FELAKETE ÇIKMIŞKEN
Milat sayılacak zamanlardan geçmekteyiz. Bu vaziyetin doğrulduğu nokta bir şeylerin sonu veya büyük tehlikelerin başlangıcının arefesine doğru götürecek olsa da mevcut şiar değişmemeli. Neyden mi bahsediyorum? 27 Kasım 2024’te başlayan Suriye içi dalgalanmaların Türkiye basınınca dikkatle izlenmesine. İyi veya kötü geç de kalınmış olsa da “Ortadoğu bataklığında sürüklendik, bize ne” yaklaşımından daha iyi olduğu kesin.
***
13 sene
boyunca devam etmiş savaşa dair bugüne kadar hep genel geçer argümanlarla
yaklaşıldığı için en başta haliyle tabi garip lakırdılar ve amansız
saçmalamalar ifade edildi. 7 Ekim 2023 tarihinden sonra histerik bir şekilde
politikalar üreterek katliamlar gerçekleştiren İsrail’in kontrolünde sanıldı,
muhalifler yani bugünkü rejimin Amerika tarafından finanse edildiği iddia
edildi, kısa sürede olamaz Davut Koridoru kuruluyor veya BOP projesi
gerçekleştiriliyor gibi iddialar ortaya atıldı. Ancak yeni rejimin eline
geçecek mühimmat depolarının, eski Suriye rejiminin en önemli belge ve
delillerine misafirlik yapan istihbarat binasının, Lazkiye limanının ve bunun
gibi birçok stratejik bölgenin ne hikmetse İsrail tarafından bombalandığına
şahit olduk. Bu merkezlerin Suriye’nin yeniden inşaası sırasında ziyadesiyle
fayda sağlayacakken bu saldırılar sonrası metruklaştığının altını ısrarla
çizmek lazım. Yapılan saldırılar ne hikmetse nokta atışı unsur içeriyordu,
sanki koordinatları biri tarafından verilmiş gibiydi. Belirli bir bedel
karşılığı mıydı acaba bilemiyoruz ancak muhalif yani yeni rejim tarafından
verilmediği kesin. Az önce bahsettiğim manyakçasına komplo teorilerine karşı
tak tak cevabın yaşandığını da söylemek gerekiyor.
***
Yaşanan bir
diğer gelişme ise Fırat’ın doğusunun hayli kaynaması oldu. Suriye’nin yeni
rejiminin ısrarla milli birlik ve bütünlük vurgulaması yapması, belirli
milliyet, mezhep ve unsurdan oluşan insanların tekrardan Suriye altında
bütünleşmesine yönelik çağrıları haliyle Fırat’ın doğusundaki Amerikan destekli
Kürtleri rahatsız etti. SDG lideri Mazlum Abdi’nin aslında biz Suriye’nin
bütünleşmesinden yanayız gibi açıklamalarına rağmen vaziyetin durulmadığını
söylemek gerekiyor. Suriye Milli Ordusuna bağlı Müşterek Kuvvetler Komutanı
Seyf Ebubekir Polat’ın “PKK terör örgütü olduğu müddetçe bölge istikrara
kavuşamayacak, Amacımız Ayn el-Arab,Haseke,Kamışlı ve Rakka'yı sahiplerine iade
etmektir ve tüm halkımızı teröristlere karşı durmaya çağırıyoruz” çağrısı mı
etki oldu, yoksa yaşanan etkiye karşı bir destek niteliğinde miydi tabi ki bunu
zaman gösterecek. Ama görünen vaziyet o’dur ki zaman Amerikan destekli Suriyeli
Kürtler için olumlu noktaya doğru ilerlemiyor.
***
Vaziyet
sadece bununla da kalmıyor. Suriye’nin yeni rejimi Fırat’ın doğusuna henüz net
bir askeri operasyon dahi yapmamışken özellikle Deyrezzor, Rakka ve Haseke’de
gerçekleşen halk ayaklanmaları neden? Amerikan destekli Suriyeli Kürtlerin
dilinden asla düşürmediği biz halkımız için IŞİD’i durdurduk ve yine halkımızın
taleplerine kulak kesiliyoruz söylemlerine rağmen neden bu noktaya gelindi?
***
Herkes
biliyor ki PKK/YPG/SDG an itibariyle Suriye’nin kuzey doğusunda edindiği
güçlenmeyi Amerika ve İsrail’in büyük desteğiyle elde etti. Sahadaki en büyük
destek ise Beşar Esed’in rejiminden, bu sayede de kuvvetli iletişimler
gerçekleştirerek Suriye’de perçinlenildi. Ama günün sonunda gelinen nokta ise Rakka’nın,
Haseke’nin, Ayn-el Arab’ın has Arap toprağı olduğu ve yerel halka rağmen bugün
bir Kürt iktidarının kurulmak istendiği yeniden açığa çıkması oldu.
***
Suriye üçe
bölünecek deniyordu ısrarla. Hayır, zaten Suriye üçe bölünmüş şekildeydi. Şimdi
ise Suriyelilerce tek parça olabilmenin hayal değil gerçek olduğunu fark edildi.
Buna ket vuracak herhangi bir kişi veya güruhun her şeye ve herkese rağmen
ezilme zamanı yaklaştı gibi gözüküyor. 13 yıldır bu beklendi çünkü.
***
Ancak
bunlarca zannedildi ki Amerika ve İsrail bize muhtaç, onlar olduğu sürece istediğimizi
yaparız, devlet de kurarız. Hele ki burada yaşayan insanlara kötü davranmış ve
adınız felakete çıkmışken.