Erdoğan: Beklentimiz soykırımcıların ceza alması
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Netenyahu yönetiminin Gazze’de gerçekleştirdiği katliamın tarihe kara bir leke olarak geçtiğini belirterek, “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bu soykırıma ceza vermesi için elimizden geleni yapacağız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap
Emirlikleri ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerle söyleşi gerçekleştirdi,
ziyareti değerlendirdi.
2053 yılı itibarıyla net sıfır emisyon hedefine ulaşmayı
öngördüklerini aktaran Erdoğan, toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir
enerji kaynaklarının payını yüzde 55'e çıkardıklarını söyledi.
Bu oranla Türkiye'nin Avrupa'da beşinci, dünyada 12'nci
sırada yer aldığının altını çizen Erdoğan, "Hitabımda ülkelerin iklim
finansmanı kaynaklarına ve teknoloji transferi imkanlarına daha adil şekilde
erişmeleri gerektiğine dikkat çektim. Ülkemizin, dünyamıza, doğamıza olan
sorumluluğundan kaynaklanan bilinçle, küresel iklim eylemine katkı sunmaya
devam edeceğinin altını çizdik. Ayrıca uluslararası topluma iklim
değişikliğiyle mücadelede gereken dayanışmanın sergilenmesi çağrısında bulundum"
dedi.
"31. TARAFLAR
KONFERANSI’NA EV SAHİPLİĞİ YAPMAK İSTEDİĞİMİZİ İFADE ETTİK"
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin 60'ıncı oturumunun
ocak ayında İstanbul'da yapılacağı bilgisini paylaşan Erdoğan, şöyle devam
etti:
"Zirvede 2026 yılında düzenlenecek 31. Taraflar
Konferansı’na ev sahipliği yapmak istediğimizi ifade ettik. Adaylığımıza destek
talebinde bulunduk. Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin
topraklarında yaşanan insanlık dramını da zirve gündemine taşıdım. Liderler
Zirvesi’ne katılan muhataplarımın bir kısmıyla ikili görüşmeler de
gerçekleştirdim. Dünya İklim Eylemi Zirvesi’nin sonuçlarının ve Dubai'de
yaptığımız tüm görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Şimdi sözü
sizlere veriyorum."
Erdoğan, genel değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin
gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"BARIŞIN PEŞİNİ
BIRAKMAYACAĞIZ"
Şu ana kadar Gazze’deki İsrail saldırılarının sona ermesi ve
kalıcı ateşkesin sağlanması için nasıl her mahfilde çabamızı gösterdiysek,
bundan sonra da yine aynı istikamette bu gayretleri göstermeye devam edeceğiz.
Biz baştan itibaren çatışmalara insani aradan ziyade ateşkesin kalıcı olarak
ilanından yana olduğumuzu hep vurguladık.
İsrail'in hukuk tanımaz yaklaşımı neticesinde gelinen durum,
endişelerimizde haklı olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Burada bir barış
fırsatı yakalanmıştı ve bu fırsatı maalesef İsrail'in bu uzlaşmaz yaklaşımıyla
şimdilik kaybettik. Ancak "bundan sonrası da böyle olacak, barış
fırsatları heba edilecek" yaklaşımı içerisinde değiliz, umudumuzu
yitirmeyelim. İnşallah tekrar beklediğimiz kalıcı barış fırsatını yakalarız.
Barışın peşini bırakmayacağız. Bu tabloda dahi "durmak yok, yola
devam" diyoruz. "Ateşkesle ilgili hangi adımları atar ve nereleri
zorlarsak, kalıcı barış fırsatını yeniden yakalarız?" bunun arayışı
içerisindeyiz.
"İRTİBATLARIMIZI
DEVAM ETTİRİYORUZ"
Devlet ve hükümet başkanlarıyla irtibatlarımızı devam
ettiriyoruz. Nitekim bugün yaptığımız görüşmelerde de muhataplarımıza bu
düşüncemizi ifade ettik. Onlarla birlikte bu gayreti devam ettirerek inşallah
bir netice alalım istiyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde Dışişleri
Bakanımız Hakan Fidan’ın da içinde olduğu Dışişleri Bakanlarından oluşan bir
Yedililer Grubu var. Onlar da bu çalışmaları devam ettiriyorlar. İnşallah bu
çalışmalardan da bir netice alırız.
"TEMAS GRUBU,
İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI ADINA ÇALIŞMALARINA BAŞLADI"
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Riyad Zirvesi’nde alınan
karardan sonra ilgili temas grubu, İslam İşbirliği Teşkilatı adına
çalışmalarına başladı. Burada dikkat edilmesi gereken birkaç husus var.
Birincisi; İslam ülkeleri Gazze ve Filistin meselesine yoğunlaşırken diğer
taraftan da bugüne kadar olmadık bir şekilde bir araya gelip, bizim uzun
yıllardır söylediğimiz "bölge halklarının kendi sorununa sahip
çıkması" prensibini hayata geçirdiler. Bunun kurumsallaşması belki en
büyük stratejik kazancımız.
Gazze'yle ilgili ortaya konulan bu grubun faydası, İslam
İşbirliği Teşkilatı üyelerini ortak politika etrafında birleştirmesi oldu. Bir
yandan Gazze'deki ateşkesin sağlanması için çalışırken bunun paralelinde iki
devletli çözüme yönelik de çalışılmaların sürmesi gerekiyor. Bunu ilk önce
kendi aramızda bir başlangıç noktası olarak kabul ettik, daha sonra muhataplarımıza
aktarmaya başladık.
"HAMAS’IN
DIŞLANMASI, HAMAS’IN YOK EDİLMESİ GERÇEKÇİ BİR SENARYO DEĞİL"
İkinci nokta; Gazze'yi iki devletli çözümün olmadığı bir
ortamda tartışmama konusunda muhataplarımızı bir noktaya getirdik. Ortak
baskımız neticesinde Avrupa ülkelerinin bir kısmının hem bizim konumumuzu
anladığını hem de bizim savunduğumuz tezleri sahiplenmeye başladıklarını
gördük. Londra'da, Paris'te, Barselona’da Akdeniz İşbirliği Toplantısı’nda ve
en son New York'ta, Birleşmiş Milletler'de yapılan kapsamlı görüşmelerde grubun
çalışmalarının çok ciddi netice vermeye başladığını gördük.
Grup geldiği yer itibarıyla artık bir yol haritası
hazırlanabileceği görüşünde ve bunun için çalışmalar var. Çalışma grubu haftaya
da Amerika Birleşik Devletleri ile bir araya gelecek.
Başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere olmak üzere
İsrail'i destekleyen Batılı ülkeler, İsrail'in savaş değerlendirmesinden
hareketle iki devletin çözümden ziyade "Hamas tehdidini ne
yapacağız?" diye bir soruyu sürekli hem bizim, hem dünya kamuoyunun önüne
getiriyorlar. Biz de diyoruz ki; "Eğer iki devletli çözümü şu anda merkeze
alırsak, Gazze ve karşılıklı tehdit konuları da zaten ortadan kalkar. Bunu
buradan halletmek lazım. Hamas’ın dışlanması, Hamas’ın yok edilmesi gerçekçi
bir senaryo değil."
FİLİSTİNLİLERİN LAHEY
ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ'NE BAŞVURUSU
3 bin’e yakın avukat Lahey’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne
gerekli başvuruyu yaptı. İstanbul Milletvekilimiz Cüneyt Yüksel, bu heyetin
içerisindeydi. Lahey’deki süreci de takip edecekler. Oradan beklentimiz,
Netanyahu başta olmak üzere suçüstü yakalanan bu soykırımcıların, bu Gazze
kasaplarının gereken cezayı almalarıdır. Temennimiz odur ki, verilecek kararla
adaleti bekleyenler, "İşte şimdi oldu" desinler.
"ER YA DA GEÇ,
MUTLAKA İSRAİL BUNUN HESABINI VERECEK"
Bizler bu davanın üst seviyede takibini yapacağız.
Milletvekilimiz Cüneyt Yüksel Lahey’deki görüşmelerinin başarılı geçtiğini
ifade etti. Beklentimiz verdiğimiz belgeler, bilgilerle beraber Uluslararası
Ceza Mahkemesi'nde inşallah olumlu neticeler alma istikametinde. Peşini
bırakmayacağız, takipçisi olacağız. Biz bu soykırımda parmağı olan tüm İsrail
yöneticilerinin yargılanıp ceza almasını istiyoruz. Bunun için dünyaya görev
düşüyor. Hem rahmetli Aliya’nın dediği
gibi "Unutulan soykırım tekrarlanır." Biz bu soykırımı unutmayacak ve
unutturmayacağız. Er ya da geç, mutlaka İsrail bunun hesabını verecek.
Buna sessiz kalmanın utancını, dilini zalime uzatmaya
çekinenler muhakkak yaşayacak.
"YILLAR VE
NESİLLER BOYUNCA BU SESSİZLİKLERİNİN BEDELİNİ ÖDEYECEKLER"
"Bizim kimseye borcumuz yok" derken bunu söylüyorum.
Bugün başta İspanya gibi bazı yürekli ülkeler hariç Batılı ülkeler, Filistin’e
borçlanıyorlar. Zulme karşı çıkma sorumluluklarını yerine getirmiyorlar. Biz
tarihin hiçbir döneminde zalim de olmadık, zulme rıza da göstermedik. Bu yüzden
alnımız aktır. Ancak bugün sessiz kalanların yüzleri kararmaktadır.
Netanyahu yönetiminin Gazze’de gerçekleştirdiği katliam
tarihe bir kara leke olarak geçti. Bu
leke, sadece Netanyahu yönetiminin değil, ona şartsız ve koşulsuz destek veren
ülkelerin alnına da yapıştı. Bu devletlerin ve uluslararası kuruluşların
kayıtsızlığını dünya asla unutmayacak. Yıllar ve nesiller boyunca bu sessizliklerinin
bedelini ödeyecekler.
"UCM'NİN
SOYKIRIMA CEZA VERMESİ İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ"
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bu soykırıma ceza vermesi
için elimizden geleni yapacağız. Ancak küresel sistemin çarpıklığı nedeniyle
bir yerde bunun önüne geçmeye çalışanlar olacaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar
vicdan mahkemelerinden aldıkları cezadan kurtulamayacaklar. Soykırım mağduru
diye yıllarca ortalıkta dolaşan İsrailli yöneticiler, artık atalarının
katillerine dönüşmüştür. Bu hükmü insanların zihinlerinden de tarihin
kayıtlarından da vicdanlardan da silemeyecekler.
"BU KİŞİLERİN
GASP ETTİKLERİ EVLER, ARAZİLER, İŞ YERLERİ FİLİSTİNLİLERİN ÖZ MALLARIDIR"
İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde hatırlarsanız bu
işgalci yerleşimciler terörist olarak ilk defa kayıt altına alındı. Şu anda
Batılıların savunamadığı tek şey, yerleşimcilerin işledikleri cinayetler. Bu
hukuksuzlukları Amerikalılar dahi açıktan eleştiriyorlar. Bu işgalci
teröristler için yerleşimci tabirini terk edip işgalci terörist tanımlamasını
kullanıp yaygınlaştırarak işe başlayabiliriz. Bu kişilerin gasp ettikleri
evler, araziler, iş yerleri Filistinlilerin öz mallarıdır.
Bunu anlayıp, anlatarak mesafe alabiliriz. Hukuki zeminde
yapılacaklar, devletlerin alması gereken tutumlar başkadır. Düşünün bir eviniz
var, atanız dedeniz o evde yaşamış, yıllarca o toprağı işlemiş, üzerinde
yaşamışsınız sonra eli silahlı bu teröristler geliyor ve size "burası
artık benim" diyor. Bu zulüm değil de nedir? Diğer taraftan Tevrat’taki on
emir içerisinde sadece "öldürmeyeceksin" emri yok. On emrinden biri
de "komşunun malına, mülküne göz dikmeyeceksin!" emridir. Bunların
böyle bir derdi yok.
Netanyahu sürekli dini söylemlerle soykırımlarını
temellendirmeye çalışıyor ancak görüyorsunuz bunların yaptıklarının dini bir
dayanağı da yok. Bunlar işgalci, bunlar zalim. Ortada çok büyük bir terör
vakası var. Bu bir devlet terörüdür. Bu devlet terörü karşısında da suskun
duramayız.
"FİLİSTİN
DAVASINI MERAK EDENLER ŞİMDİ İSLAM'LA ŞEREFLENİYOR."
Öncelikle bizlerin vazifesi, hakikati en yalın haliyle ve
mümkün olduğunca da çok sayıda kişiye anlatmaktır. Bundan vazgeçmeyeceğiz,
tereddüt etmeyeceğiz. Burada gerek yazılı ve görsel medyamıza büyük iş düşüyor.
Hem ülkemizin hem dünyanın büyük bir çoğunluğuna sizinle ulaşabiliriz. Bizler
de ulusal, uluslararası toplantılarımızda bunu yapıyoruz ve buna devam
edeceğiz.
Şu gerçeği de bilmemiz lazım; hiçbir zaman bunların bu
zalimliklerini gizlemeye güçleri yetmeyecektir. Bütün gerçekler su yüzüne
çıkıyor. Gazze’de yaşanan vahşet ve oradaki şehitlerimizin fedakarlığı dünyada
yeni bir uyanışa, yeni bir silkinişe Allah'ın izniyle vesile olacaktır.
Bu vahşet, bu cinayet, bu terör ne kadar yayılırsa yayılsın,
Gazze’de dökülen tek bir damla kan, akan tek bir damla gözyaşı bile boşa
gitmeyecektir. Buna da yürekten inanıyorum. Bu ödenen bedeller Allah'ın izniyle
lehe dönüşecektir, hiç endişeniz olmasın. Bu silkiniş üstad Sezai Karakoç'un
bizlere anlattığı o "Diriliş Muştusu"na inanıyorum ki vesile olacaktır.
Çünkü diriliş muştusunun bedeli öyle kuru kuruya olmuyor.
Bakın Filistin davasını merak edenler şimdi İslam'la
şerefleniyor. Yeni bir uyanış, yeni bir diriliş. İsrail Filistin'in sesini,
nefesini kesmek için fosfor bombaları dahil binlerce bomba atıyor. Sizler televizyon
yayınlarında bunları yakalıyor, bu fosfor bombalarının nasıl atıldığını
ispatlıyorsunuz. Amerika başta olmak üzere Batı tüm imkanlarıyla yükleniyor,
her türlü desteği veriyor ama nafile…
"BUNLARIN
NEFESİNİ, SOLUĞUNU İNŞALLAH KESTİRECEĞİZ"
Bizler de nasıl olsa hakikat bir gün ortaya çıkar diye
elimiz kolumuz bağlı duramayız. Yapmamız gereken rehavete kapılmadan elimizle,
dilimizle bunu anlatmaktır. Bu tür kötülükleri gördüğümüz zaman, elimizle, eğer
buna gücümüz yetmiyorsa dilimizle, eğer buna da gücümüz yetmiyorsa, o zaman
kalbimizle, gönlümüzle buğzedeceğiz. Bu da imanın en zayıf halidir. Bunları
yapmamız lazım ve çok çalışacağız. İsrail, kardeşlerimize yaptıkları karşısında
‘Ben bu işi bitirdim.’ diyemeyecek. Onun için Lahey önemli. Bunun dışında da
attığımız adımlarla bunların nefesini, soluğunu inşallah kestireceğiz. Gayret
bizden tevfik Allah’tan.
"HAMAS’I, KİM NE
DERSE DESİN, BİR TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK ASLA KABUL EDEMEM"
Ben Amerika'ya daha ilk seyahatimde orada Jewish Community
ile toplantı yapmıştım. 20 yıl önce bana orada Hamas'ı sormuşlardı. Ben de
demiştim ki "Hamas bir terör örgütü değildir. Onlar sadece 1947'den şu ana
kadar elde tutabildikleri bir avuç toprakta mücadelelerini sürdüren
insanlardır." Şu anda ben aynı yerdeyim. Hamas’ı, kim ne derse desin, bir
terör örgütü olarak asla kabul edemem. Böyle de tasvir edemem.
Siz PKK'yı, YPG’yi, FETÖ'yü ödüllendirirken, hatta hatta
bunları Oval Ofis’te ağırlarken, kalkıp da Hamas’ı bu şekilde yorumlamamızı
bekleyemezsiniz. Ben bunu ne inancım ne vicdanımla bağdaştırırım. Hamas'ın
içindekileri, El Fetih’i, Amerika gibi değil, gayet iyi tanıyorum. Hamas, her
şeyden önce Filistin’in bir gerçeği, orada bir siyasi partidir ve bir siyasi
parti olarak seçime girmiş ve kazanmıştır. "Terör örgütü" dediler,
çamur attılar, "Tutmasa da iz bırakır." dediler.
Hamas’ı bu şekilde, başta Amerika olmak üzere, Batı, böyle
bir konumlandırmayla sürekli olarak anlattı, anlatıyor. Bunu çok iyi bilmemiz
lazım. Bizler dış politikamızı Ankara’da oluşturur ve sadece Türkiye’nin
menfaatlerine, halkımızın beklentilerine göre dizayn ederiz. Muhataplarımız
eminim ki Türkiye’nin bu tip insani krizlerde ve çatışmalardaki tutarlı ve
dengeli dış politika adımlarını takdirle karşılamaktadır ancak bunları bambaşka
gerekçelerle yüksek sesle dile getirememektedir.
Türkiye’nin atacağı adımlara yönelik ülkelerin kendi
çıkarları doğrultusunda beklentilerinin olması doğaldır. Ayakları yere basan,
reel zeminde düşünüldüğünde bunların gerçekleşme olasılığının ne kadar düşük
olduğunu tahmin etmek de güç değildir.
YUNANİSTAN İLE
BEŞİNCİ YÜKSEK DÜZEYLİ STRATEJİK İŞBİRLİĞİ KONSEYİ TOPLANTISI
Temennimiz odur ki yeni bir dönem başlamış olsun. Çünkü her
zaman bir ifadem var "Biz dostları artırmaya, düşmanları azaltmaya
çalışıyoruz." diyorum. Bunları ikili görüşmemizde de kendisine çok açık
net, bundan önce söylediğim gibi yine söylemekte fayda olduğuna inanıyorum.
Çünkü Türkiye’den seslendiğiniz zaman Kos Adası’ndan o ses duyuluyor.
"BİRİLERİ BİZİ
BİRBİRİMİZE DÜŞÜRMENİN GAYRETİ İÇERİSİNDE"
Arasındaki mesafe bu kadar yakın, bu kadar geçmişi
itibariyle iç içe olan iki ülkenin hala düşmanlığı körükleyen seslerle yürümesi
doğru değil. Bir diğer taraftan da bizi kızıştıran kim? Bu noktada baktığımız
zaman Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birileri bizi birbirimize
düşürmenin gayreti içerisinde.
Parasını ödediğimiz halde bize F-16’larımız verilmezken
Yunanistan'a hala F-16'ları gönderiyor, mühimmatını gönderiyor. Amerika böyle
yapıyor diye bizim de herhalde geri çekilecek bir halimiz yok. Yanı başımızdaki
komşumuza ziyaretimizi yaparız, oturur konuşuruz. Eğer birbirimizin çıkarlarına
zarar verecek tutumlar içerisine girmiyorsak mesele yok. Yolumuza aynen devam
ederiz. Tabii ki görüş ayrılıklarımız var ve çözümü bir çırpıda mümkün olmayan
derin meseleler bulunuyor. Fakat hemen çözebileceğimiz ve iş birliği zeminini
genişletecek başlıklar da yok değil.
"BİZ
'KAZAN-KAZAN' ANLAYIŞI İLE ATİNA’YA GİDECEĞİZ"
Yeni bir dönem başlatır, verilen sözleri tutar ve dış
etkilerden arındırılmış bir düzlemde bu ilişkileri geliştirebilirsek eminim ki
kazançlı çıkarız. Bizim dış politika anlayışımız "hep ben kazanayım
karşıdaki kaybetsin" değildir. Biz
"kazan-kazan" anlayışı ile Atina’ya gideceğiz. Orada yeni dönemin
ruhuna yakışır kararlar almak için hem ikili ilişkilerimizi hem Türkiye-Avrupa
Birliği ilişkilerini ele alacağız.
İYİ PARTİ-CHP
GÖRÜŞMESİ
Biz politikalarımızı muhalefete göre değil, tamamıyla Cumhur
İttifakı'nın çerçevesiyle belirliyoruz. Bu konularda da öncelikle önümüzde
Büyükşehirler ile ilgili analizler var. Büyükşehirlerle ilgili arkadaşlarımız
şu anda yoğun bir çalışmanın içerisindeler. 30 büyükşehrin dışında da 51 normal
il belediyesi ile ilgili değerlendirmeleri yine Cumhur İttifakı olarak
yapacağız. Buradaki değerlendirmelerle birlikte de yola çıkacağız.
"BİZİM ALTILI
MASA, ON ALTILI MASA VESAİRE GİBİ MASALARIMIZ YOK"
Şu anda seçim işleri başkanlarımız, MHP'den üç arkadaşımız
ve AK Parti Genel Başkan Vekilimiz Efkan Ala ile görüşmeleri yapıyorlar. 6
kişilik komisyon bu çalışmaları tamamlayıp birkaç gün içinde de bizim üst
kurulumuza getirecekler, orda da çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
CHP ile İyi Parti veya HEDEP ne yapar? Bizim bunlarla
uğraşmak gibi bir derdimiz yok. Biz kendi işimize bakacağız. Bizim altılı masa,
on altılı masa vesaire gibi masalarımız yok. Sadece Cumhur İttifakımız var. Bu
Cumhur İttifakımızı da en uygun şekilde çalıştırmanın gayreti içerisinde
olacağız. Biz yolumuza bakarız. Kimin kiminle görüştüğüne, kimin kimi nerede
aday gösterdiğine bakmayız. Karşımıza kim çıkarsa en son seçimde olduğu gibi
milletimizin desteğiyle dersini verir ve kendi iç buhranları ile onları baş
başa bırakırız.
"BİZ
ŞEHİRLERİMİZİ EN İYİ ŞEKİLDE YÖNETECEK ADAYLARIMIZI OLUŞTURMAKLA MEŞGULÜZ"
Yeniden masa kurma çabaları varsa kurabilirler. Milletimiz
zaten masadan kalkanları, sonra tekrar oturanları, birbirlerini
hançerleyenleri, Cumhurbaşkanlığına layık gördüklerini kısa süre sonra Genel
Başkanlık koltuğuna layık görmeyenleri çok iyi biliyor. Biz uzun zamandır bu
partilerin ne dediğiyle söylemleri birbirini tutmadığı için ilgilenmiyoruz. Ne
yaptıkları da bizi ilgilendirmiyor. Biz millete hakkıyla hizmet etmenin,
ülkemizi güçlendirmenin, şehirlerimizi kalkındırmanın derdindeyiz. Biz
şehirlerimizi en iyi şekilde yönetecek adaylarımızı oluşturmakla, projelerimize
son halini vermekle meşgulüz. Onların atacağı ya da atmayacağı hiçbir adım bizi
etkilemez.
İSTANBUL ADAYI
İstanbul'da da Ankara'da da parti teşkilatımın içerisinde
görevli olan arkadaşlarım çalışmalarını yürütüyorlar. Çalışmaları belli bir
noktaya getirdikten, müracaat süreleri bittikten sonra biz de açıklamamızı
yaparız. Şu an itibariyle bu tür açıklamayı yapmamız asla doğru olmaz.
Bırakalım çalışmalar devam etsin. Belli bir noktaya gelsin. Açıkladığımız zaman
da mesele bitmiştir. Hepiniz zaten bunları gayet güzel bir şekilde
öğreneceksiniz. Ama bizleri mahcup edecek isimleri Allah’ın izniyle biz
milletimizin önüne koymayız. Bizim belediyecilik anlayışımız dillerde
destandır.
"İLLEGAL FON
VAATLERİNE KARŞI HALKIMIZ ÇOK DİKKATLİ OLMALIDIR"
Türkiye hukuk devletidir ve kim hukuksuzluk yapıyor ise
cezasını çeker. Konu yargıdadır ve yargı bununla ilgili gerekli araştırmasını
yapmaktadır. Vatandaşlarımızın kolay para vaadiyle, kısa zamanda yüksek kar
sunan dolandırıcıların türlü tuzaklarına düşmemelidir. Devlet tabii ki bunların
peşindedir ve oyunları bozmaktadır. Ancak bu illegal fon vaatlerine, yasal
olmayan yollarla elde edileceği söylenen karlara karşı halkımız çok dikkatli
olmalıdır.
Bu konularla ilgili kararlar inanıyorum ki yargı tarafından
en ideal şekilde verilecektir. Buradan sakınma diye bir şey söz konusu değil.
Bu olayda adı geçen şüphelilerle ilgili araştırmalar devam ediyor. Futbolcu
arkadaşlarla ilgili de aynı şekilde süreç devam ediyor. Bankanın en üst düzey
yöneticileri ile ilgili de şu anda bütün soruşturmalar devam ediyor. Öyle
zannediyorum ki kısa zamanda burada da inşallah neticeleri alacağız.
ASGARİ ÜCRET ÇALIŞMALARI
Asgari ücretle ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Vedat Işıkhan şu anda çalışmalarını yapıyor. Bu çalışmalarını olgunlaştırdıktan
sonra nihai tabloyu önümüze koyacak. Çünkü burada işçi, işveren temsilcileri
ile görüşmelerini bitirdikten sonra bize neticeyi getirecek. Biz de kendisini
dinleyeceğiz. Ondan sonra en uygun asgari ücret neyse bunun kararını vereceğiz.
Bütün mesele tarafları mağdur etmeden bir neticeye varabilmek.
Asgari ücret artışı zaten biliyorsunuz yıl içinde bir
kezdir. Bir kez verilecek zamla bu iş biter. Bunun da sorumlusu birinci derecede
Çalışma Bakanımız Vedat Işıkhan’dır. Biz vatandaşımızı bugüne kadar enflasyona
ezdirmedik ve ezdirmeyiz.
"ENFLASYON
SORUNUNU DA TARİHE KARIŞTIRACAĞIZ"
Ekonomi yönetimimiz bir yandan da enflasyonu dizginleyici
adımlar attı, bunlar da sürüyor. İşaretler olumlu, yakında enflasyonun kalıcı
bir şekilde dizginleneceğini göreceğiz. Enflasyon sorununu da tarihe
karıştıracağız.