FİRAVUN TÖVBESİ
Firavun’un kabul edilmeyen tövbesi oldukça ibret vericidir;
“Biz, İsrail oğullarını denizden geçirdik; Firavun ve
askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular O’nu boğacak düzeye
erişince Firavun: ‘İsrail oğullarının kendisine inandığı ilahtan başka ilah
olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım’ dedi. Şimdi, öyle mi? Oysa sen
önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın. Bugün ise, senden
sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca
bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu
bizim ayetlerimizden habersizdirler. ”
***
Burada Rabbimiz: “Biz ayetlerimizi insanlara, birer uyarıcı
olsunlar, ders versinler diye tekrar tekrar gösteririz, fakat ne yazık ki,
Firavun’un cesedi gibi ayetlerden bile ders almazlar” demektedir. Bilindiği
gibi Firavun daha önce Mısır’da tanrılığını ilan etmiş ve “Ey cemaat, ben sizin
için kendimden başka tanrı bilmiyorum. Ben sizin en büyük rabbinizim!” demişti.
O’nu tanrı olarak kabul etmeyenlere şiddetli işkenceler uyguluyordu. Özellikle
İsrailoğullarını ağır işkenceye tabi tutuyor, ayrıca kız çocuklarını bırakıp
erkek çocuklarını da kestiriyordu.
***
Hz Musa ve kardeşinin Mısır’dan ayrıma istekleri Allah
tarafından kabul olundu ve Filistin’e gitmek üzere Kızıldeniz’in kenarına
geldiler; onları imha etmek için Firavun ordusuyla arkalarından yetişti. Hz.
Musa Allah’tan aldığı bir vahiy ile asasını denize vurdu, denizden yollar
açıldı ve kavmini Tih Çölü’ne çıkarttı. Aynı yoldan peşlerini takip etmek
isteyen Firavun denizin ortasına geldiğinde, yollar kaybolup boğulacağını
anlayınca, Allah’a iman etti. Fakat ümitsizliğe dayanan imanı kabul olunmadı.
Firavun’un bedeni günümüze kadar muhafaza edilmiş olup, halen insanlar
tarafından ibretle seyredilmektedir.
Günümüzde bile, Firavun’un cesedinin yüzerken bulunduğu yer,
bölge sakinlerince gösterilir. Bu yer Sina Yarımadası’nın batı kıyısındadır ve
şimdi Cebel-i Firavun (Firavun Dağı) olarak bilinir. Bu dağın yakınında da,
Hammam-ı Firavun (Firavun Hamamı) denen sıcak bir kaplıca vardır ki, Firavun’un
cesedinin bulunduğu söylenen Ebu Zenime’den birkaç mil mesafededir. Eğer
boğulan Firavun, Hz. Musa’nın kendisine gönderildiğinde Mısır’ı yöneten
Minfetah ise, mumyalanmış cesedi hala Kahire Müzesi’nde sergilenmektedir. Sir
Grafton E. Smith Firavun’un mumyasından bandajları kaldırıldığında, cesedi
üzerinde bir tuz tabakası bulunmuştu ki, bu O’nun denizde boğulduğunun apaçık
delilidir.
***
Her canlının, her ümmetin bir yaşam süresi vardır. Ecel
dediğimiz bu yaşam süresi takdiri ilahidir. Bu yüzden fırsat elde iken günahlardan
pişman olup tövbe edilmelidir. Çünkü Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Her ümmetten
bir şahit göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne küfredenlere (özür
dilemeleri için) izin verilecek, ne de Allah’tan hoşnutluk dilekleri kabul
edilecek.”
Yani onlara, işledikleri günahlar nedeniyle Rablerinden özür
dileme fırsatı verilmeyecektir. Çünkü o gün hüküm günü olacak ve özür dileme ve
tövbe etme zamanı çoktan sona ermiş olacaktır. Kuran ve hadisler, tövbe etme ve
özür dileme yerinin ahiret değil, bu dünya olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
***
Bu dünyada bile, ölüm alametleri görülür görülmez bu fırsat
sona ermektedir. Çünkü kişi ölümün yaklaştığını anladığında, tövbe etme ve özür
dilemenin bir anlamı olmaz. Günahlarına
tövbe etme zamanı, kişi ölüm sınırına girer girmez sona erer, ondan sonra artık
sadece ceza veya mükâfat vakti söz konudur. İmandan sonra küfre dönüp
azgınlıkları daha da artanların tövbesi ise hiçbir zaman karşılık görmez.