EŞREF BİTLİS’İN ARDINDAN
Dile kolay Eşref Bitlis’in ölümünün ardından tam 30 yıl geçmiş. Benim uzman polis muhabiri olduğum dönemin Jandarma Genel Komutanı’ydı; Orgeneral Eşref Bitlis. 17 Şubat 1993’de Eşref Bitlis, şaibeli bir uçak kazasına kurban gitti. Kazadan bir kaç ay önce gazeteci arkadaşlarım dönemin Sabah Gazetesi Muhabiri Uğur Şefkat, Cumhuriyet Gazetesi Muhabiri Mustafa Balbay, Milliyet Gazetesi’nden soyadını anımsamadığım Tamer, Hürriyet Gazetesi’nden ben, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Emniyet Genel Müdürü Ünal Erkan ve Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ile 7 gün süren bir Doğu Anadolu gezisinde bulunmuştuk. Bakan ve yakın çalışma arkadaşları bölgede incelemelerde bulunmuştu. Gezinin son günü Van Gölü kıyısında Ercan Jandarma Karakolu’nda konaklamıştık. O akşam yemekten sonra Eşref Paşa’ya bölge hakkında bir şeyler sorduk. Eşref Paşa bize, “Yazılmak üzere mi konuşayım? Yoksa yazılmamak kaydıyla mı?” diye sordu. Daha biz cevap vermeden konuşmaya devam etti; “Eğer yazacaksanız hemen gelin bir 10 dakika konuşalım. Yok, yazmayacağız bize bölgeyi anlatın, bize yeter diyorsanız yemekten sonra gelin.”
Yemekten sonra başladığımız konuşma bittiğinde Van Gölü üzerinden güneş doğuyordu. Paşa bize bölge gerçeğini tüm çıplaklığı ile anlatmıştı. Aradan 30 sene geçti orada duyduklarımızı hiçbirimiz yazmadık. Ama o günden bugüne PKK konusunda ne yazdıysak temelinde Eşref Bitlis’in verdiği muhteşem bilgiler yatıyor. Bugün bile geçerliliğini koruyan bu değerli bilgiler için şahsen Eşref Paşa’ya minnet duyarım. Her ne kadar sevdiği gazetecilere yakın davransa da tam bir devlet adamıydı. Kazada onunla beraber şehit olan Emir Subayı Yarbay Fahir Işık’la beraber uzun süren bir dostluk ilişkimiz vardı.
Eşref Bitlis’in uçağının düşürüldüğüne şahsen emin olsam da, bu resmi olarak doğrulanmadı. Jandarma Genel Komutanı olduğu dönemde terörle mücadeleye ilişkin çıkışlarıyla dikkatleri üzerine çeken Bitlis, "İncirlik Üssü'nden kalkan ABD uçaklarının PKK'ya yardım dağıttığını, Çekiç Güç kuvvetlerinin Türkiye'den ayrılması gerektiğini, ABD'nin Irak'ın kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı Kürt devletinin Türkiye'nin zararına olduğunu" ifade etti.
Çekiç Güç'e bağlı Amerikan savaş uçaklarının, 17 Aralık 1992'de kendilerine bildirildiği halde Irak'ın Selahaddin kentine gitmekte iken Bitlis'in helikopterini taciz uçuşuyla inişe zorlaması, dönemin konuşulan olayları arasında yer aldı.
Bitlis, bölgede yaşananları bir mektup yazarak dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a da iletti.
Eşref Paşa öldürülmeseydi, belki de bugün Suriye diye bir sorunumuz, PKK/PYD diye bir terör belası olmayacaktı. ABD’nin Çekiç Güç aracılığı ile PKK’ya silah verdiğini devlet kayıtlarına geçiren Eşref Paşa’yı ölümünün 30’uncu yılında rahmet ve minnetle anıyorum.
MASA İÇİNDE MASA
Altılı Masa’da alışkanlık oldu. Her şey için yeni bir masa kuruyorlar. Rusların meşhur matruşka bebekleri gibi. Masa içinden masa çıkıyor. Deprem sonrası Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun ev sahipliğinde toplanan Altılı Masa gülleri şimdi de deprem için uzmanlarında içinde bulunacağı Komisyonlar kuracaklarmış. Altılı Masa da bir komisyon zaten. Komisyon içinde komisyon, masa içinde masa. Bunlar toplanıp karar verecekler de sonradan verdikleri bu kararları uygulamaya geçecekler. Ölme eşeğim ölme. Göle su gelene kadar kurbağanın gözü patlayacak. Devlet tüm gücüyle deprem yaralarını sarıyor. Bu milli beraberlik dönemlerinde devlete yardımcı olun yeter.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
Amerika Birleşik Devletleri Dış İşleri Bakanı Blinken’ın depremin ardından uluslararası yardım çalışmalarının Türkiye ile koordineli şekilde yürütülüp yürütülmediğini yerinde görmek için İncirlik Üssü’nü de ziyaret etmesi bekleniyormuş. Hadi oradan Türkiye müstemleke toprakları mı?