Erdoğan’dan Batı’ya tepki: Katliama sessizler
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi ziyaret kapsamında dün Cezayir’e gitmişti. Yurda dönüşte uçakta gazetecilere açıklamalarda bulunan Erdoğan, Batı’nın İsrail saldırılarına sessiz kalmasına tepki göstererek, “Hemen hemen Avrupa ülkelerinin hepsi de bu konuda sessiz. Katliamı durdurmak üzere müdahaleleri söz konusu değil” dedi. Filistin’in İsrail tarafından 1947’den bu yana kademe kademe işgal edildiğini ifade eden Erdoğan, “Herkes Netanyahu’ya “artık git” der hale geldi. Bazı yabancı ülke yetkilileri bize “bundan kurtulmalıyız” diyor. Bu sürecin ileri düzeyde devam edeceğine ihtimal vermiyorum. İnşallah çok kısa bir zamanda Netanyahu pılını pırtısını toparlayıp, buradan çekilecek” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cezayir ziyareti dönüşü
uçakta gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını
yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarında şunları kaydetti;
Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyimizin ikinci toplantısı
vesilesiyle gerçekleştirdiğimiz Cezayir ziyaretimizi hamdolsun başarıyla
tamamladık. Bugünkü görüşmelerimizde Cezayir Cumhurbaşkanı değerli kardeşim
Abdülmecid Tebbun'la iş birliğimizin geliştirilmesi noktasında karşılıklı
iradeye sahip olduğumuzu gördük. Kendisiyle 2022 yılında Ankara'da
düzenlediğimiz konseyimizin ilk toplantısında bu ortak anlayışı yansıtan
kararlara imza atmıştık. Daha sonra Sayın Tebbun'u geçtiğimiz Temmuz ayında
Türkiye'de bir kez daha misafir ettik. Bugünkü toplantımızda ikili
ilişkilerimizin mevcut durumunu ve önümüzdeki dönemde birlikte atacağımız
adımları etraflıca ele aldık.
"KONSEYİMİZİN
ADINI YENİDEN BELİRLEDİK"
Toplantımız kapsamında akdedilen anlaşmalar, ki 13 anlaşma
ve ortak bildiri, iş birliğimizi geliştirme yönündeki kararlılığımızı bir kez
daha göstermiştir. Kardeşim Tebbun'la imzaladığımız ortak bildiriyle
konseyimizin adını, “stratejik” tanımlamasını eklemek suretiyle “Yüksek Düzeyli
Stratejik İşbirliği Konseyi” olarak yeniden belirledik. Bu karar,
münasebetlerimizi yeni bir boyuta taşımanın yanında, ilişkilerimizin ulaştığı
seviyenin de sembolü oldu. Ziyaretimiz sırasında 50’yi aşkın firmamızın
katılımıyla düzenlenen iş forumuna da iştirak ettik. İş adamlarımız arasında
yeni ortaklıkların kurulmasına vesile teşkil eden forumun, 10 milyar dolarlık
ticaret hacmi hedefimize ulaşmamıza katkı sağlayacağına da inanıyorum.
Cezayir'le sıvılaştırılmış doğal gaz ticareti başta olmak
üzere, enerji alanında köklü ilişkilere sahibiz. Cezayir, enerji arzımız
bakımından önümüzdeki dönemde de güvenilir bir ortak olmaya devam edecektir.
Botaş ve Sonatrach arasında bugün yapılan doğal gaz sözleşmesi bu anlayışın
göstergesidir. Savunma sanayii de ikili görüşmelerimizin ana konularından
biriydi. Savunma alanında Cezayir'le geniş işbirliği imkanlarımızın olduğunu
görüyoruz. İnşallah bunu ortak projelerle değerlendireceğiz.
Bugün ayrıca Tebbun’la Gazze'deki vahşet başta olmak üzere,
bölgesel ve küresel meseleleri de görüştük. İşgal edilmiş Filistin
topraklarında 7 Ekim'den beri devam eden katliamları her iki ülke olarak
lanetliyoruz. Katliamların durması ve insani yardımlara engelsiz erişimin
sağlanması için atılabilecek adımları ele aldık. Biliyorsunuz Cezayir, Filistin
davasının en güçlü, en samimi savunucuları arasında yer almaktadır. Gazze'deki
katliamlara da en üst seviyede tepki verdi. Türkiye'nin de bu konudaki duruşu
ve tavrı bellidir. Filistinli kardeşlerimize yönelik mezalimin sona
erdirilmesi, bölgenin barış ve istikrara kavuşturulması için Cezayir'le yakın
temas ve iş birliği içerisinde olmaya devam edeceğiz. Cezayir'de yaptığımız tüm
görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
"GAZZE, FİLİSTİN
TOPRAĞI OLARAK KALACAKTIR"
Her şeyden önce herkes bir defa şunu bilmeli, Gazze bir
Filistin toprağıdır. Her ne kadar Filistinlilerin kadim yurtları kademe kademe
İsrail tarafından 1947'den itibaren işgal edilmişse de Gazze, Filistin toprağı
olarak inşallah kalacaktır. İsrail’in aşama aşama Filistin topraklarını işgali
adeta bir kapkaç olayıydı. Ama artık devran böyle dönmüyor. Şu anda tüm
dünyanın İsrail'e karşı nasıl bir tavır takınmaya başladığını görüyorsunuz.
Gazze'de gerçekleşen işgal, bazı ülkelerin yönetimlerini sessizliğe gömse de
toplumların vicdanlarını Allah'a hamdolsun harekete geçirdi. Sokaklarda
Filistin'e destek olanların sayısı artıyor. İşte Almanya’ya bakın. Geçen
oradaydım, aynı gün Berlin'de yürüyüşler oldu. İngiltere aynen bu şekilde.
Amerika Birleşik Devletleri'nde Beyaz Saray'ın önünde neler olduğunu
görüyorsunuz. Fransa'da, Latin Amerika ülkelerinde neler olduğunu görüyorsunuz.
"NETANYAHU
PILINI PIRTISINI TOPARLAYIP, BURADAN ÇEKİLECEK"
Artık maşeri vicdan harekete geçti ve bununla birlikte
İsrail'in sokakları bile hareketlendi. Herkes Netanyahu'ya “artık git” der hale
geldi. Bazı yabancı ülke yetkilileri bize “bundan kurtulmalıyız” diyor. Bu
sürecin ileri düzeyde devam edeceğine ihtimal vermiyorum. İnşallah çok kısa bir
zamanda Netanyahu pılını pırtısını toparlayıp, buradan çekilecek. Zaten
Netanyahu’nun mahkemelik bir durumu da var biliyorsunuz. Belki de oradan
kurtulmak için böyle bir adımı atmış da olabilir. Fakat hangi yönde adım atarsa
atsın, kurtulamayacak. Şu anda biliyorsunuz Filistin'de tutulan İsrailliler
dahi “Bizi buraya sen mahkum ettin, bir an önce bu işten elini eteğini çek. Biz
de kurtulalım” deme noktasına geldiler.
"ÜLKELERİN
YÖNETİMLERİ BİLDİĞİNİZ GİBİYDİ ANCAK, HALKLAR ARTIK “YETER BUNCA ZULÜM”
DİYOR"
Yani benim bakışım şu, herhangi bir etnik unsur ayırt
etmeden Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Musevi’siyle, hiçbir ayrıma gitmeden, olaya
insan unsuru itibariyle bakmamızın gereğine inanıyorum. Şu anda insanlık feryat
ediyor. Onlar tarihin doğru tarafında duranlardır. Günlerdir konuşuyoruz,
Holokost cenderesinde batı toplumu doğru bir sınav veremedi, tarihin yanlış
tarafında durdu. Bosna’da, Kosova’da yine aynı şekilde yaşanan katliamlar
görmezden gelindi, sessiz kalındı. Irak’ta, Suriye’de yine utanç verici
sessizlik hakimdi. Bu kez öyle olmadı. Ülkelerin yönetimleri yine bildiğiniz
gibiydi ancak, halklar artık “yeter bunca zulüm” diyor. Gazze’de öldürülen
bebekleri görüyor, isyan ediyorlar. Sokaklardan yükselen ses bir vicdani
haykırıştır. Sokakların çağrısı İsrail’i her geçen gün köşeye sıkıştırmaktadır.
O sese kulak tıkayan siyasetçiler çok yakında bunun karşılığını halklarının
demokratik tepkisiyle alacaklardır. Halklarının gözünde İsrail yanlısı
tutumlarıyla soykırım destekçisi durumuna düşen liderlerin bir an önce bu
yanlıştan dönmesi gerekir. Vakit çok geç olmadan İsrail’in arkasında saf tutan
devletlerin yönetimleri, uluslararası hukuka, insan haklarına, vicdani ve
ahlaki değerlere uygun bir zemine gelmeli ve bu suçlara ortak olmamalıdır.
"REHİNELERİN
TAKASINA BUGÜN YARIN GEÇECEKLER"
Dolayısıyla biz hep birlikte mazlumların yanında yer almak
suretiyle, zalimlerin attığı adımlardan onları kurtarmamız lazım. Ben Hamas'ın
elinde bulunan sivillere yönelik herhangi bir olumsuz davranışının olduğuna
veya olacağına inanmıyorum. İsrail'in elinde ciddi sayıda Filistinli var. Hamas
şu anda onları kurtarmanın gayreti içerisinde. Biliyorsunuz şu an itibariyle
Katar'ın devreye girmesiyle süreçte yeni bir adım atılıyor. Öyle zannediyorum
ki rehinelerin takasına bugün yarın geçecekler.
"EN KISA ZAMANDA
BİR MISIR SEYAHATİ DÜZENLEYEBİLİRİM"
Refah Sınır Kapısı’nda Mısır yönetimi olumlu adımlar atıyor.
İlk etapta Gazze’deki kanser hastalarından 40’ı ülkemize geldi. İkinci etapta
bu sayı ciddi manada arttı ve 88 hasta, 67 refakatçiye ulaştık. Bunların
tedavilerini biz şehir hastanelerimizde yapıyoruz, buna devam edeceğiz. Gazzeli
hastaların oradan çıkartılarak ülkemize getirilmesinin artarak devamını
istiyoruz. En kısa zamanda bir Mısır seyahati düzenleyebilirim. Mısır’da
ağırlıklı gündemimiz bu konular olacak. “Ne gibi adımlar atabiliriz, hastaların
tahliyesinin önünü nasıl açarız?” bunları konuşacağız. Bir an önce istiyoruz ki
bu hastaların tamamını getirebilelim. Hatta benim arzum, cerrahi müdahale
gerekenleri de bir an önce alalım. Hele hele çocukları bir an önce alalım,
tıbbi müdahaleleri yapalım. Bu konuda arkadaşlarımızla mutabıkız ve süreci de inşallah
bu şekilde işleteceğiz.
"İSRAİL
TARAFINDAN YERLE BİR EDİLEN KENTİ YENİDEN AYAĞA KALDIRMALIYIZ"
Ablukayı kırmak, sadece bir ya da iki ülkenin değil, İslam
İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği ülkelerinin tamamının atacağı adımlar,
oluşturacağı stratejilerle mümkün olacaktır. Siyasette sıkça kullanılan takım
oyunu yaklaşımının eksiksiz sergilenmesi gerekiyor. Ablukayı kırmak sadece bir
miktar yardımın Gazze’ye sokulması ile gerçekleşmez. Ekonomik, siyasi,
diplomatik, sosyolojik, kültürel birçok unsuru kullanarak hem ateşkesi
sağlamalı, hem de Gazze’ye yeterince yardımı ulaştırıp, İsrail tarafından yerle
bir edilen kenti yeniden ayağa kaldırmalıyız.
"İSRAİL’İ
YAPTIKLARININ HESABINI VERMEYE ZORLAMALIYIZ"
Abluka sadece İsrail’in Gazze çevresine yığdığı askerler ve
silahlardan ibaret değil. İsrail’i uluslararası hukuka uymaya ve yaptıklarının
hesabını vermeye zorlamalıyız. Mesela Birleşmiş Milletler zeminindeki ablukayı
da kırmalıyız. Filistin’de yaşananları, oradaki İsrail zulmünü hakkıyla
anlatıp, Filistinli mazlumların on yıllardır yaşadıklarını, onların seslerini
duymayanlara duyurup, halkların bakış açılarını değiştirip, zihinlerdeki
ablukayı kırmalıyız. “Müslüman öldüğünde sorun yok, Hıristiyan ya da Yahudi
ölürse ancak problem vardır” şeklindeki faşizan yaklaşımı darmadağın edip,
“ölen insansa orada sorun vardır” kavrayışını hakim kılmalı ve bu sayede
idraklerdeki ablukayı kırmalıyız. Filistin’in tarihsel sınırlarını, oradaki
halkın kendi kaderini tayin hakkını, mülkiyet hakkını, yaşama hakkını,
özgürlüklerini elinden alan Siyonistlerin ve destekçilerinin, dünyanın dilini
ve gözünü bağlayan tüm ablukalarını yok etmeliyiz. Ancak böyle kalıcı barışı
sağlamak mümkün.
"İSLAM
DÜNYASININ BU İŞGALE SESSİZ KALMAMASI GEREKİR"
Batılı ülkelerde bir ülke hariç, maalesef bu işi sahiplenen
yok. Hemen hemen Avrupa ülkelerinin hepsi de bu konuda sessiz. Katliamı
durdurmak üzere müdahaleleri söz konusu değil. Burada yalnız İspanya'nın
yaklaşım tarzı olumlu istikamette gelişiyor. İspanya’da malum hükümet kuruldu.
İspanya Başbakanı Sayın Pedro Sanchez ile haftaya bir görüşmem de olacak, onun
durumu farklı. Bu ülkelere dirsek çevirmemek lazım. Görüşeceğiz, “bunları
Filistin’in yanına nasıl çekeriz?” konusuna da bir taraftan bakacağız. En son
Almanya'daydık. Neler olduğunu görüyoruz. İslam dünyasının da bu işgale sessiz
kalmaması gerekir. Gazze’nin düşmesi demek, İslam dünyasının birlik ve
beraberliğinin de derin yara alması anlamına gelir. İsrail’in pervasızca
Gazze’yi işgal etmesi, uluslararası hukuk, insan hakları, etik değerleri
tanımadan etrafa saldırması karşısında sessiz, tepkisiz kalmak bir utanç
vesilesidir. İslam dünyası Riyad’da sergilediği kararlılığın arkasında durmak
ve alınan kararları uygulamak için birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmeli
ve tek yumruk olmalıdır. O yumruk masaya olanca gücüyle vurulduğunda, İsrail’in
işgale devam etmesi de zulümlerini sürdürmesi de mümkün olmayacaktır.
"İSLAM
DÜNYASINDA DİRİLİŞ TOHUMU TOPRAĞA EN SON RİYAD’DA DÜŞMÜŞTÜR"
Buradaki en önemli nokta tek yumruk olmak, olabilmektir.
İsrail’in Gazze’de ve diğer Filistin şehirlerinde uyguladığı devlet ve işgalci
terörü bir insanlık suçudur, soykırımdır. Buna sessiz ve tepkisiz kalınamaz.
İslam dünyasında diriliş tohumu toprağa en son Riyad’da düşmüştür. O tohum
yeterince sulanmazsa boy veremez, büyüyemez. O can suyunu hep birlikte verecek
ve Filistin’deki şehitlerimize ve ecdada karşı sorumluluğumuzu hep birlikte
yerine getireceğiz. Bunu sağlamak için durmak dinlenmek bilmeden çalışıyoruz.
Netice alacağımıza olan umudumuz diridir. Umarım bu yaşadığımız sancılar,
yıllardır bölgemizde arzu edilen barışın ve onu sağlayacak Filistin devletinin
doğum sancılarıdır.
"ANA MUHALEFETİN
BAŞINDAKİ İSİM NETANYAHU'NUN AĞZIYLA KONUŞUYOR"
Türkiye'yle ilgili olarak bir şeyi iyi tespit etmemiz lazım.
Yahudiler ayrıdır, Siyonistler ayrıdır ve şu anda zaten İsrail'deki olay
Siyonizmin en önemli adımlarından bir tanesidir. Batının İsrail'e karşı olan
tavrında da Siyonizme karşı bir dik duramayış vardır. Maalesef Türkiye'de de
buna mağlup olan, mağlup olmanın yanında onların eşiğinde giden yapılar mevcut.
Bunların içinde siyasi yapılar da bulunuyor. Mesela ana muhalefetin başındaki
isim Netanyahu'nun ağzıyla konuşuyor. Benim ülkemde ana muhalefetin başındaki
insan Netenyahu’nun ağzıyla konuşursa, Türkiye'de bizim topraklarımızın
suyundan hiçbir şey alamamış demektir. Bunlara gereken dersi vakti saati
geldiğinde ben inanıyorum ki benim milletim verecektir. Yine bakıyorsunuz ana
muhalefetin başını çektiği ittifakın içerisinde yer alanlardan, Siyonist
yapıyla beraber hareket edenler bulunuyor. Bunları tek tek saymama da gerek
yok. Fakat benim milletimin iradesi bunların hepsinin iradesini ters yüz
edecektir. Yaklaşık 4,5 ay sonra gereken cevabı milletimden alacaklarına ben inanıyorum.
"DÜNYA
TÜRKİYE’NİN KIYMETİNİN FARKINDA, KÜRESEL YATIRIMCILAR DA FARKINDA"
İsrail’in katliamlarını desteklemeyen, bunların karşısında
duran Yahudilerin sayısı da az değil. Bunlar arasında sözünü ettiğiniz
uluslararası sermaye tanımına dahil olanlar da bulunuyor. Onlar açısından
Türkiye’ye yatırım sorun olmaz diye düşünüyorum. Türkiye’nin çocukların
öldürülmesine karşı çıkmasından, barışı ve insan haklarını savunmasından
rahatsız olan sermaye sahipleri ise ancak İsrail’in katliamına kayıtsız şartsız
destek verirseniz sizden memnun kalırlar. Bizim böyle bir tutum sergilememiz
asla düşünülemez. Bu nedenle biz bir endişe duymuyoruz. Dünya Türkiye’nin
kıymetinin farkında, küresel yatırımcılar da farkında. Birkaç marjinalin
dışında küresel yatırımcıların İsrail’in etkisiyle Türkiye gibi bir ülkeden yüz
çevireceklerini düşünmüyorum. Küresel sermayeyi ülkemize çekmek için, kazan
kazan ilkesiyle hareket etmeye de, Türkiye’ye yakışır şekilde insani duruş
sergilemeye de devam edeceğiz.
"ŞEHİRLERİMİZE
EN FAYDALI OLACAK ADAYLARI BELİRLEMEYE GAYRET GÖSTERİYORUZ"
Cumhur İttifakı olarak tüm seçimlerde olduğu gibi yaklaşan
yerel seçimde de iddialıyız. Çalışmalarımızı bu iddiamız nispetinde çok titiz
bir biçimde yapıyor, adaylarla ilgili süreçte her konuyu ince eliyor sık
dokuyoruz. Partimiz gerekli hazırlıkları ve analizleri yaptı. Zaten bildiğiniz
gibi AK Parti olarak bizim seçim hazırlıklarımız bir önceki seçimin
tamamlanmasıyla birlikte başlar. Özellikle büyükşehirler başta olmak üzere her
ilde kamuoyu yoklamaları yaptık, yapıyoruz. Sonuçları analiz edip milletimizin
gönlündekini anlamaya, şehirlerimize en faydalı olacak adayları belirlemeye
gayret gösteriyoruz. Bir defa 1 Aralık belediye başkan adayı olmak isteyen ve
görevden bu nedenle ayrılması gereken memurların istifaları için son tarih.
Memurların durumunu da görelim. Onların durumu da netleştikten sonra Aralık
ayının ortalarına doğru artık adaylarımızı peyderpey açıklamaya inşallah başlarız.
"KIZILELMA’NIN
SON TESTLERİNİ YAPIYORLAR"
Savunma sanayii alanında attığımız her adım bizleri
heyecanlandırmaktadır. Bu alanda taş üstüne taş koyan herkes ülkemizin
geleceği, Türkiye Yüzyılı’nın inşası için çok önemli bir katkı sunuyor. Kaan
zaten yeniliklerden bir tanesi. Ama Baykar'ın zirve diyebileceğimiz eseri malum
Kızılelma... Şimdi Kızılelma’nın son testlerini yapıyorlar. Aşmaları gereken
mesele kendi yerli motorunu üretmek… Bunu başardığı andan itibaren de zaten
Kızılelma’nın dünyaya karşı duruşu farklı olacaktır. Tabii burada Aselsan’ın
üzerine de düşen bir yük var, kamera üretimi. Motor üretim süreci maalesef
nereden bakarsanız bakın herhalde bir beş yılı alır. Bu süre zarfında biz motor
ithal ederek yürümek durumundayız. Kamera noktasında da Aselsan’ın üretim
çalışmaları başladı. Bir an önce o sıkıntımızı da gidermemiz lazım.
"İNSANSIZ SAVAŞ
UÇAKLARIMIZI DAHA ÇABUK DEVREYE SOKABİLİRİZ"
Bazı ülkeler bize söz veriyorlar ama verdikleri sözü yerine
getirmiyorlar. “Kanada, Güney Afrika gibi ülkelerden bir sonuç alır mıyız?”
buna bakıyoruz. Bunu gerek biz gerekse Aselsan’ın yakından takip etmesi lazım.
Bir an önce buralardan netice alabilirsek, o zaman biz insansız savaş
uçaklarımızı daha çabuk devreye sokabiliriz. Kaan, Kızılelma, TCG Anadolu ve
niceleri Allah’ın izniyle yalnız kalmayacak, yenileri daha iyileri ve daha
donanımlıları yine bu vatan için alın ve akıl terlerini döken kardeşlerimizin
ellerinde şekillenecek. Bundan çok değil birkaç yıl önce insansız hava
araçlarımız yoktu, akıllı mühimmatlarımız, Milgemlerimiz yoktu. Kolları
sıvadık, bu ülke için taşın altına sadece elini değil bedenini koyan
kardeşlerimizle birlikte bugünkü seviyeye geldik. Bunu yeterli görmedik,
göremeyiz. Hep daha iyisi, hep daha gelişmişi vardır onu arayacağız… Bu
hedeflere doğru yürümek şöyle dursun, koşar adım ilerlememiz gerekiyor. En iyi
mühendis, en iyi yazılımcı, en iyi usta, en iyi tasarımcı bizde olmalı. Yeni
adımlarımız da yoldadır. Kimse merak etmesin, biz savunma sanayii alanında da
diğer alanlarda da adımızdan daha çok söz ettireceğiz.
"TÜRK LİRASI’NIN
REEL OLARAK DEĞER KAYBETTİĞİ SÜREÇ SONA GELMİŞTİR"
Bizim uyguladığımız dezenflasyon programı çok büyük
ihtimalle Lira’da reel olarak bir değerlemeye sebep olabilir. Yani Türk
Lirası’nın reel olarak değer kaybettiği süreç sona gelmiştir. Özetle Türk
Lirası’nın reel olarak değer kazanma ihtimali yüksektir. Onun için önümüzdeki
dönemde biz uyguladığımız sağlıklı politikalar ve yapısal reformlarla yatırımcı
güvenini kazanacağız, halen de kazanıyoruz. Bu güven fon akışını tetikleyecek.
Fon akışı Lira’da reel değerlemeye sebep olacak. Bu da dezenflasyonu
hızlandıracak, büyümenin aşağı yönlü risklerini sınırlayacak. Neticede hem
makul düzeyde büyüyeceğiz, hem enflasyon düşecek bu koşullarda. Yani faziletli bir
döngüye gireceğiz inşallah.
"SPOR VE
SPORCULARA VERDİĞİMİZ DESTEKLERİ ARTIRARAK SÜRDÜRECEĞİZ"
Bizim Avrupa'da oynayan gençlerimizin neredeyse yarısı Milli
takımımıza aday ve Milli takımımızda da yer aldılar. Aynı zamanda Türkiye'deki
takımlarda artık ciddi manada bir dönüşüm var. Yabancı futbolculardan çok bizim
Avrupa'daki çocuklarımız takımlarımızda oynasalar herhalde o daha iyi olur.
Başarı bildiğiniz gibi devamlı olmalıdır, aynı performansı milli takımımızdan
Euro 2024 Avrupa Şampiyonası’nda da görmeyi isteriz. Spora ve sporculara
verdiğimiz destek ortada. Bu destekleri artırarak sürdüreceğiz. Sadece sporda
değil, bilimde ve teknolojide de çok yetenekli gençlerimiz var ve hem
Türkiye’de hem dünyanın çeşitli yerlerinde göğsümüzü kabartan işlere imza
atıyorlar. Gençlerimize çağrım şudur; Ne iş yaparlarsa yapsınlar, bu milete, bu
vatana hizmet etmenin ve faydalı olmanın bir yolunu bulsunlar. Bunların hepsi
bizim Türkiye Yüzyılı vizyonumuza dahildir. Bu hedeflere ulaşmak için
yaptığımız işlerde en iyiyi yakalamanın çabası içinde olmalıyız.