FALEZLER SEÇİME KURBAN EDİLİYOR
Herkes seçim telaşına düşünce ASLAN YÜREKLİ TİLKİLER de
fırsatı kaçırmadı. Dünyanın göz bebeği, 5 milyon yılda oluşan FALEZLER talan
edilmeye başlandı. Son düzlükte hız kazandı.
Antalya'nın eşsiz güzellikteki falezlerinde kaçak yapılar
veya plansız inşaatlarla adeta yok edilmek için yarışılıyor. Tabi tüm bürokrasi
ve yerel idareler seçim telaşına düşünce bu işin fırsatçıları hiç vakit
kaybetmemişe benziyor.
Kimisi ihale ile aldığı plajı, kimisi de otelinin plajını genişletme adına canım falezleri betona boğuyor. Tabi kaçak yapı yapanlar da işin cabası. Tutturan tutturabildiği ölçüde talan ediyor.
Delik deşik edilen FALEZLER öyle sıradan bir yer değil. 2020
yılında ‘Muratpaşa-Konyaaltı Falezleri Doğal Sit’ alanı ‘Muratpaşa-Konyaaltı
Falezleri Nitelikli Doğal Koruma Alanı (NDKA)’ olarak tescili yapılan bir
bölge.
Hani hep “Buraya çivi bile çakamazsın kardeş” dediğimiz yer.
Ama kazın ayağı öyle değilmiş. O yasak sadece kâğıt üzerinde imiş. Bırakın
BETON dökmeyi kamuya ait olan alanlar bile anayasaya aykırı olmasına aldırış
edilmeden özel mülkiyetmiş gibi hunharca kullanılıyor, katlediliyor.
Dünyanın en güzel şehri olan Antalya’ya ayrı bir güzellik
katan FALEZLERDE yapılan; kazı, inşaat, kırma, delme, çivi çakma, bina yapma,
platform kurma, düzleştirme, delme işlemleri doğal dokuları tahrip ediyor,
onarılmaz hasarlar veriyor.
Bu konuda 12 Şubat’ta FALEZLER üzerinde yaşanan katliamı LİDER GAZETE’de ‘SAHİPSİZ FALEZLER DELİK DEŞİK OLDU’ haberi ile gündeme getirdik. Sonunda o inşaat kaçak olduğu ve izinsiz olduğu için mühürlendi.
Acaba örnek teşkil eder mi dedik ama hak getire! Bu kez
Antalya’nın ünlü oteli AKRA BARUT’tan buna benzer bir katliam fotoğrafı geldi
bana. Çevreci dostlar göndermiş.
Hoş bu otelin eskiden FALEZLER üzerinde İZİNLİ PLAJI vardı.
Tabi yeni sezona hazırlanan bu otelimiz seçim rehavetini fırsat bilmiş olmalı
ki, hem plajı büyütmeye, beton zemini genişletmeye ihtiyaç duymuş. Hani turizm
olmazsa olmazımız da doğa olmadan da turizm olmaz canım. Öyle değil mi?
Bunun adı nedir biliyor musunuz? Ben söyleyeyim. Bindiğin dalı kesmek, doğayı göz göre göre katletmek! Dahaları da eklenebilir. Hani imam cemaat meselesini dönmüş bu iş. Koskoca oteller zinciri bunu yaparsa diğerleri neler yapmaz ki?
Ey millet, ey bürokrasi, ey işi gücü bırakıp seçime dallanan
siyasiler, yerel yönetimler! Yahu gözünüzün önünde doğa katlediliyor ama siz ÜÇ
MAYMUNU oynuyorsunuz. Sonra da “Geleceğe yaşanabilir doğa bırakmak istiyoruz”
naraları atıyorsunuz. Artık kimse yutmuyor bunu.
Gelin buraları adı kim olursa olsun, hangi üne sahip
olurlarsa olsunlar KURBAN ETTİRMEYELİM! Ne dersiniz?
-----------------------
İŞİ İYİCE AZITTILAR
Geçen hafta ‘PROFESYONEL SÖMÜRÜCÜLER’ başlığıyla ramazan
ayında pıtrak gibi çoğalan dilencileri kaleme almıştım. Ne yalan söyleyeyim
sanki suya yazmışım gibi.
Ne caddelerde, ne halkın yoğun olduğu bölgelerde ne de
kavşaklarda hiçbir önlem alınmamış. Çünkü bu memlekette bütün zabıta teşkilatı
SEÇİM UYKUSUNA dalmış. Hal böyle olunca bu sömürücü takım işi azıtmış.
Dün bir ahbabım -ki kendisi de bu dilencilerden muzdarip-
3-5 kare fotoğraf gönderdi. Aman Allah’ım! Bunlar harbi tam profesyonel
olmuşlar ve işi çok önemli noktalara taşımışlar.
Sözde ayağında büyük yaralar olan ve yürüyemez halde olan (ambulans gelince koşar adım kalkıp yer değiştiren) duygu sömürücüsü tezgahı bir hastane bahçesine kurmuş.
Hem de hangi hastane biliyor musunuz? Şehrin tam göbeğindeki
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin poliklinik giriş kapısının önü.
Düşünün bir hastane girişinde eli ayağı yara görüntüsü verilmiş bir dilenciyi.
İnanın bakıp görenin yüreği sızlasa bir türlü, sızlamasa iki
türlü; psikolojisinin bozulması ise an meselesi. Ya o sömürücüyü gören
çocukların halini düşünün bir de.
Hadi zabıta rehavete kapıldı uykuya daldı. Ya hastanenin
gelene geçene çemkiren o güvenlik personeli ne iş yapar kardeşim? Biri de çıkıp
engel olmaz mı bu tiplere!
Tabi balık baştan kokuyor ya. Hastanenin içi pislik yuvası
olmuş, yönetim buna bile sessiz kalırken hastane bahçesinde olup bitenler kimin
umurunda olur ki?
Neyse bu seçim biter, rehaveti geçer, kurt kışı geçir amma
yediği ayazı unutmaz. Ben hiç unutmam. Sonuna kadar takibe devam ederim. Demedi
demeyin.