Erdoğan: Bürokratik vesayete izin vermeyiz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bürokratik vesayete izin vermeyiz. Kanunun dışına çıkan, marazı olan kim varsa hukuk zemininde mutlaka hesabı soruluyor” diye konuştu. Erdoğan, “Sanmayın ki İsrail Gazze’de duracak. Bu azgın devlet, bu terör devleti, durdurulmazsa vadedilmiş topraklar hezeyanıyla gözünü er ya da geç Anadolu’ya dikecek” dedi. Erdoğan, “FETÖ’ye diyet borcunu ödemek isteyenler asla boş durmuyorlar. İnsanları ayırarak olanların nereye varmaya çalıştığının farkındayız. Kuklayı da kutlayıcıyı da oyunu kimin yazdığını da çok iyi biliyoruz” tepkisinde bulundu.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan
başlıklar:
"PARTİMİZİN
KURULUŞUNDAN İTİBAREN DAİMA ORTAK AKILLA HAREKET ETTİK"
Dün Genişletilmiş İl Başkanları toplantımızı yine coşku ve
heyecan dolu bir atmosferde icra ettik. 2024 yılının bu ilk il başkanları
toplantısında hem son 5 ayın muhasebesini yaptık hem de illerimizin adeta
röntgenini çektik. Teşkilatımızın kararlılığı, dinamizmi ve heyecanı karşısında
partimizin Genel Başkanı ve bir neferi olarak hakikaten büyük bir gurur duydum.
Bizi örselemeye çalışanlara inat üstat Necip Fazıl'ın o veciz ifadesiyle
"Yolumuza pekleşe pekleşe" devam ediyoruz.
AK Parti'nin ayırıcı vasfı, istişareye önem vermesi, attığı
her adımı istişareyle atmasıdır. Partimizin kuruluşundan itibaren daima ortak
akılla hareket ettik. İnşallah bunu güçlendirerek sürdüreceğiz. Son bir
yılımıza damga vuran seçimler dolayısıyla gelenekselleşmiş istişare
kamplarımızı yapamamıştık. İstişare toplantımızı önümüzdeki haftalarda
gerçekleştiriyoruz. Milletvekillerimiz de 7-8 Haziran tarihinde, belediye
başkanlarımızla da 1-2 Temmuz'da inşallah bir araya geleceğiz. Önümüzdeki
döneme dair yol haritamızın da şekilleneceği bu toplantıların şimdiden partimiz
ve davamız için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
"KONGREMİZLE
İLGİLİ TAKVİMİ YAKINDA İLAN EDECEĞİZ"
Kongrelerimizle ilgili takvimi de inşallah yakında ilan
edeceğiz. Yetkili arkadaşları gerekli hazırlıkları yapmak üzere
talimatlandırdık. Bu süreci de dava ve yol arkadaşlarımıza halel getirmeden
yürüteceğiz. AK Parti'nin siyaset tasavvurunda görev ve sorumluluk almak kadar
gerektiğinde tüm rütbelerden azade bir şekilde bu partinin bir eri olarak çalışmak
da büyük bir şereftir.
Her kongre sürecini kadrolarımız arasındaki bir bayrak
yarışı olarak görüyoruz. Yorulan arkadaşlarımız, motivasyonunu yitiren
arkadaşlarımız varsa hatası, kusuru, yanlışı olanlar varsa, kardeşlik
hukukumuzu koruyarak onları dinlenmeye alacağız, yeni, heyecanlı, dinamik
arkadaşlarımızla kadromuzu güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz. Kurulduğumuz
günden beri yenilenerek, tazelenerek geliyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı
çizgide hareket edeceğiz.
"DİPLOMASİDE
OLDUĞU GİBİ İÇ SİYASETTE DE YOĞUN GAYRET İÇİNDEYİZ"
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan genel seçimin üzerinden dün
itibarıyla bir yıl geçti. TBMM, bu bir yıl içinde yine gece günüz demeden
çalıştı ve milletimizin beklentilerini karşılayacak yasaları çıkardı. Aynı
süreçte hükümetimiz de başta şahsım olmak üzere tüm kabine üyelerimiz de
gecemizi gündüzümüze katarak ülkemizin refahı, kalkınması ve güvenliği için ter
döktük, döküyoruz. Sadece son grup toplantımızdan bu yana yurt içinde ve yurt
dışında birçok programa katıldık. Farklı liderleri ülkemizde misafir ettik. Dış
politika kulvarında özellikle yoğun bir dört haftayı geride bıraktık.
Diplomaside olduğu gibi iç siyasette de yoğun gayret
içindeyiz. Meclis'imizin gündeminde adaletten ticarete, ekonomiden güvenliğe ve
eğitime geniş bir yelpazede kanunlaşma sürecinde olan teklifler var. Gerek
hayat pahalılığı ve fırsatçılık, gerekse son dönemde sıkça basında yer alan
öğretmenlerimize yönelik şiddetle mücadelede yasal zeminin güçlendirilmesine
ihtiyaç duyuyoruz.
"YAPICI VE
UZLAŞMACI TUTUMUMUZU KORUYACAĞIZ"
AK Parti grubumuzun, Cumhur İttifakı'ndaki ortağımız MHP ile
işbirliği ve eşgüdüm içinde bu konuları çok iyi takip etmesini bekliyorum.
Meclis tatile girmeden yasal düzenlemeleri çıkarmamız gerekiyor. Yeni ve sivil
anayasa meselesinde Meclis başkanımızın çalışmalarına destek vermemiz
önemlidir. Cumhuriyetin ilk asrını darbe anayasasıyla karşılamış ve geçirmiş
olmanın mahcubiyeti içindeyiz. Toplumsal temsil kabiliyeti en yüksek
Meclislerden olan 27'nci dönemin milletimize, demokrasimize ve gelecek
nesillere yapacağı iyiliklerin zirvesinde Türkiye'nin 64 yıllık sivil anayasa
hasretini dindirmek olacaktır.
Sivil anayasa iradesinin günlük siyasetin geçici
tartışmalarına kurban edilmemesi kanaatindeyiz. Aceleye getirmeden ama çok da
fazla uzatmadan istişari temasları bitirip somut adımlar atılmasında fayda
görüyoruz. Biz sonuna kadar yapıcı ve uzlaşmacı tutumumuzu koruyacağız.
Önümüzde inşallah kesintisiz bir 4 sene daha var. Bu 4 yılın her gününü ilk
günkü heyecanla, ilk günkü aşkla dolu dolu geçirecek, ülkemizi her alanda
Allah'ın izniyle yeni seviyelerle, yeni rekorlarla buluşturacağız.
"MİLLETİMİZİN
YÜKLEDİĞİ EMANETİN İNŞALLAH HAKKINI VERECEĞİZ"
Türkiye'nin son 21 yılına mührünü vurmuş bir kadro olarak
gelecek asrına da eserlerimiz ve projelerimizle inşallah biz istikamet
çizeceğiz. Şunu unutmayalım, 14 Mayıs seçimlerinde aziz milletimiz iktidar olma
yetkisini bizlere tevdi etmiş, 10 ay sonrasında 311 Mart yerel seçimlerinde ise
bizlere bir ikazda bulunmuştur. 31 Mart seçimleri bir güven oylaması değildir.
Seçmenin ülkenin idaresine ilişkin tercihlerinde bir kırılma, bir değişiklik
olmamıştır. Önce 14 Mayıs'ta, 2 hafta sonra 28 Mayıs'ta seçmen kararlı bir
şekilde hükümeti Cumhur İttifakı'na emanet etmiş, yerel seçimde tercihini
sandığa farklı şekilde yansıtmıştır. Bu ikisini birbirinden ayırmak
durumundayız. Elbette 31 Mart'ta milletin verdiği mesajı duymazdan gelecek
değiliz.
"MESAJI ALDIK,
GEREĞİNİ DE YAPMAYA BAŞLADIK"
Biz o mesajı aldık, gereğini de yapmaya başladık. Ancak
milletin AK Parti'den ya da Cumhur İttifakı'ndan desteğini çektiğini
zannedenler fena halde yanılırlar. Bu yanılgıya özellikle sizler
düşmeyeceksiniz. Bakanlarımız, milletvekillerimiz, bütünüyle teşkilatımız, aziz
milletimizin bize 14 Mayıs'ta yüklediği emanetin idrakinde olacağız. Bu
emanetin bize 5 yıllığına yüklendiğinin farkında olacağız. Hiç ağa sola
bakmadan, işimize, hedeflerimize kilitlenecek, milletimizin yüklediği emanetin
inşallah hakkını vereceğiz.
Bu noktada içimizde, kadrolarımızda eğer yanlış
değerlendirmeler yapanlar, milletin mesajını yanlış okuyanlar varsa atalete
veya tembelliğe tevessül edenler olursa onlarla hiç tereddüt etmeden
yollarımızı ayırırız. AK Parti'nin çalışma usulü bellidir, hemen yarın seçim
olacakmış gibi hazırlıklıyız, hemen yarın milletimiz tarafından hesaba
çekilecekmiş gibi çok çalışırız. Aynı zamanda biz hiç seçim olmayacak gibi süreye
bakmadan, tarihe bakmadan kendimizi seçim tarihleriyle kısıtlamadan çalışan bir
kadroyuz. Şunu çok net ifade etmek isterim. Ne teşkilatımızda ne de bürokrasi
kadrolarında rehavete, tembelliğe, gevşemeye, isteksizliğe, gönülsüzlüğe asla
ve asla tahammülümüz olamaz.
"BÜROKRATİK
VESAYETİN TEKRAR NÜKSETMESİNE FIRSAT VERMEYİZ"
Son 21 yılda çetin mücadeleler sonucu gerilettiğimiz
bürokratik vesayetin tekrar nüksetmesine fırsat vermeyiz, vermeyeceğiz. Son
dönemde gündeme gelen her hadiseyi tüm boyutlarıyla en ince detayına kadar
takip ediyoruz. Kanunun dışına çıkan, hatası, kastı veya marazı olan kim varsa
hukuk zemininde hesabını mutlaka soruyoruz. Ülkeye ve millete karşı vazifesini
yapmamanın hiçbir bahanesi olmaz. Bizim için her bir saniye milletimizin emanetidir,
o her saniyeyi milletimiz için sarf etmek boynumuzun borcudur.
"BİZ BURADAYIZ,
DİMDİK, SAPASAĞLAM AYAKTAYIZ"
Biliyorsunuz son 22 yılda AK Parti'yle ilgili de
hükümetlerimizle ilgili de bize karamsar, kötümser senaryolar yazanlar oldu.
Bize süre biçenler oldu, bize gazete manşetlerinden ömür biçenler oldu, bu iş
bitti deyip yolunu değiştirenler oldu, bu davaya ihanet edenler oldu,
korkanlar, ürkenler, hırslarına yenilenler oldu. Onlar şimdi yoklar, esameleri
okunmuyor, unutulup gittiler. Ama Allah'a hamdolsun biz buradayız, dimdik,
sapasağlam ayaktayız. Dava burada, inşallah yarın da burada olacak. Mevla ömür,
milletimiz de yetki verdikçe burada olmaya devam edeceğiz.
"HER ZAMAN
KUCAKLAYICI, KUŞATICI OLDUK"
Önceki hafta Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın
Özgür Özel'i AK Parti Genel Merkezi'nde kabul ettik ve kendisiyle bir buçuk
saati aşkın verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Görüşme sonrasında da ifade
ettiğim gibi Türkiye'de siyasetin bir yumuşamaya ihtiyacı var ve biz bu konuda
her zaman olduğu gibi üzerimize düşeni yapıyoruz, yapacağız. Esasen biz hiçbir
zaman kutuplaşmanın, gerilimin, kamplaşmanın tarafı olmadık, olmayacağız.
Türkiye'yi bir gördük, beraber gördük, hiçbir ayrım yapmadan bir bütün olarak
85 milyonun tamamını kucakladık. Milletimizin her bir ferdini Türkiye ortak
paydasında buluşturmak için gerçekten büyük mücadeleler verdik. Siyasetimizi
gerilim ve kutuplaşma üzerine değil, hizmet üzerine, hedefler, projeler,
yatırımlar üzerine inşa ettik. Haksızlık, adaletsizlik karşısında elbette
öfkelendik ancak milletimizle irtibatımızda her zaman kucaklayıcı, kuşatıcı
olduk.
Temennimiz odur ki önümüzdeki dört yıl gerilimle değil,
karşılıklı hoşgörüyle geçsin. İstiyoruz ki muhalefet yıkıcı, kırıcı değil,
yapıcı olsun. Arzumuz odur ki, Türkiye'nin meseleleri siyasetin günlük
polemiklerinin üzerinde ele alınsın. Biz milletimizin de takdir ve talep ettiği
bu iklimin Türk siyasetinin normali haline gelmesini ümit ediyoruz. Siyaseti
yüksek gerilim hattına hapsetmek isteyenler her zaman olacaktır ama olmasını
istemiyoruz.
"KUKLAYI DA
KUKLACIYI DA OYUNU KİMİN YAZDIĞINI DA ÇOK İYİ BİLİYORUZ"
FETÖ'ye diyet borcunu ödemek için Yenikapı ruhunu
baltalayanlar görüyoruz ki asla boş durmuyor. Siyasetteki tüm sermayesi köken,
meşrep, inanç, bunun üzerinden insanları ayırmak olanların nereye varmaya
çalıştığının idrakindeyiz. Kuklayı da kuklacıyı da oyunu kimin yazdığını da çok
iyi biliyoruz.
Ne kadar çirkinleşirse çirkinleşsinler biz o tuzağa
düşmeyeceğiz. Bize yakışan ağırbaşlılıktır, bize yakışan, tevazudur, bize
yakışan hoşgörüdür. Başkaları ne yaparsa yapsın biz kucaklayıcı ve kuşatıcı
olacağız. Bu noktada şu hususun da altını çizmek isterim. Partimizin kapıları,
ilkeleri bizim ilkelerimizle örtüşen herkese açıktır. Biz milletimizin,
devletimizin çıkarları için kin tutarız. Ama siyasette kin kavramını asla kabul
etmeyiz. İhanete varmayan her dostluk bizim için bakidir. Yeter ki samimiyet
olsun, hüsnüniyet olsun, ülkeye ve millete hizmet derdi olsun. Diğer her şey
bir şekilde hal yoluna koyulur. Tabii siyasette yumuşama iklimini kara kışa
çevirmeye çalışanlar olduğunu, Cumhur İttifakı surlarında gedik açmak
isteyenler olduğunu biliyoruz ve görüyoruz. Daha önce de bu tarz teşebbüslerle
karşılaştık. Allah'a hamdolsun hepsinden güçlenerek çıktık. İnşallah yine
aynısı olacak. Fitne ve nifak odaklarına kesinlikle göz açtırmayacağız. Cumhur
İttifakı daha da güçlenerek, saflarını sıklaştırarak, dayanışmasını artırarak
yoluna devam edecek. Türkiye Yüzyılı'nın inşası için omuz omuza çalışmayı her
zamankinden daha adanmış şekilde sürdüreceğiz.
"NEKBE'NİN
ACISINI EN AZ ONLAR KADAR YÜREĞİMİZDE HİSSEDİYORUZ"
Bugün 15 Mayıs dünya genelindeki tüm Filistinliler için, onlarla birlikte bizim için son derece anlamlı bir gün. Bugün büyük felaket anlamındaki Nekbe'nin 76'ncı yıl dönümü. Osmanlı cihan devleti, Filistin topraklarından çekilmek zorunda kalınca İngilizlerin himayesinde Siyonistler, bu topraklarda adım adım işgale başladılar. Filistin topraklarında ilk kitlesel katliam esasen 1918 yılında Osmanlı'nın çekilmesiyle başladı. Siyonist çeteler, Siyonist terör örgütleri, toplu cinayetler işleyerek Filistinlileri topraklarından sürdü, göç etmek zorunda bıraktı. Yüz binlerce Filistinli yanlarına sadece evlerinin anahtarlarını alarak Lübnan'a, Ürdün'e, Suriye'ye, diğer bölge ülkelerine gitti ve mülteci kamplarında on yıllar sürecek zor bir hayata başladılar. Kalanların durumu gidenlerden daha kötüydü.
14 Mayıs 1948'de İsrail devleti kuruldu ve işgal, soykırım
politikaları artık bir devlet politikası olarak sürdürüldü. İşte Filistinliler
İsrail devletinin kurulmasının hemen ertesi günü 15 Mayıs'ı 'Büyük Felaket',
yani Nekbe olarak ilan ettiler ve her yıl 15 Mayıs'ta evlerine,
bağımsızlıklarına kavuşma umudunu tazeliyorlar. Bu Nekbe gününde tüm Filistinli
kardeşlerimize kalpten selamlarımızı gönderiyorum. Nekbe'nin acısını en az
onlar kadar yüreğimizde hissediyoruz. Nekbe'nin yıldönümünde en az onlar kadar
umudu muhafaza ediyoruz. Er ya da geç Filistinliler evlerine dönecekler. Er ya
da geç, Filistinliler yastıklarının altında muhafaza ettikleri ve nesilden
nesile emanet bıraktıkları o anahtarlarını kullanacak, inşallah kendi evlerine,
yuvalarına kavuşacaklardır.
"DÖKTÜKLERİ HER
DAMLA KANIN HESABINI MUTLAKA VERECEKLER"
Bugün burada bazı gerçekleri açık açık konuşmak
durumundayım. Hitler, Yahudi soykırımını yaparken yalnız değildi. Avrupa'daki
birçok ülke Hitler'i destekliyordu. Hitler, acımasızca katliam yaparken,
soykırım yaparken kendisini çok güçlü, çok kudretli, yenilmez hissediyordu. Ne
oldu? Kafasına bir kurşun sıktı, yanmış cesedi Almanya gibi harabeye dönmüş
sığınağında bulundu. Aynı şekilde Bosna'da Bosna Sırplarının lideri Miladic,
Bosna'da kıyım yaparlarken Avrupa ve birçok ülke arkalarındaydı. BM'nin güya
koruması altındaki Srebrenitsa'da soykırım yaparken dünyanın güçlü ülkeleri
arkalarındaydı. Dünyanın gözü önünde 8 bin 372 Boşnak kardeşimizi şehit
ettiler. Yenileceklerini asla düşünmüyorlardı. Bir gün hesap vereceklerini hiç
hesaba katmıyorlardı. Ne oldu? Yakalandılar, mahkemeye çıktılar ve bir
zamanların o kudretli politikacıları, o soykırımcı generalleri hesap verdiler,
şimdi hapiste ölümü bekliyorlar.
Er ya da geç Gazze kasabı Netenyahu'yu ve onunla birlikte
Gazze'de soykırıma ortak olanları da unutmayın, aynı akıbet bekliyor.
Göreceksiniz, döktükleri her damla kanın hesabını mutlaka verecekler. Vahşice
katlettikleri 35 bin Filistinlinin yaralanan ve uzvunu kaybeden 80 bini aşkın
Gazzelinin ahı bunların peşini asla bırakmayacak. Biz de soykırımcıların hukuka
hesap vermesi için enselerinde olacağız. Artık tüm dünyanın bir hakikati
kabullenmesi lazım. Gazze soykırımının hesabını sormadan dünya huzura
kavuşamaz, dünya temiz kalamaz. Kimse bizden susmamızı, sözümüzü yumuşatmamızı
beklemesin. Bakınız bunlar cani oldukları kadar küstahlar, barbar oldukları
kadar da şımarıklar.
Bombalarla, mermilerle, en ölümcül silahlarla, keskin
nişancılarla, açlıkla, susuzlukla insan öldürdüler. Hastaneleri, ambulansları
vurdular, insanları evlerinden çıkarıp güya güvenli bölgelere yönlendirdiler.
Güvenli bölgelerde sivil katlettiler. Yardım için bir parça ekmek için koşuşan
insanları öldürdüler. Annelere evlatlarının parçalarını toplattılar. Tarihte
bunun örneği yok. Hitler bile tarihe kara bir leke olarak geçen o insanlık dışı
holokostu yaparken bu kadar aleni yapmadı, bu kadar cüretkar değildi. Bunlar o
kadar pervasız ki kameralar önünde, canlı yayınlarda gazetecileri, doktorları,
sivilleri, daha kundaktaki bebekleri katlettiler, camileri, okulları,
kiliseleri bombaladılar. Bundan kaçamazlar, kaçamayacaklar. Mahkeme-i kübraya
çıkmadan önce inşallah dünyada bunun hesabını verecekler, cezalarını
çekecekler.
"BUNUN BEDELİNİ
ÖDEYECEKSİNİZ"
Bakın şimdi uluslararası mahkemeyi baskı altına almaya
çalışıyorlar. Birleşmiş Milletler kürsüsünden, Birleşmiş Milletler şartını
parçalayarak güya dünyaya meydan okuyorlar. Nesin sen ya? Orada ufak kağıt
makinesi içerisinde onu parçalamak suretiyle bu işten yırtacağını mı
zannediyorsun? Bedelini ödeyeceksiniz. Bunun bedelini ödeyeceksiniz.
Filistin'e destek veren profesörleri, öğrencileri açıkça
tehdit ediyorlar. Ellerindeki devasa medya ve lobi gücünü kullanarak herkesi
susturmaya teşebbüs ediyorlar. Antisemitizm yaftası vurduklarında insanların
korkacağını, geri adım atacağını zannediyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar.
İnsanlık bu katillerin yakasını bırakmayacak. İnsanlık bıraksa dahi biz bu
katillerin, bu soykırımcıların, bu gözü dönmüş cinayet şebekesinin peşini
bırakmayacağız.
"GÖZÜNÜ ER YA DA
GEÇ ANADOLU'YA DİKECEKLER"
Şimdi Hamas'ı destekliyoruz diye Hamas'a sahip çıkıyoruz
diye dışarıda ve içeride bizi eleştiriyorlar. Sizde hiç mi vicdan yok, hiç mi
insafınız kalmadı? Gazze'de açlıktan ölmek üzere olan masum yavrulara yardım
götüren tırlara bile tahammül edemeyenleri savunacak kadar, bu terörü, terör
devleti savunacak kadar mı ruhunuzu, kimliğinizi, kişiliğinizi kaybettiniz?
Sanmayın ki Gazze'de duracak Sanmayın ki Ramallah güvenlik içerisinde olacak.
Bu azgın devlet, bu terör devleti eğer durdurulmazsa, vadedilmiş topraklar
hezeyanıyla gözünü er ya da geç Anadolu'ya dikecekler. İsrail Gazze'de sadece
Filistinlilere saldırmıyor. Bize saldırıyor bize. Hamas Gazze'de Anadolu'nun
ileri hat savunmasını yapıyor. Bunu göremeyecek kadar kör müsünüz? Bunu
anlamayacak kadar mı idrakiniz kapandı.
Ben Hamas'ı Kuvayı Milliye'ye benzetince rahatsız olanlar
var. Neden rahatsız oldunuz? Kuvayı Milliye'ye de eşkıya demediler mi? Asi
demediler mi? İsyancı demediler mi? Hain demediler mi? Şaki demediler mi? Bugün
Hamas'a terör örgütü diyenler 100 yıl önce olsa inanın Kuvayı Milliye'ye de
terör örgütü diyecekler, asi, şaki, hain diyeceklerdi. Bu millet her zaman
mazlumun yanında durmuştur. Bu millet her zaman mağdurun, garibin, gurebanın
yanında durmuştur. Bu millet özellikle de istiklali için, özgürlüğü için,
vatanlarını korumak için mücadele edenlerin yanında durmuştur. Hem kendi
topraklarının istiklali için savaşan hem de Anadolu'yu savunan Hamas'ın yanında
durmaya devam edeceğiz. Ruhunu, aklını ve vicdanını Siyonist katillere kiraya
verenlere asla itibar etmeyeceğiz.
"HAK BİLDİĞİMİZ,
İNANDIĞIMIZ KUTLU YOLDA AZİMLE VE SABIRLA YÜRÜYECEĞİZ"
Anneler Günü'nde 81 ilde Filistinli anneler için
susmayacağız diyerek örnek bir duruş sergileyen AK Parti kadın kollarını tebrik
ediyorum. AK Parti Gençlik Kolları, Üniversiteler Teşkilatını 60'tan fazla
üniversitede gerçekleştirdiği barışçıl Filistin'e destek eylemleri için ayrıca
kutluyorum.
Türkiye'nin mazlum ve mağdurların umudu haline dönüşmesinden
emperyalistlerin rahatsız olmasını anlayabiliyoruz. İnsani değerleri ve adaleti
merkeze alan politikalarıyla Türkiye bunların yüzyıllardır devam ettirdikleri
sömürge düzenine unutmayın, çomak sokmuştur. Dünya 5'ten büyüktür tespitimizin
ne kadar doğru olduğu yaşanan her krizde bir kez daha ortaya çıkıyor. Bu
çağrımızın Afrika'dan Asya'ya iradeleri yok sayılan ülkelerde günden güne fazla
makes bulduğunu görüyoruz.
Türkiye giderek bir cazibe, bir çekim merkezi haline
gelmektedir. Ülkemize yönelik propagandaların artmasının gerisindeki
sebeplerden biri de işte budur. Kimin ne yaptığını ve nereye varmak istediğini
gayet iyi biliyoruz. Bunlara bugüne kadar boyun eğmedim. Allah'ın izniyle
bundan sonra da geri adım atmayacağız. Hak bildiğimiz, inandığımız kutlu yolda
azimle ve sabırla yürüyeceğiz. Şunun bilinmesini isterim. Tayyip Erdoğan olarak
tek başıma kalsam da Filistinli, Suriyeli, Somalili, Türkistanlı, Sudanlı
mazlumların hakkını savunmaya devam edeceğiz.
"HER ZAMAN
SÖYLÜYORUM, KORKAKLAR ZAFER ANITI DİKEMEZ"
Siyonist katillerin ve piyonlarının bizi hedefe koyması
ülkece çekinilecek bir şey değil, göğsümüzde gururla taşıyacağımız bir şeref
madalyasıdır. Her zaman söylüyorum, korkaklar zafer anıtı dikemez. Ne yarım
asrı bulan siyasi hayatımızda ne de 21 yılı aşan iktidarlarımız boyunca
korkanlardan, sinenlerden, zoru görünce kaçanlardan olmadık. Gün oldu
vesayetçilere meydan okuduk. Gün oldu eli kanlı terör örgütlerine meydan
okuduk. Gün oldu emniyet, yargı ve ordu içinde yuvalanmış FETÖ'cü alçaklara
meydan okuduk. Vatanımızın bekasına, milletimizin istiklaline kim kastederse
bundan sonra da karşılarında dimdik durmaya devam edeceğiz.
"TÜRKİYE
BUNLARIN MUHAYYİLESİNDEN ÇOK ÇOK BÜYÜKTÜR"
Hükümetimiz, ittifakımız ve devletimiz her zamankinden daha
güçlüdür, daha kararlıdır, hedeflerine daha fazla kilitlenmiştir. Gazze'de
soykırım bitinceye ve katiller hukuk önünde hesap verinceye kadar tüm
imkanlarımızla Filistin halkına sahip çıkacağız. Görüyorum ki kimi vicdan
fukaraları Filistin'den gelen yaralıları Türkiye'de tedavi etmemizden rahatsız
olmuşlar. Vah zavallılar, istedikleri kadar rahatsız olsunlar. İstedikleri
kadar ortalığı ayağa kaldırsınlar. Bu devletin de bu milletin de hamdolsun
yaralının yarasını saracak gücü ve kudreti ziyadesiyle vardır. Türkiye bunların
muhayyilesinden çok çok büyüktür.
Biz kendi vatandaşımıza da misafire, muhacire, muhtaca,
yaralıya da en kaliteli sağlık hizmetini sunabilecek büyük bir ülkeyiz. Bunlar
bereket kavramını bilmezler, bunlar şefkat kavramını, merhamet kavramını
bilmezler, bunlar ensar-muhacir kardeşliğinin ne demek olduğunu bilmezler.
Bizim kültürümüzde misafir, unutmayın bereketiyle gelir. Sen bir hastaya, bir
yaralıya kucak açarsın, Allah da onun mükafatını verir. Bu milleti de bu
devleti de ayakta tutan elhamdülillah kaybetmediği, kaybetmeyeceği şefkatidir,
merhametidir, misafirperverliğidir. Dün Gazzeli Çanakkale'^de bizim toprağımızı
savundu. Mezar taşı orada, Çanakkale'de. Bugün biz de elbette Gazzelinin,
Filistinlinin yanında duracağız. Bunu da bir karşılık, bir borç duygusuyla
değil, bu milleti millet yapan şefkatle, merhametle yapacağız. Bu vesileyle bir
kez daha Filistin'e selamlarımızı yolluyoruz. Nekbe, büyük felaket gününde her
zerremizle, her imkanımızla Filistin'in, Filistin davasının yanında olduğumuzu
bir kez daha ilan ediyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.