ELİNE YÜZÜNE BULAŞTIRMANIN ADI!

Bizim Türkçemizde çok güzel deyimler vardır. Bunlardan biri de ‘Eline yüzüne bulaştırmak’ diye. Bunun anlamı ise, ‘Bir işi gerektiği gibi yapamamak, başarısız olmak, becerememek.’

Böyle olaylar bizim tarihimizde de doludur. Her dönem bu tür beceriksizlikleri görür ve yaşarız. Hele siyasette ise işi çığırından çıkaran yaşanmış örnekleri var.

Bunun en canlı ve yakın tarihimizdeki örneği Antalya’da yaşandı. Öyle aramak için aylar ve yıllarca geriye gitmeye gerek yok. Birkaç gün önceye bakmak (31 Mart 2022) yeterli.

Ulusal medya dahil tüm medyada ‘Antalya’da AK Parti Kepez Gençlik Kolları Başkan Yardımcılığı görevinden ve partisinden istifa eden Mehmet Tayfur, beraberindeki 412 kişiyle birlikte İYİ Parti’ye katıldı’ diye bir haber var.

Hem de öyle böyle değil. İYİ Parti Antalya İl Binası'nda düzenlenen törende, partiye yeni katılanların rozetlerini İl Başkanı Mehmet Başaran’ın taktığını gösteren haber.

İş bununla kalsa iyi. İl Başkanı Başaran, “Emeklerinden dolayı partilimiz Yusuf Öztürk, Mine Fidan, Mehmet Ali Erdoğdu ve Ahmet Fırathan'a teşekkür ediyoruz” diyor bu katılım için.

Demek ki bu iş için baya bir emek harcanmış. Harcanmış harcanmasına da, Yargıtay’ın internet sitesinden bu istifaları sorgulamak hiç kimsenin aklına gelmemiş!

Şimdi sıkı durun. Bir iş eline yüzüne nasıl bulaştırılırmış bir görün. Bu olaydan 6 gün sonra AK Parti Antalya İl Başkanlığı açıklama yaptı. Olayın iç yüzünü kamuoyuna açıkladı.

Bugün Lider Gazetesi’nin manşet haberinde detaylarını okuyup göreceksiniz. Bunun için detaylara fazla girmeyeceğim. Lakin şöyle kısaca anlatayım size.

Efendim, son dönemde AK Parti üzerine her alanda bir algı operasyonu yapılmaya çalışılıyor. Yetmedi iftiralar atılıyor. Bu son olay algı operasyonlarından sadece biri.

Nasıl mı? İşte cevabı; “Bahsi geçen isimin bırakın Kepez Gençlik Kolları Başkan Yardımcılığı görevini, partimizin hiçbir kademesinde görev almadığı,  hatta kuruluşundan günümüze partimize üye kaydı dahi bulunmamaktadır.” deniyor 

Bunu ben değil koskoca iktidarın yani hükümetin Antalya temsilcisi olan AK Parti İl Başkanlığı diyor. 

Hatta açıklamada, “Göz göre göre kamuoyunu yanıltan, topluma yalan söyleyen İYİ Parti İl Başkanı Sayın Mehmet Başaran’ı kınayarak yaşanılan bu siyasi komediyi milletimizin vicdanına bırakıyoruz” ifadelerine yer veriliyor.

Yukarıdaki satırlarda anlatmaya çalıştığım gibi kimse Yargıtay’ın web sitesinden bu istifayı sorgulama zahmetinde bulunmamış. Dolayısıyla AK Parti karşı bir hamle ile şapa oturtmuş.

Buna benzer bir örnek Meral Akşener’in m TBMM’deki grup toplantısında kürsüye çıkarıp ‘İşsiz’ diye lanse ettiği ancak o kişinin yurt dışında lüks eğlence mekanlarında fotoğrafının çıkması ile yaşanmıştı.

Ha unutmadan tiyatronun perdesi kapanmadan bir not daha vereyim. Belki İYİ Parti’nin işine yarar. AK Parti’den o tarihte 412 kişi istifa etmemiş tam aksine yeni üyeler yapılmış.

Şimdi en başa dönersek. İYİ Parti İl Yönetimi, resmen bu katılım işini ‘Ellerine yüzlerine bulaştırmış’ desem yalan olmayacak. Öyle değil mi?

BU DA İFTİRA ÖRNEĞİ

Dedim ya, “AK Parti’ye karşı algı ve iftira operasyonları yapılıyor” diye. Algı operasyonunu yukarıda okudunuz. Sıra geldi şimdi de iftira operasyonuna. 

29 Mart Salı günü AK Parti Manavgat İlçe Başkanı Ahmet Ali Erol, düzenlediği basın toplantısında ilçeye yapılması planlanan yeni devlet hastanesi ile ilgili gelişmeleri anlattı.

İddiaya göre o toplantının sonunda skandal bir olay yaşandı. İlçede sözde gazetecilik yapan Nalan Akpınaroğlu, toplantı sonrası Erol tarafından telefonla aranarak ilçe başkanlığına çağrıldığını ve burada bir personel tarafından, devlet hastanesi hakkında olumsuz haber yapmaması için kendisine rüşvet teklif edildiğini öne sürdü.

Tabi bu konu bundan sonra CHP’li milletvekilleri tarafından TBMM’ye taşındı. Oysa ki AK Parti tarafından bu konuda yapılan suç duyurusu ve soruşturmanın sonucu beklenmeliydi.

Neyse. Ben kimsenin danışmanı değilim. İsteyen istediğini söyler. Ancak bu olayı bende kendi çapımda araştırdım. Gazeteci olduğunu söyleyen hanımefendiyi araştırdım kim diye.

Hakkında olumlu bir cümle kuran gerçek gazeteci çıkmadı. Çünkü gerçek gazeteciler bu hanımefendiyi gazeteci olarak görmüyor. 

Sadece sosyal medyadan sansasyonel olayları yazdığını belitti benim meslektaşlarım. Hatta bir dergisi olduğunu ama 7-8 aydır yayın yapmadığına dikkat çektiler.

Kendisinin normal haberlere değil davet edilen toplantılara katılım sağladığını anlattılar. Daha ötesi, kendisini toplantı yerlerinde gören gerçek gazeteciler toplantıyı terk ediyormuş!

Bu olayın yaşandığı iddia edilen toplantı öncesi ulusal bir medyanın temsilcisi aynen böyle yapmış. Zaten Akpınaroğlu, toplantıya davet edilmemesine rağmen gittiğini soru sormak istediği içinde kovulduğunu kendi ağzı ile ikrar ediyor. Ama rüşvet yerine “Tomarla para uzatıldı” diyor.

Sevgili dostlar. Bir rüşvetin nasıl oluştuğu kanun ve kitaplarda, “Yaptırılmak istenilen bir işe yasadışı kolaylık sağlaması için ilgili görevliye ya da görevlilere el altından verilen para, mal vb.” tanımlanmıştır.

Ortada zaten böyle bir olay yok ama olduğunu farz edelim. Öyle verilmek istenen para el altından değilmiş zaten, tomarla imiş! Dolayısıyla böyle saçma sapan bir olay icat edilmiş.

Niye böyle yapılmış, kim yaptırmış onu ben bilemem. Nalan Akpınaroğlu’nun ifadesinde suçladığı parti görevlisi böyle bir olay olmadığını iddia ediyor. Sonuçta soruşturma sürüyor.

Ama benim edindiğim intibaa ya göre olay iftira. Hem de siyasi destekli. Fakat bütün gerçek soruşturma sonunda ortaya çıkacak. Hep birlikte göreceğiz.