ERGENLERDE İNTİHAR RİSKİ (2)

İntihar davranışı açısından risk faktörlerini belirlemede takip çalışmaları da kullanılmıştır. Psikiyatrik tedavi alıp taburcu edilen 180 ergenin 5 yıllık takip çalışmasında ergenlerin yüzde 25’inin intihar girişiminde bulunduğu bildirilmiştir.

Bu çalışmada hastaneden çıkıştan sonraki ilk 1 yılın intihar davranışı açısından oldukça riskli bir dönem olduğu saptanmıştır. Ayrıca intihar girişimleri açısından en güçlü faktörün önceki girişimlerin varlığı olduğu ve duygudurum bozukluklarının da tabloya eklenmesinin riski arttırdığı belirtilmiştir (Lewis, 2002).

Çocukluk Travmaları

Erken çocuklukta fiziksel ve cinsel istismara uğrama, anne-baba ihmali gibi travmatik yaşantıların erişkinlikte intihara eğilime neden olduğu bildirilmektedir. Çocukluk travmaları bağımsız olarak da intihar riskini arttırmaktadır Ancak bu erken travmaların hangi yolları kullanarak intihar riskini artırdığı açık değildir.

Bu travmaların sadece intihar davranışına değil, genel olarak saldırganlığa eğilim  oluşturduğu öne sürülmektedir (Brodsky ve Stanley, 2001) Erken çocukluk travmaları hem intihara eğilimi artmasına, hem de istismar hatıralarını canlandıran olaylar vasıtasıyla stres yaratıcı olarak rol oynayabilmektedir (Akt; Demirerl ve Eşel, 2003)

Şiddet özellikle fiziksel ve cinsel kötüye kullanımın, gençlerdeki intihar davranışında güçlü bir risk faktörü olduğu belirtilmiştir. Araştırmalar, intihar girişiminde bulunan ergenlerde ergende fiziksel kötüye kullanım şüphesinin 3-9 kat oranında yüksek olduğunu, cinsel kötüye kullanımın ergenlerdeki tekrarlayıcı intihar girişimleri açısından riski 8 kat arttırdığını göstermektedir (Akt; Aktepe ve diğerleri, 2005).

Kendine zarar verme davranışını en çok etkileyen etmenlerin başında ergenin geçmişte yaşadığı ya da halen yaşamakta olduğu fiziksel, duygusal ya da cinsel istismar gelmektedir. Gladstone ve arkadaşları (2004)’na göre istismara uğrayan ergen, bedenini yaralamayı öğrenerek bu davranışı yaşadığı dayanılmaz duygulara geçiş yolu olarak görebilir.

Webb (2002)’e göre ergen yaşadığı travmatik olaydan kendini sorumlu tutarak kendini suçlayabilir, bu nedenle çeşitli türlerde kendini cezalandırabilir. Skegg (2005)’e göre, kendini ailesinden soyutlayan ya da soyutlanan bir genç için öfkesini göstermesinin bir yolu olarak kendi bedenine zarar vermek onlarla iletişim için tek yol olarak algılanabilir.

Favazza (1992), kendine zarar veren istismara uğramış gençlerin çoğunun hislerini donuk ya da ölü olarak tanımladıkları görülür. Kendileri kesmek bir şekilde canlı olduklarını kendilerine göstermek anlamına gelebilir.

Gladstone ve arkadaşları (2004), kendini kesmenin ağlamanın bir başka yolu olduğunu, öfke ya da incinme gibi olumsuz duyguların kendini kesmede önemli derecede rol oynadığını belirtmişlerdir. Aile özellikleriyle ilgili yapılan araştırmada, ergenlerin erken dönemde izolasyon duygusu ya da ayrılık kaygısı yaşamalarının da kendine zarar verme davranışına neden olduğu belirtilmiştir.

Çocuklar ailenin sıkıntılarla baş etme biçimini ve öfkenin ve öfkenin dışa vurumunu içselleştirmekte ve sıkıntılarla karşılaştıklarında bu yöntemi kullanabilmektedirler. Cooper ve arkadaşları (2005), kendine zarar verme davranışının intihar girişimi için güçlü bir öngörü olduğunu, özellikle kendine zarar verme davranışındaki ilk altı ayda intihar riskinin çok yüksek olduğunu, daha sonrasında da bu riskin devam ettiğini vurgulamaktadır (Akt; Serim ve diğerleri, 2009)