Emine Erdoğan’dan eğitim hakkı vurgusu
Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu (ADF2025) kapsamında yapılan ‘Ayrışan Dünyada Geleceği İnşa Etmek: Eğitimin Dönüştürücü Gücü’ başlıklı ‘Yüksek Seviyeli Oturum’da konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, 2030’a 5 kala savaş bölgelerindeki milyonlarca çocuğun hala eğitime erişemediğini vurguladı. Erdoğan, “Unutmayalım ki çocukların uykularında bombalarla, füzelerle öldürüldüğü bir dünya masumiyetini ilelebet kaybetmiştir” dedi.
Antalya Diplomasi Forumu (ADF2025) kapsamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Pakistan Başbakanı Maryam Nawaz Sharif, Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Mahmut M. Özdil, BM Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı Başkanı Jeffrey Sachs ve UNICEF Eğitim ve Ergen Gelişimi Küresel Direktörü Pia Rebello Britto’nun teşrifleriyle ‘Ayrışan Dünyada Geleceği İnşa Etmek: Eğitimin Dönüştürücü Gücü’ başlıklı Yüksek Seviye Oturum yapıldı.
Programda konuşan Emine Erdoğan, “Antalya Diplomasi Forumu
bu yıl da çok görkemli bir konuya temas ediyor. Ayrışan Dünyada Bir Diplomasiyi
Sahiplenmek temasıyla küresel fay hatlarında kırılmalarının yaşandığı bu
dönemde diplomasinin barışçıl gücüne bir çağrı yapıyor. Günbegün kutuplaşmayla,
savaşlarla ve insani krizlerle daha çok gömülen dünyamızda diplomasiye şimdi
ziyadesiyle ihtiyacımız var. Şu bir gerçek ki insanlığın daha fazla çatışma ve
savaşı kaldıracak mecali kalmamıştır. Bu forumda uluslararası aktörleri barışın
ve adil bir düzenin herkesi muzaffer kıldığı bir dünya imar etmeye davet
edeceğiz. Diplomasinin birleştirici gücüyle insanların aralarında açılmış uzun mesafeleri
kapatmaya gayret edeceğiz. Ve insanlığa hoşgörü kültürünü yeniden ayağa
kaldırmayı teklif edeceğiz” dedi.
“EĞİTİM İNSAN OLMANIN
ZİRVESİNE DOĞRU BİR YOLCULUKTUR”
“Buradan hareketle bizler de bu panel ile ayrışan dünyamızı içine düştüğü tuzaklardan çıkarmada eğitimin dönüştürücü gücüne vurgu yapmak istedik” diyerek sözlerine devam eden Emine Erdoğan, “Bu salondaki herkesin ortak amacı insanlığı eğitimin aydınlık bir geleceğe açılan kapısında buluşturmaktır. Çünkü biliyoruz ki boş bir toprağı fidan ekerseniz onun geleceğine gür bir orman hediye edersiniz. Nesillere nitelikli eğitim sunarsanız toplumların ve büyük ölçekte ise dünyanın kaderini değiştirirsiniz. Eğitim insan olmanın zirvesine doğru bir yolculuktur. Bu yolculukta bizi ileri taşıyan hangi donanımlarla yola çıktığımızdır? Eğer yanımıza aldığımız haritada güvenilir referans noktaları eksikse yarı yolda kalırız.
Gerçek ve nitelikli
bir eğitimin amacı ortaya insan eseri koymaktır. modern dünya daha çok
meslekleri icra edecek, mekanikleşmiş insan kaynağı yetiştirmeye odaklanıyor.
Sayısız parçaya böldüğü bilgiden herkese bir parça veriyor, mikro uzmanlıklar
üretiyor. Halbuki geçmişe baktığımızda medeniyetlerin birçok farklı disiplinde
yetkin Hazerfenler yetiştirdiğini görüyoruz. Yani doktor olmakla İbni Sina
olmak, mimar olmakla Mimar Sinan olmak, bilim insanı olmakla Katip Çelebi olmak
arasında bir medeniyet tasavvuru farkı var” dedi.
SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR
ÇEVRE VURGUSU
Türk mütefekkiri Nurettin Topçu’nun ‘Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun. İnsanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin’ sözlerini hatırlatan Erdoğan, “Böyle bir mektep ancak eğitimi medeniyet mirasıyla, ilimle, irfanla ve ahlakla bütünleştirerek kurulabilir. Böyle bir eğitim insanı öyle bir ahlaki filtre kazandırır ki insanlığın hayrına hizmet etmeyen hiçbir şey o filtreden geçemez. Mesela siz ileri teknolojiyle kitleleri yok edecek silahlar üretmeyi aklınızın ucundan bile geçirmezsiniz. Onun yerine bu teknolojiyi insanları kıskacına almış hastalıkları iyileştirmeye seferber edersiniz. Bugün biz iklim değişikliğiyle mücadele eden dünyamızda tabiatla yeniden denge eksenli bir ilişki kurmaya çalışıyoruz.
Karbon ayak izimizi su ayak izimizi hesaplıyoruz. Bu yeni teknolojiyi
çocuklarımıza öğretmeye çalışıyoruz. Her ne kadar elimizden gelen tüm gayreti
ortaya koysak da çevre bilincinin yine de yeteri kadar içselleştirilemediğini
maalesef görüyoruz. Oysa Anadolu'nun büyük mutasavvıfı Yunus Emre, ‘Yaratılanı
severim, yaratandan ötürü’ derken, bize hem tabiata hem de insanlığa yepyeni
bir pencereden bakmayı öğretiyor. Bu bakışla artık ne kendimizi doğanın
efendisi olarak görebiliriz ne de onun üzerinde sömürüye dayalı bir tahakküm
kurabiliriz. Sürdürülebilir bir çevre dünyadaki rolünü bilen kendini insanlığa
karşı görevlerini yerine getirmekle yükümlü hisseden bir anlayışın doğal ürünü
olur. Sözün özü şu ki eğitimin amacı, insandaki entelektüel ve vicdani boyutu
yakalamaktır. Sırtını medeniyetin değerler manzumesine dayamamış bilgi,
yalnızca derinlikten uzak malumat olur. Hızla değişen dünyayı yorumlamakta aciz
kalır. İnsanlık, kendi ürettiği teknoloji ve bilim karşısında sıfıra
indirgenir. Çünkü modernite baktığında insana kendisini küçücük gösteren hileli
bir ayna tutuyor” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE MAARİF
VAKFI’NA ÖVGÜ YAĞDIRDI
“Medeniyetimizi inşa etmiş manevi önderlerin, düşünürlerin,
sanatçıların ve eğitimcilerin mirasçısı olduğumuzu çoktan unuttuk” diyerek
sözlerine devam eden Erdoğan, şöyle konuştu:
“Gerçekten de dünyaya ve hayata tekrar Hazreti Mevlana'nın,
Akşam Şemsettin'in, Ahmet Yesevi'nin gözlerinden bakmayı başarabilmemiz lazım.
O yüzden işe köklerimizi yeniden medeniyet pınarımızdan besleyerek
başlayabiliriz. İçine bilgi koyduğumuz aklı ilim gıdasıyla beslenmiş kamil bir
vicdanla yeniden dost yapmalıyız. Türkiye olarak küresel markamız haline gelen
Türkiye Maarif Vakfı'mızla dünya genelinde 55 ülkeye bu anlattığım vizyonu
taşıyoruz. Anadolu'da bir söz vardır; arı kovanından çıkmazsa bal yapamaz
denir. İşte Türkiye Maarif Vakfı gittiği her yere Türkiye'nin adi, kucaklayıcı
ve barışçıl yaklaşımını da beraberinde götürüyor. İlmin ruhu, aklı ve vicdanı
besleyen balını hiçbir fark gözetmeden insanlığa sunuyor ki dünya herkesin
rahat nefes aldığı bir yer olsun.”
“2030’A 5 KALA HALA
MİLYONLARCA ÇOCUK EĞİTİME ERİŞEMİYOR”
“UNESCO'nun yaptığı bir araştırmaya göre sadece temel okuma yazma becerilerine sahip olmak 171 milyon insanı aşırı yoksulluktan kurtarabilirdi” bilgisini veren Erdoğan, “Çünkü yetişmiş her insan dönüştürücü bir güç haline gelir. Bulunduğu yerde büyük bir etki alanı oluşturur. Ailesini ve toplumu kalkındırır. Bilgisini ve becerilerini gelecek nesillere aktararak sürdürülebilirliğin aktörü olur. Ancak düşünün ki 2030’a 5 kala savaş bölgelerindeki milyonlarca çocuk hala eğitime erişemiyor. Hem de eğitim en temel insan hakkı iken. Büyük bir üzüntüyle ifade ediyorum ki çocuklara yaşam hakkı bile sunamadığımız dünyamızda eğitim hakkı sıralamanın çok gerilerinde kalıyor.
Filistin'de çocuklar bırakın okula gitmeyi düşünebilmeyi uzatılan mikrofonlara,
‘Ölmek istiyorum. Çünkü savaş yüzünden yaşamaktan yoruldum’ diyorlar. Canın ne
çekiyor diye sorulan her çocuğun normal şartlarda çikolata ya da dondurma
demesi gerekirken onlar yalnızca ‘ekmek’ diyebiliyor. Annen baban nerede diye
soran gazetecilere evde ya da işte demek yerine ‘cennette’ diyorlar. Dünyamız
artık küçücük çocukları ağır kederlerle yoran minik kalplerindeki yaşama
sevinçlerini yok eden bir yer oldu. Çocukların hiçbir savaşın tarafı
olamayacağını, insanlığın felce uğramış vicdanına hatırlatmamız gerekiyor.
Unutmayalım ki çocukların uykularında bombalarla, füzelerle öldürüldüğü bir
dünya masumiyetini ilelebet kaybetmiştir” diyerek sözlerini noktaladı.
TEKİN: EĞİTİMLE
İLGİLİ İLGİLİ TARTIŞMALARIN TAMAMI REKABETÇİ VE EMPERYAL BİR MANTIK ÇERÇEVESİNDE
Aynı programda konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ise “Sayın Cumhurbaşkanımızın çizdiği vizyon çerçevesinde dünyada barışı egemen kılmak için bir iyilik hareketi başlatmak gerektiğine inandık. Bunun için de eğitim programlarımızda hep ıskaladığımız insani değerlerin yeniden programın içerisine yedirilmesi gerektiğini düşündük ve böyle bir realiteden hareket ettik. Bunları yaparken biraz önce Meryem Nevaz Şerif hanımefendinin de konuşmasında ifade ettiği dünyada eğitimle ilgili yapay zekadan eğitime erişime kadar, kız çocukların okullaşmasından okullaşma oranının arttırılmasına kadar her noktada atılması gereken adımları zaten programlarımızda Yeni Türkiye Yüzyılı Maarif modeli olarak tanımladığımız programlarımızda da önceledik.
Onlar zaten var olan hususlar. Bunlara ilave olarak biraz önce ifade etmeye
çalıştığım, dünyada eksikliğini hissettiğimiz konuyla ilgili biz ne
yapabiliriz? Bu konuda dünyaya nasıl bir örnek teşkil edecek programı
oluşturabiliriz? sorusundan hareketle çalışmaya başladık. Ve gördüğümüz şey şu;
dünyada eğitimle ilgili tartışmaların tamamı insani değerlerden kopuk ayrıksı
bir şekilde tamamen içinde yaşadığımız pozitif dünyanın realitelerine,
rekabetçi ortamına ve emperyal mantığına uygun bir biçimde yarışmacı bir kültürle
çocuk yetiştirmek, genç yetiştirmek, eğitim-öğretim sistemlerini buna göre
dizayn etmek üzere kurgulanmış bir dünya düzeni söz konusu. Hal böyle olunca
adaletin egemen olduğu zulümlerin işgallerin çocuk ölümlerinin temel hakkı
hürriyetlerin ortadan kaldırıldığı bir dünyadan neden şikayet ediyoruz? Bunun
önüne nasıl geçeceğiz? Bu sorunun cevabını vermek gerekiyor. Bu sorunun
cevabını vermeden dizayn edilen eğitim sistemleri bahsettiğimiz hastalıklarla,
bahsettiğimiz sakatlıklarla karşı karşıya kalmak durumundadır” ifadelerini
kullandı.
2014 YILINDAKİ
MÜFREDAT DEĞİŞİKLİĞİNE DEĞİNDİ
Nasıl bir eğitim düzeni dizayn edilmesi gerektiği hususunda
konuşan Bakan Tekin, “Eğitim öğretim sistemlerinin içerisinde programlarımızın
içerisinde dünyanın tamamında bütün ülkelerde bu değerleri içselleştirecek bir
program oluşturmadığımız sürece burada bizlerin dünya barışından temel hak ve
hürriyetlerden bahsetmesi biraz sahicilikten uzak bir yaklaşım gibi olur.
Dolayısıyla biz Türkiye'de Sayın Cumhurbaşkanımızın Recep Tayyip Erdoğan
beyefendinin başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı süresinde biz Milli Eğitim
Bakanlığı'nda önce şunu yapmaya çalıştık; dedik ki bir kere eğitim
programlarımızda ötekileştirici, ayrıştırıcı, temel hak ve hürriyetleri
sıkıntıya sokacak komşularımız, etrafımızdaki ülkeler ve dünyanın neresinde
olursa olsun herhangi bir kişiyi ötekileştirecek bütün ifadeleri eğitim öğretim
programlarımızdan 2014 yılındaki müfredat değişikliğiyle çıkardık” dedi.
“MERKEZİNE İYİ İNSAN,
ERDEMLİ İNSANI ALAN BİR EĞİTİM PROGRAMI İNŞA ETTİK”
“Biz önce nasıl bir dünya tahayyül ediyoruz? Nasıl bir dünya istiyoruz? Dünya devletleri olarak, dünyadaki entelektüeller olarak, dünyadaki siyasetçiler olarak nasıl bir dünya hayal ediyoruz?” diyerek sözlerine devam eden Tekin, “Önce onu koymamız lazım ortaya. Bunu tartıştığımızda adaletin egemen olduğu, insan hak ve hürriyetlerinin maksimum güvence altına alındığı ve amasız fakatsız herkesin yaşam hakkını başta olmak üzere bütün özgürlüklerinin saygın bir değer olarak kabul edildiği bir dünya düzeni inşa etmemiz gerekiyor. Bunu inşa edebilmek için nasıl bir Türkiye toplumu inşa etmek gerekiyor sorusunu sorduk ve Türkiye toplumunu bu şekilde dizayn etmek için de nasıl bir eğitim sistemi inşa etmemiz gerekiyor sorusuna cevap vermeye çalıştık. Burada da şöyle bir noktaya geldik. Türkiye Yüzyılı Maarif modeliyle bahsettiğimiz bütün bu idealize ettiğimiz dünyanın yaratılabilmesi için inşa edilebilmesi için biz şuradan hareket ettik.
Önce biz bir iyilik hareketi başlatalım.
Türkiye'de eğitim öğretim sistemimizi buna hizmet edecek şekilde dizayn edelim.
Ondan sonra bunu dünyada bu ve benzeri platformlarla tartışarak bunun
yaygınlaşmasını sağlayalım. Böylece dünya barışına, dünyada demokrasinin, insan
hakların temel hakkı hürriyetlerinin egemen olduğu bir dünyanın kurulmasına
hizmet etmek için somut bir adım atmış olalım dedik. Ve merkezine insanı alan
erdemli değerlerine saygı gösteren evrensel değerlere saygı gösteren ve bu
değerleri hem kendi üzerinde hem ülkesinde hem de dünyada içselleştirmiş bir insan
profili oluşturmak gerektiğinden hareketle biz merkezine iyi insan, erdemli
insanı alan bir eğitim programı inşa ettik ve bu yıl itibariyle de 2024-2025
eğitim öğretim yılı itibariyle de bu programımızı uygulamaya başladık” diye
konuştu.
“ÖRNEKLİK TEŞKİL
EDECEK BİR MÜFREDAT SÜRECİNİ BAŞLATTIK”
Tekin, “Burada eğitimle ilgilenen herkesin gündemini aldığı
yapay eğitimde yapay zeka uygulamalarından kız çocuklarının eğitime erişiminin
sağlanmasına kadar bütün evrensel tartışmaları bütün uluslararası göstergeleri
zaten bir veri olarak alıyoruz. Zaten eğitim öğretim sistemimizi buna göre
dizayn etmeye çaba sarf ediyoruz. Ama bunu yaparken bu tür toplantılarda
konuşulan barış, insan hakları gibi söylemlerin havada kalmaması için bir
mekanizmanın bir organizmanın harekete geçmesi gerekiyor. Bir şeyler yapması
gerekiyor. Konuşarak sadece bunlarla ilgili meramımızı anlatarak iyi niyet
temennilerinde bulunarak mesafe kat edemeyeceğimiz açık. Dolayısıyla biz Sayın
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Türkiye'de evrensel dünya barışına dünyada
insan haklarının amasız fakatsız egemen olmasına yol açacak, örneklik teşkil
edecek bir müfredat sürecini başlattık” şeklinde konuştu.