FİNANSMAN VE VİZYON MESELESİ

Bundan birkaç yıl önce, bir iş insanları toplantısında siyasi partinin genel başkan yardımcılarından biri Türk siyasetindeki en önemli sorunun siyasetin finansman meselesi olduğunu söylemişti. Bunun yolsuzlukları de beraberinde getirdiğini ima etmişti

***

31 Mart seçimleri için belediye başkan adayları, meclis üyesi adayları, muhtar adayları yollara düşüp çalışıyorlar. Vaatler havada uçuşuyor. Mazotun litresinin 43 lirayı aştığı ülkemizde her gün adayların araçları binlerce kilometre yol kat ediyor. Fotoğraflar, yemeler, içmeler, ağırlamalar, afişler, ücretli danışmanlıklar, reklamlar,  imaj çalışmaları ve daha neler neler… Bakıyorsun su gibi para harcayanlar var.

***

Peki, bu değirmenin suyu nereden geliyor?  “Kimler kime ne karşılığında destek veriyor?  Kimler kimlere niye sponsor oluyor? Seçimden sonra belediyelerdeki ballı ihaleleri alabilmek için mi? Kimler kimlerle ne pazarlıklar yapıyor?”  Bu sorular her seçim döneminde tartışılır. Şimdi seçim arifesinde “siyaset ve yolsuzluk, kol kola mı ilerliyor” konusu yine tartışılmaya başlandı.

Siyasetle yolsuzluk kol kola yürüyorsa;  böyle bir ülke kalkınabilir mi? Şayet toplumsal sistemin omurgasını siyaset oluşturuyorsa, yönetime talip olanların şeffaf ve hesap verebilir olmaları gerekmez mi? Şimdi önümüzde 31 Mart seçimleri var. Tüm adaylar malvarlıklarını açıkladığı gibi yapacakları ya da yaptıkları harcamaların kaynağını da açıkça belirtsinler ki, bu şaibeler, soru işaretleri zihinlerden kalksın. Bakalım kimler açıklayacak görelim değil mi?

***

Öte yandan seçim psikolojimizi de etkiliyor. Geçmişte seçimi kazanıp kazanmayacağını merak edenlerin arasında falcılara, medyumlara gidenlerin bile olduğunu duymuştum.  Seçim sonrası da kaybetmenin üzüntüsüyle ruh sağlığı bozulup psikiyatristlere gidenler de olabiliyor. Bu mesele yüzünden yuvası yıkılıp ailesi dağılanlar de çıkabiliyor. Elbette kazanmak da kaybetmek da var. Kaybedenler de ona buna bahane bulmak yerine; bu aziz milletin kararına saygı duyacak. Şapkasını çıkarıp nerde yanlış yaptığını sorgulayacak. Hepsi o kadar.

***

Vizyon meselesine gelince. Belediye başkanları vizyoner olacak ki; şehirlerimiz çarpık yapılaşmayla, trafik sorunlarıyla, alt yapı meseleleriyle, depremlerde can kayıplarıyla, çöple, çukurla, çamurla anılmasın.  Geçtiğimiz günlerde bugünkü kentlerin planlama ve altyapı bakımından 2 bin yıl önce inşa edilen antik kentlerin bile çok gerisinde olduğunu söylemiştim.

***

Belediye başkan adaylarına ilham vermesi ve örnek almaları için antik kentleri ziyaret etmeleri için çağrıda bulunmuştum.  Hiçbir aday bu konuda arayıp ne demek istiyorsun diye sormadı.  Ama geçmişte Akşam Gazetesinde ve Doğan Haber Ajansı’nda birlikte çalıştığım gazeteci arkadaşım polis muhabiri Bülent Tatoğulları aradı telefonla. Aradığında Denizli’deki Laodikeia antik kentindeymiş. Dedi ki: “Burayı gezerken 2 bin yıl önce inşa edilen kentlerden bugünkü belediye başkanlarının ders alması gerektiğini belirttiğin o yazının ne kadar doğru olduğunu anladım. Bence herkes antik kentleri ziyaret edip planlı şehirleri görmeli”

***

Sevgili Bülent’e çok teşekkür ediyorum. Bülent, sosyal medya hesabından da antik kenti gezerken çektiği fotoğrafları da paylaşmış. Darısı belediye başkan adaylarının başına. Bugün teknolojik olarak 10 yıl önce hayal bile edilemeyecek imkanlara sahibiz. Bilgi elimizin altında. Aradığımız her şeyi cep telefonumuzdaki internetten araştırıp öğrenebiliyoruz. Ama zihniyet olarak birçok konuda 2 bin yıl öncesinden bile çok çok geri durumdayız.

VİZYON NEDİR?

Daha önce de belirttim. 1900 küsur yıl önce dünyanın ilk kadın belediye başkanını çıkaran Antalya’nın Perge antik kentinde Plancia Magna’nın yaptıklarını gidip bir görün. Vizyon, bilgiyle görgünün birleşimidir. Vizyon bambaşka bir şey. Vizyondan söz edenlere hatırlatılır…