Erdoğan: Yunanistan Türkiye’nin hasmı değil
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yunanistan Türkiye’nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın kıymetli bir üyesi” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yunanistan Türkiye’nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın kıymetli bir üyesi” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan'da yayımlanan
Kathimerini gazetesine verdiği röportajda, 7 Aralık'ta Atina'ya yapması
planlanan ziyaret öncesinde Türk-Yunan ilişkilerine dair soruları yanıtladı.
Sözlerine Türkiye ve Yunanistan'ın iki komşu ülke olduğunu
vurgulayarak başlayan Erdoğan, önceki günlerde "Türk-Yunan ilişkilerinde
yeni sayfa" ve "kazan kazan formülüne" dair yaptığı açıklamalara
ilişkin şunları söyledi:
"Aynı coğrafyayı, aynı denizi paylaşıyoruz. Aynı havayı
soluyoruz. Geçmişimiz itibarıyla iç içeyiz. Aramızda henüz çözüme
kavuşturamadığımız pek çok mesele bulunuyor, iki ülke olarak bunun farkındayız.
Ancak bu sorunların gerginliğe vesile olmasına, hükümetlerimiz ve halklarımız
arasında anlaşmazlıklara yol açmasına izin verip vermemek bizim elimizdedir.
İşte ben bu manada ilişkilerimizde 'yeni bir sayfadan', 'kazan-kazan'
ilkesinden bahsettim. 'Kazan-kazan' anlayışı zaten Türkiye'nin uluslararası
ilişkilere, diplomasiye yaklaşımının temelinde yatıyor."
Erdoğan, uyuşmazlıkların diyalog yoluyla ele alınması ve
ortak paydada buluşulması halinde herkesin kazançlı çıkacağını vurgulayarak, Türkiye
ile Yunanistan'ın son dönemde ilişkilerini bu anlayış çerçevesinde
şekillendirme yönünde gayet iyi bir ivme yakaladığını kaydetti.
Uzun süredir işlemeyen ikili mekanizmaların yeniden
canlandırıldığına işaret eden Erdoğan, "Diyalog kanallarımız her seviyede
açık ve işliyor. Karşılıklı ziyaret trafiğimiz yoğun. Ülkelerimiz ve bölgemiz
açısından önemli pek çok alanda işbirliğimizi karşılıklı güven temelinde
geliştirme irademiz mevcut. Şimdi ise her iki tarafın üzerine düşen, bu
anlayışı pekiştirmek, kurumsal hale getirmek ve ilerletmektir. Sayın
(Yunanistan Başbakanı Kiryakos) Miçotakis'in de aynı iradeye sahip olduğunu
düşünüyorum" diye konuştu.
Erdoğan, bu ortak niyetin, 7 Aralık'ta Atina'da imzalanması
planlanan dostane ilişkiler ve iyi komşuluk konulu bildirge sayesinde tüm
açıklığıyla kayda geçeceğini ifade etti.
"TÜM ÜLKELER
GİBİ BİZİM DE DÜŞMANA DEĞİL, DOSTA İHTİYACIMIZ VAR"
Türkiye'nin komşu Yunanistan'ı hiçbir zaman düşman, hasım
olarak görmediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm ülkeler gibi
bizim de düşmana değil, dosta ihtiyacımız var. Sık sık söylüyorum, başta
Yunanistan olmak üzere komşularımızla aşılamayacak hiçbir sorunumuz olmadığı
inancındayız. Bence son dönemde değişen, Yunanistan tarafının bize yönelik
bakış açısını gözden geçirmiş olması, uzatılan dostluk elini asla geri
çevirmeyen bir millet olduğumuzu anlamaya başlamasıdır. Halkımızın güvenliğine,
toprak bütünlüğümüze, milli çıkarlarımıza göz dikenlere nasıl her zaman
tereddüt etmeksizin gerekli tepkiyi veriyorsak, işbirliği ve dostluğun
ilerletilmesine de her zaman açığız" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Miçotakis'in bunu anladığını ve Türkiye'nin
Yunanistan ile arasındaki sorunların aşılması ve ilişkilerin ileriye
götürülmesini samimi şekilde arzu ettiğini görebildiğine inandığını kaydetti.
Miçotakis'te de Türkiye'dekine benzer bir yaklaşım
gözlemlemekten memnun olduğunu kaydeden Erdoğan, "Sayın Miçotakis'e ne
söyleyeceğimi sordunuz. Kendisine şunu söyleyeceğim: Kiryakos, dostum, siz bizi
tehdit etmedikçe biz de sizi tehdit etmiyoruz. Gel iki ülke arasındaki güveni
sağlamlaştıralım. Ekonomi, ticaret, ulaştırma, enerji, sağlık, teknoloji,
eğitim, gençlik, her alanda ikili işbirliğini artıralım. Ülkelerimizdeki tarihi
ve kültürel varlıklara karşılıklı olarak gerekli itina ve ihtimamı gösterelim.
Ege meseleleri olsun, düzensiz göçle ortak mücadele olsun, Yunanistan'daki Türk
azınlığın devam eden sorunları olsun, karşılıklı iyi niyet temelinde diyalog
yoluyla çözemeyeceğimiz bir problem yoktur" dedi.
Erdoğan, bu yıl iki ülkede yapılan seçimlerde her iki
hükümete de güçlü bir halk desteği verildiğine işaret ederek, "Bu destekle
hem biz hem de Sayın Miçotakis güçlü ve yapıcı adımlar atabilecek konumdayız"
diye konuştu.
"SORUNLAR
DİYALOG VE İYİ NİYET ÇERÇEVESİNDE ÇÖZÜLEBİLİR"
Diyalog ve iyi niyet çerçevesinde sorunların çözüleceğine
inandığını kaydeden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Tabii bu arada kıta sahanlığının yanında pek çok
sorunumuz var. Bunları paket halinde bir bütün olarak ele almalıyız. Meselelere
seçici yaklaşıp bazılarını konuşup bazılarını konuşmamak doğru bir yaklaşım
değil. Çünkü hepsi birbirleriyle bağlantılı. Uluslararası yargıya gittiğimizde
geride hiçbir sorun bırakmamalıyız. Ama her şeyden önce tüm sorunlarımızı cesur
bir şekilde konuşmalı, kamuoylarımızı doğru bir şekilde yönlendirmeliyiz.
Burada sorun çözme irademiz son derece belirleyici
olacaktır. Bizim bu irademiz güçlüdür. Çevremizde yaşanan anlaşmazlıkların
çözülmesi için gösterdiğimiz gayrete ve mesafe alma kabiliyetimize baktığınızda
Türkiye'nin meseleleri barışçıl yollarla ortadan kaldırma anlayışını ve potansiyelini
görebilirsiniz."
Erdoğan, Türkiye'nin samimiyeti ve çağrısının açık olduğunu
belirterek, Yunanistan'ın da dış müdahalelere kapalı benzer bir yaklaşım ortaya
koyması halinde her iki ülke için de huzurlu bir gelecek inşa etme yolunda, iyi
bir başlangıç yapılabileceğine inandığını kaydetti.
"YUNANİSTAN
TÜRKİYE'NİN HASMI DEĞİL, İÇİNDE BULUNDUĞU İTTİFAKIN KIYMETLİ BİR ÜYESİ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunan basınına birçok kez yansıyan
"bir gece ansızın gelebiliriz" şeklindeki sözlerine ilişkin soruyu
ise şöyle yanıtladı:
"Ancak bizi tehdit edenler bizden çekinmelidir.
Ülkemizin güvenliğini tehdit eden terör unsurlarına karşı 'bir gece ansızın
geliriz' dedik ve gereğini yaptık. Terör yuvalarını başlarına yıktık ve
yıkacağız. Toprak bütünlüğümüze, birliğimize ve beraberliğimize el uzatanların
bizden göreceği karşılık her zaman bu olmuştur ve bundan sonra da bu
değişmeyecektir. Vatanımızı savunmak, milletimizin huzurunu korumak en doğal
hakkımızdır ve tüm terör odaklarına karşı da bu hakkımızı sonuna kadar
kullanmaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmamalıdır."
Erdoğan, Yunanistan'ın Türkiye'nin hasmı değil, içinde
bulunduğu ittifakın (NATO) kıymetli bir üyesi olduğuna dikkati çekerek,
"Ayrıca komşuyuz, komşu olarak kalacağız, birbirimizin haklarına ve hayati
çıkarlarına karşılıklı olarak saygı göstermeliyiz. Bizim dostluk elimizi
uzattığımızda ne kadar kucaklayıcı olduğumuzu yüzyıllarca birlikte yaşadığımız
Yunan halkı iyi bilir. Bizim kültürümüzdeki hoşgörüyü ve samimiyeti çok
yakından tanırlar. Karşılıklı anlayış temelinde ilişkilerimizi ilerletmek ve bu
coğrafyada barış içinde yaşamak istiyoruz. Bunu ifade ettiğimizde laf olsun
diye söylemediğimizi de defalarca ispat etmiş bir ülkeyiz. Batı medyası bu
sözlerimi çarpıtma gayreti içindedir." dedi.
ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİ
Ege ve Doğu Akdeniz'de enerji rezervlerinin olup olmamasının
kendisinin kişisel kanaatinden öte bilimsel araştırmalar sonucunda tespit
edilebilen bir husus olduğuna işaret eden Erdoğan, bu konuda umut verici çalışmalar
yapıldığını kaydetti.
Erdoğan, Akdeniz ve Ege'nin doğal kaynaklar açısından zengin
bir havza olduğuna işaret ederek mevcut uluslararası konjonktürde enerji
güvenliğinin sağlanmasının ve muhafazasının stratejik açıdan elzem bir konu
haline geldiğini ifade etti.
Bu manada özellikle Akdeniz'de işbirliği potansiyeli ve
imkanları olduğunu belirten Erdoğan, böyle bir işbirliği potansiyelinin
değerlendirilmesinin hem bölge ülkelerinin enerji güvenliğine hem de siyasi
meselelerin çözümüne katkıda bulunabileceğini kaydetti
Buradaki potansiyelin siyasi açıdan suiistimal edilmeye
çalışılmasının bu kaynakların kullanılamaması riskini de beraberinde
getireceğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Biz enerjinin tüm ülkeler ve toplumlar arasında
işbirliği ve ortak kazanım unsuru olduğunu düşünüyoruz, uyuşmazlıkları diyalog
yoluyla çözmek istiyoruz. İşbirliğini tercih ediyoruz ve buna hazırız. Bu
nedenle daha önce iki defa kapsayıcı nitelikte Doğu Akdeniz'deki fırsatlar için
konferans düzenlenmesini önermiştim. Maalesef, başta AB buna sessiz kaldı.
Sessiz kalmak sorunları çözmüyor. Keza, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ada'da
kapsamlı çözüme kadar rezervlerin ortak işletimi ve gelir paylaşımını önerdi ve
biz de bu öneriyi destekliyoruz. Bölgede başka ülkeler de bu yönde ilerlerken,
Ada'daki iki taraf neden işbirliği yapamasın? Ege'de de işbirliği
yapabileceğimiz pek çok konu var. Her şey halklarımızın ve sonraki nesillerimizin
huzur ve refahı için."
"AYASOFYA CAMİİ
BARIŞ VE HOŞGÖRÜNÜN SEMBOLÜ OLARAK TÜM DİN VE İNANÇTAN ZİYARETÇİLERE AÇIK
OLMAYA DEVAM EDECEKTİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, farklı kültürleri hoşgörü ile
sahiplenme temeli üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin hem vakıf
müesseselerini hem de bunların hak ve hukukunu geleceğe taşıyan bir sistemi
etkin şekilde sürdürdüğünü belirterek, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'ne ait
vakıf statüsünün bugün de korunmakta ve geçerli olduğuna işaret etti.
Ayasofya Camii'nin Fatih Sultan Mehmet Vakfının mülkiyetinde
bulunan, ilgili Danıştay kararıyla esasen vakfedilme amacına uygun olarak
kullanıldığının altını çizen Erdoğan, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nin maddi
ve manevi yönlerden yapısal bütünlüğünün bozulamayacağının, ikonografik ve her
türlü plastik sanat unsurlarının eksiltilemeyeceği ve korunacağının, her vakıf
kurumu gibi dokunulmazlık imtiyazına sahip Ayasofya Vakfının hukuki belgesi
olan Vakıf Senedinde güvence altına alındığını da vurguladı.
Erdoğan, "Bu mümtaz mabedi insanlık tarihinin nadiren
göreceği bir titizlik ve saygıyla koruyor, tüm insanlığın bu muhteşem anıttan
maddi ve manevi şekilde yararlanmasına olanak sağlıyoruz. Son 570 yıllık
uygulama ve koruma çabaları da devletimizin konuya tarihin her katmanında ne
kadar titizlik ile yaklaştığının tescilidir. Şimdi ise Ayasofya-i Kebir Camii
Şerifi'nde Mimar Sinan döneminde yapılan koruma çalışmalarından sonra bütüncül
olarak en büyük çalışmayı başlattık. Ayasofya Camii barış ve hoşgörünün sembolü
olarak tüm din ve inançtan ziyaretçilere açık olmaya devam edecektir."
dedi.
HEYBELİADA RUHBAN
OKULU
Anayasa Mahkemesinin 1971'de aldığı bir kararla ülke
genelindeki tüm özel yüksekokulların devletleştirilmiş olduğunu kaydeden
Erdoğan, bu kararın sadece Heybeliada Ruhban Okulunu değil, Türkiye'deki tüm özel
yükseköğretim kurumlarını kapsadığını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ruhban Okulunun devredilebileceği bir
resmi yükseköğretim kuruluşunun bulunmaması nedeniyle hukuki temelini
yitirdiğini ve faaliyetlerin durduğunu belirterek, "Esasen günümüzde Heybeliada
Ruhban Okulunun yeniden açılabilmesi ancak kapsamlı mevzuat değişiklikleri
sonucunda mümkün olabilir. Öte yandan, Fener Rum Patrikhanesi de, Ruhban
Okulunun YÖK mevzuatına tabi olarak bir devlet üniversitesi bünyesinde öğrenime
yeniden başlamasına olumlu yaklaşmamıştır" ifadelerini kullandı.
"DÜZENSİZ GÖÇ
ORTAK BİR SINAMADIR VE ORTAK ÇABALAR GEREKTİRMEKTEDİR"
Gerek yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, gerek farklı
kaygılar nedeniyle dünya genelinde göç hareketlerinde ciddi artış
gözlemlendiğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Maalesef, insanların bu arayışlarından çıkar
sağlayarak, ciddi gelirler elde eden suç yapıları da hızla artıyor. Bu durum,
her zaman söylemiş olduğumuz üzere, devletlerin tek başına üstesinden
gelebilecekleri bir mesele değil. Neticede düzensiz göç ortak bir sınamadır ve
ortak çabalar gerektirmektedir. Tabiatıyla ülke olarak düzensiz göçle
mücadelemize yoğun çabalarımızla devam ediyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda Avrupa Birliği'nin (AB)
Türkiye'ye destek olmasının önem arz ettiğini belirterek, sonuç itibarıyla,
eşit yük ve sorumluluk paylaşımını öngören, daha kaynakta iken göçü engellemeye
yönelik ortak adımlar atılmasının şart olduğunu kaydetti.
Bunu sadece Türkiye ve Yunanistan arasındaki işbirliği ya da
Ege'deki göç hareketlilikleriyle sınırlandırmamak gerektiğini belirten Erdoğan,
tüm uluslararası toplumun dahline ihtiyaç duyulan son derece geniş çaplı bir
mücadelenin gerekli olduğunu vurguladı.
Erdoğan, "Biz bu konuda samimi şekilde işbirliğine her
zaman açık olduk, olmaya da devam ediyoruz. Kaldı ki göç meselesi savaşlar sona
erse bile dünya gündeminden kalkmayacak bir sorun alanı. Küresel iklim
değişikliğinin olumsuz sonuçlarından birinin de iklim göçleri olduğu ve
gelecekte bunun artacağı öngörüleri mevcut. Dolayısıyla bu soruna kalıcı
çözümler, işleyen mekanizmalar üretmek zorundayız. Bütüncül bir yaklaşımla bu
konuda kafa yormalı ve sorun çözücü formülleri konuşabilmeliyiz" dedi.
"BİZ,
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DAİMA HAKKANİYETİN, ADALETİN VE VİCDANIN SESİ
OLAGELDİK"
Türkiye'nin NATO'ya Yunanistan'la birlikte, 71 yıl önce
girdiğini hatırlatan Erdoğan, Batılı veya Avrupalı olmanın kriterinin Avrupa
Birliği mensubiyeti olmadığını ifade etti.
Erdoğan, Türkiye'nin AB'yle de, 1963 yılına dayanan
ilişkileri çerçevesinde, aynı Gümrük Birliği içinde bulunan, adaylık statüsünü
taşıyan bir ülke olduğuna işaret ederek, bu doğrultuda Türkiye'nin, demokratik
yapısıyla ve savunduğu değerlerle, AB ve NATO üyesi ülkelerle ortak paydasının
son derece geniş olduğunu belirtti.
Türkiye'nin BM ve Avrupa Konseyi başta olmak üzere Batılı
olarak adlandırılan birçok uluslararası teşkilatın da kurucu üyesi olduğunu
dile getiren Erdoğan, "Biz, uluslararası ilişkilerde daima hakkaniyetin,
adaletin ve vicdanın sesi olageldik. Uluslararası gelişmelerde rehber
edindiğimiz bu anlayış doğrultusunda, tarihin doğru tarafında yer almak başlıca
hedefimizdir." diye konuştu.
"BİZ GAZZE'DEKİ
SOYKIRIMA KARŞI ÇIKARAK BATI TOPLUMUNUN TEMEL DEĞERLERİNİ DE SAVUNUYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Filistin halkının
uğradığı haksızlıklar ve insanlık dışı muamele karşısında ortaya koyduğu tepki
ve uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve insan hakları hukukunu
açıkça ihlal eden eylemleri nedeniyle İsrail'i eleştirmekten kaçınmamasının, bu
hedefin tabii bir gereği olduğunu ifade etti.
Bugün pek çok Batılı ülkenin de giderek benzer tutumlar
ortaya koymaya başladığına dikkati çeken Erdoğan, Türkiye’nin Filistin
bağlamında, bu şekilde ahlaki bir sorumluluğu yerine getirmesinin, "Batıya
ait bulunup bulunmamakla" sorgulanmasının söz konusu olamayacağını
kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yönelim ve aidiyetinin
tartışılmasından ziyade, asıl sorgulanması gerekenin bazı Batılı ülkelerin,
kuvvetle savundukları değerleri bazen hiçe sayabilmesi olduğunu belirterek
şunları kaydetti:
"Gazze'de yaşanan vahşete sessiz kalınması bunun en
canlı örneğidir. Aslında biz Gazze'deki soykırıma karşı çıkarak Batı toplumunun
temel değerlerini de savunuyoruz. Gazze'de kundaktaki bebeklerden tutun her
yaşta insanın temel hakları çiğneniyor. İnsan haklarının göz göre göre yok
edilmesine sessiz kalınması, insanların mülkiyet haklarının hiçe sayılarak
evlerine, topraklarına sistematik bir biçimde el konulması, Filistinlilerin
geleceklerini tayin haklarının ellerinden alınması Batı medeniyetinin
değerlerinin neresinde kalıyor? Hastanelerin bombalanması, okulların, mülteci
kamplarının, pazar yerlerinin vurulması ve sivillerin öldürülmesi Batı değerlerine
uygun mudur? Gazze’deki insanlara 'güneye gidin' deyip oraya yönelenlerin
üzerlerine bomba yağdırılması Batı'nın benimsediği bir durum mudur? Şimdi
soruyorum, tüm bunlara bile isteye sessiz kalan ülkeler mi yoksa Türkiye mi
Batı'ya ait?"
Önceki dönem Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi makamında ziyaret etti.
Geçtiğimiz günlerde AK Parti Doğu Marmara Koordinatörlüğü görevine atanan Alanyalı mimar Mustafa Toklu, vakit kaybetmeden kolları sıvayıp görevine başladı. AK Parti teşkilatlarına ziyaretler gerçekleştiren Toklu’nun son durağı Yalova oldu.
AK Parti Serik İlçe Başkanlığı teşkilat toplantısı, yoğun katılım ve ilgiyle gerçekleşti. Toplantıya ilişkin açıklamada bulunan AK Parti Serik İlçe Başkanı Ahmet Söker, “Çalışmalarımızı ve projelerimizi değerlendirdiğimiz verimli bir toplantı gerçekleştirdik” ifadelerini kullandı.
CHP’li Konyaaltı Belediyesi’nde taşeron işçilerin maaş sıkıntısı, aileleri büyük bir çıkmaza sürüklüyor. Aylarca maaşlarını alamayan işçiler borç yükü altında ezilirken, maaş krizinden etkilenen bir işçinin eşi “Böyle devam ederse, kocam borçlarından dolayı hapse girecek” diyerek çaresizliği dile getirdi.
AK Parti Alanya eski İlçe Başkanı Mustafa Toklu, partisi tarafından önemli bir göreve getirildi. Toklu, AK Parti Genel Merkez kararı ile Doğu Marmara Koordinatörlüğü görevine atandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''10 bini Milli Eğitim Akademisine olmak üzere toplam 25 bin yeni öğretmen ataması sürecini başlattığımızın müjdesini paylaşmak istiyorum'' dedi.
CHP'nin eski Genel Başkanı merhum Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal, normal doğum pankartına gelen eleştirilere, “Sezaryen lobisinin sezaryeni niye savunduğunu bilmiyor muyuz? Bol para kazanma aracı. Maddi kazanç olmasa kim uğraşır gereksiz sezaryen ile? Doğal doğuma karşı mı CHP?” ifadeleri ile yanıt verdi.
MHP Antalya İl Başkanı Başdanışmanı görevine atanan Medine Yapılmışev’ın MHP Korkuteli İlçe Başkanlığı görevi sona erdi.
Antalya Valisi Hulusi Şahin, Antalya’da yaşanan izinsiz gösterilerde tutuklu ya da gözaltında kimsenin olmadığını açıkladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Ayrışan dünyada diplomasiyi sahiplenmek’ temasıyla düzenlenen 4. Antalya Diplomasi Forumu’nda, 14 devlet ve hükümet başkanı ve 1 özerk yönetim lideriyle bir araya geldi.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz