EYÜP KOÇAK
ZAMLAR
Ülkemizde yaşanan son zam dalgaları, artık sıradan bir ekonomik sıkıntının ötesine geçti. Zam yapanlar ekonominin zorluklarına atıfta bulunarak kendi fiyat artışlarını haklı çıkartırken, zam kararlarına karşı çıkanlar ise neredeyse her şeye gelen bu zamlar karşısında şaşkın ve güçsüz hissediyorlar.
Ne
yapacaklarını ve bu durumun nereye varacağını bilemiyorlar.
Bu
sorunun daha da acı bir yönü, denetimlerin yetersiz veya eksik olmasından
kaynaklanıyor. Gerçi denetimler de kesin bir çözüm değil. Denetime geldiğinde
fiyatı normale alan perakendeciler, denetimler bittikten sonra aynı tas aynı
hamam satışlara devam ediyorlar.
Akaryakıt
fiyatlarına yapılan zamlar geri alınmadıkça, gıda fiyatlarında bir düşüş
planlanmadıkça ve döviz kurlarındaki artış devam ettiği sürece, geleceğimizin
karamsar bir tabloyla karşı karşıya olduğu korkusuna kapılıyorum.
İnşallah
bunda yanılıyorumdur. Ancak görünen manzara, insanların bu konuda dile
getirdikleri feryatlar, sorunun derinleşerek devam ettiğini gösteriyor.
Elbette,
bu süreci fırsata çeviren ve ahlaki değerlere sahip olmayan insanlar da var.
Özellikle büyük market zincirlerinin fiyat artışlarına kimse dur dememesi
anlaşılması güç bir durum. Evet, akaryakıt fiyatları inanılmaz pahalı, evet
asgari ücret zammı işverenin üzerine binen olağanüstü bir yük. Ancak gıda ve temel ihtiyaç maddelerinde
sürekli fiyatın değişmesi üstelik bu artışlarda bir standardın olmaması kabul
edilebilir bir durum mu?
Bir
zincir marketin gün gün fiyat etiketi değiştirmesi, üstelik bunu kafasına göre
yapması normal mi? Böyle durumların kanuni ve hukuki bir zemini yok mu? Serbest
piyasa ekonomisi içerisinde zincir marketlerin sürekli etiket değişmelerinin
önüne geçilmeli. Veya bu zincir marketlerin bu davranışına sebep olan
faktörlerinin iyi analiz edilip karşılıklı
çözüm yollarına gidilmesi gerekiyor. İnsanların alım gücünü erozyona
uğratan bu anlayışa karşı, yasaların daha işlevsel ve caydırıcı hale gelmesi
gerekiyor.
Yaşanan
süreç, hangi açıdan bakarsanız bakın tutarsız ve mantıksız gibi görünüyor.
Özellikle benzin fiyatlarındaki artışlar, bir yıl önce litre başına 17-18
liradan satılan benzin ve motorin fiyatlarının bugün 50 TL’ye koştuğu bir
dönemi yaşıyoruz.
Yaşanan
bu süreçten herkes çok ama çok yoruldu. Maaşlara ve asgari ücret tutarlarına
yapılan zamlar da bir başka problem.
Evet, maaşlara yapılan zamlar insanların yaşamına nefes oluyor ama bu
işverenler için çok ciddi problemlere de sebep oluyor. Hem vergi hem de diğer
giderlerin artışı, işverenlerin mevcut halini koruyamaz bir ölçüye
getirdi. Maaş arttıkça market, kira ve
diğer aidat giderleri de aynı paralelde artmaya devam ediyor. Maaşlar artıyor
ama işverenlerin gelirleri düşüyor. Böyle bir durum nasıl sürdürülebilir olur?
Vergiler,
harçlar ve faiz oranlarına bakarsak, durum daha da vahim hale geliyor.
Kiraların yükselişi de aynı şekilde endişe verici. Bazı ev sahiplerinin
kiraları abartılı bir şekilde artırması ve bu insanları evlerinden çıkarmak
için türlü oyunlar oynaması da kabul edilemez. E diğer taraftan evinin
vergisini ödeyen, kiraya verdiği ev ile geçimini sağlayan ev sahiplerinin de
haklarının korunması gerekmiyor mu? Neden bu insanları karşı karşıya getirerek
sorunu öteliyoruz? Ev sahibi ile kiracı arasındaki sürtüşmeden kime ne hayır
çıkar? Kira uyuşmazlıklarında arabuluculuğun ortaya çıkması sorunları çözmüyor,
erteliyor. Belki de öfke ve inadın derinleşmesine neden oluyor. Çünkü 1.500
TL’ye oturan bir kişi, mevcut yaşamın olanaklarını kabullense, kiraya yüzde 100
zam yapsa bile ev sahibinin hak kaybını ortadan kaldırmaz. Aradaki farka
devletin kefil olduğu bir sistemin devreye alınması kiracı-ev sahibi huzurunun
bir şekilde tesis edilmesi gerekiyor.
Düşünün,
15 yıl boyunca kirada oturan biri ile ev sahibi 15 yıldır gül gibi geçinirken,
son yıllarda birbirlerine girebiliyor. İstenmeyen olayların yaşanmasına neden
olabiliyor. Özellikle kira konusunda devletin akılcı politikaları hayata
geçirmesi şart!
Ev
ve araç fiyatlarındaki aşırı artışlar da göz ardı edilemez bir sorun. Evet,
araç fiyatları alınan bazı önlemlerle düşürülmeye çalışılıyor ama yaşanan düşüş
araç fiyatlarına değil, araç satışlarına yansıdı. İnsanlar arabalarını
satmıyor, bekliyor. Dolayısıyla koskoca bir sektör durma noktasında. Yarın bir
gün orada da birtakım sorunlar yaşanması kaçınılmaz. Evet araç fiyatlarına
olağanüstü fiyat biçen fırsatçılara dur dendi. Bu çok güzel ve takdir edilesi
bir gelişme ama ilan fiyatlarına baktığınızda düşüşün tatmin edici oranda
olmadığı görülüyor.
Bu
tür düzensizliklerin olduğu bir sistemde vatandaş, işveren herkes sıkışıp
kalmış durumda.
Bu
iş nasıl olacak, nasıl düzelecek merakla bekliyoruz.
İnşallah
düzelir…