enfeksiyonu atlatmanın derdindeyim. Öksürük ise müzminleşti.

Hemen seçim ertesi kısa bir hastalık molası verdik ya. Vay anam neler söylenmiş neler hakkımda. Bu memlekette yazarsın suç, yazmazsın “Ne oldu, niye yazmadın” derler. Yetmedi bir sürü laf üretirler.

Vız gelir tırıs gider. Söyleyen söylediği yalanı ve ayıbıyla kalır. Ne İsa’ya yaranabilirsin ne de Musa’ya misali benim işim. Onun içindir ki yapılacak en iyi şey suya sabuna dokunmamaktır.

Yoksa ya birinin nasırına basacaksın cıyaklayacak ya da yalakalık yapıp ekmeğine yağ süreceksin. İkincisini yapmamak adına edebiyat yapmak en iyisi. Hoş ondan bile mana çıkaranlar oluyor amma yine de yazmaya devam edelim bakalım.

Son birkaç gündür olup bitene bakıp şöyle bir düşündüm de dün yazdıklarıma rağmen suya sabuna dokunmamak da kanıma dokundu.

Atatürk’ün dediği “Şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeri” sözüne değinelim. Evet Antalya yaşadığımız dünyanın en güzel yerlerinden biri ama yavaş yavaş bu özelliğini kaybediyor gibi. Dünya kenti Antalya diye diye kendimizi kandırmaktan öte gitmiyoruz.

Biz millet olarak zaten tuhafız. Günlük yaşantımızda yaptıklarımızı ve karşılaştıklarımızı bir yerde toplayıp derlesek kitap olur.

Hepinizin malumu; bayramın son günü Antalya’da bir teleferik faciası yaşandı. 1 kişi yaşamını yitirdi 17 civarında insanımız da yaralandı. 180’e yakın insan kabinlerde asılı kaldı. Türkiye ve dünyada yürekler ağza geldi.


TSK’nın büyük desteği ve özverisi ile tarihi bir kurtarma operasyonuna imza atıldı. 23 saat süren operasyonda helikopterlerle mahsur kalan tatilciler ve vatandaşlarımız sağ salim kurtarıldı.


İşte tartışmalar bundan sonra başladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz,  teleferiğin bakımlarının Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca onaylanmış ve sertifikalandırılmış bir şirkete yaptırıldığını iddia etti.


Bakanlık bu iddianın doğru olmadığını açıkladı. İletişim Başkanlığı Dezenformasyon Merkezi de olaya müdahil oldu. Bu tartışmalar devam ederken bilirkişi incelemesi ve soruşturma devam etti.

Teleferik kazasına ilişkin gözaltına alınan 12 şüpheli dün adliyeye sevk edildi. İçlerinde ANET Genel Müdür Yardımcısı, teknik sorumlular, iş güvenliği uzmanları falan var.


Bu arada faciaya ilişkin 5 kişilik ekip tarafından hazırlanan bilirkişi heyetinin 9 sayfalık ön raporunda ise denetim ve bakım onarımda kusurların bulunduğuna dikkat çekildi. Kazanın, deformasyona uğrayan cıvataların kopmasından kaynaklandığı bilgisi yer aldı.

Raporda, kopak civatalardan, deforma olmuş makaralardan denetimden ve bakımdan tutun da teknik hatalara kadar uzanan bir dizi tespitler yer alıyor. Bakalım detaylı raporda neler çıkacak ortaya.

Bu iş öyle kolay geçiştirilecek bir kaza değil. Tabi adına kaza mı dersiniz, ihmal mi dersiniz bilemem. Lakin daha olayın tazeliği ile yaşanan kayıkçı kavgası ile hiçbir yere varılamayacağını herkes aklına koymalı.

Bu tür kavgalarda, herkes bir saf tutar ve karşılıklı olarak çekişmeye, kavga etmeye başlar. Meselenin özüne inmeden birkaç klişe lafla ve karşı tarafı alt etme kaygısıyla ne dediklerini de bilmeden didişir durur kavganın tarafları.


Bu kavganın nereye varacağı, sonucunda ne olacağı, kimin haklı, kimin haksız bulunacağı da çok önemli değildir onlar için. Yani kayıkçı kavgası tam bize göre bir kavgadır. Kavgada taraf olma konusunda üzerimize yoktur. Neden taraf olduğumuzu bilmeden taraf olduğumuz zamanlar da olmuştur.

Eskilerden beri söylediğimiz bir söz vardır;  “Yanlış hesap Bağdat’tan döner” diye. Bu olayın sonunda da mutlaka bir yanlışlık, hata, kusur ve ihmal var ise yapılacak inceleme ile adli soruşturmada ortaya çıkacaktır. Esas sorumlular mutlaka bunun hesabını verecektir.

Gereksiz kayıkçı kavgasını bir kenara bırakalım. Öyle BALLI MAAŞLARI alıp yan gelip yatmanın bedeli ve faturası olacaktır. Tabi bu fatura kime kesilirse kesilsin “Şeriatın kesti parmak acımaz” misali sonucuna katlanacaktır.

Böylesine acı verici vahim olaylardan siyasi rant peşine düşmek ise gariplikten öte gitmeyecektir. Çıkan sonuca göre hem adalet cezasını verir hem de halk nezdinde mahkûm olur.

---------

YİĞİDİ ÖLDÜR HAKKINI YEME

Unutmadan bir konuya değinmekte fayda görüyorum. Bu facianın ilk günü Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in yer aldığı bir fotoğraf paylaşıldı sosyal medyadan. Altına hakarete varan yorumlar yapıldı.

Ben de merak edip o karede yer alan bir dostumu aradım ve gerçeği sordum. Bana fotoğrafın 1 Nisan’da iftar sofrasından sonra doğum günü kutlamasında çekildiğini ve kendisinin anlattığı bir fıkraya Başkan Böcek’in güldüğü anlardan ibaret olduğunu söyledi.


Gerçek buydu ve doğruydu. Çünkü fotoğrafta Böcek’in giydiği gömlek ile olay yerinde yaptığı açıklamada üzerinde bulunan gömlek çok farklıydı. Tavsiyem sosyal medyadaki her şeye inanmayın.

İşte böyle sevgili dostlar… “Yiğidi öldür ama hakkını yeme” derler. Benimkisi de öyle. Hepinize kavgasız, kazasız ve huzurlu bir hafta diliyorum.