FARK ETMELİ…

Farkında olmalı insan... Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında olmalı. Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen... Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.

***

Anne karnına sığarken, dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli. Şu çok geniş görünen dünyanın, ahrete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.

***

Henüz bebekken "dünya benim!" dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların "her şeyi bırakıp gidiyorum işte!" dercesine apaçık kaldığını fark etmeli ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.

***

Azrail'in her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli ve ölmeden evvel ölebilmeli... Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte; ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli.

***

Eşref-i mahlûkat (yaratılmışların en güzeli) olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.

***

Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli. Eşine "seni çok seviyorum!" demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.

***

Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.

***

Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.

***

Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını 60–70 yıl sonra sigara yüzünden Azrail'e soba borusu gibi teslim etmenin emanete hıyanet sayılacağını fark etmeli.

***

63 yıllık ömründe hiç karnı doymayan bir peygamberin ümmeti olarak aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli.

SON SÖZ

Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti yarın meçhuldür, o halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür.