DUYGUSAL HİSSİZLEŞME
"Artık sevemiyorum, sevilmek de önemli değil. Kimse
beni heyecanlandırmıyor, ciddi ilişki yaşamak yorucu. Zaten aşık da olamıyorum.
Ne mutluyum, ne mutsuz. Ne evlenmek, ne boşanmak, ihanet ya da sadakat hiç bir
şey ifade etmiyor bana. Artık kırıl(a)mıyorum, kız(a)mıyorum, sevinç yok ama
mutsuz da değilim. Eskiden vahamete kapılarak izlediğim vahşet haberlere bile
vicdanım kör.
Bir film izler gibi izliyorum. Birilerinin kalbini mi
kırmışım, birileri de benimkini mi? Farkında bile değilim. Hayalim de yok
artık, hayal kırıklıklarım da. Ne yerdeyim ne gökte. Kendimi iyi de
hissetmiyorum kötü de. Kısacası ben
artık hissetmiyorum. Oysa eskiden böyle miydim? Aşık olurdum; ağlardım,
korkardım, küserdim, heyecanlanırdım, hayaller kurardım…"
***
Bu cümleler size de tanıdık geliyorsa duygusal hissizlik
yaşıyor olabilirsiniz. Peki, nedir bu duygusal hissizlik? Peşi sıra yaşanan
acılar, travmatik olaylar, aldatılmak, terk edilmek, şiddet, kayıplar, savaşlar
ekonomik ve sağlık gibi sorunlar; kişilerde eskisi gibi duygusal reaksiyon
vermemeye sebep olur. Zihin yaşadığımız acıyı bir daha yaşamamamız için 'donma
tepkisi ' göstererek bizi korumaya alır. Yani daha önce etkilendiğimiz olaylara
artık ilgisiz, isteksiz ve soğuk oluruz. Eğer siz de benzer durumdaysanız bu
yazım size göre.
***
İnsanlar ve hayvanlar tüm evrimsel süreçte hayatta kalmak
için 'savaş- kaç- don', tepkilerini kullanır. Savaş -kaç tepkisi, kalp hızını
artırırken, donma tepkisi kalp hızını düşürür. Bu durum günümüz hissizlik
sorununu ilkel yönden bir nebze açıklar. Misal, eve hırsız girdi, yataktasınız
genelimiz donma reaksiyonu gösterir, kıpırdamayız. Yani zihin tehdit gördüğü
durumlarda donma reaksiyonu verir. Güncel yönden açıklayacak olursak medyada
izlediğimiz, savaş deprem, şehit, şiddet haberleriyle ilk karşılaştığımız
zamanlar ki duyarlılığımız ile tekrar tekrar şahit olduğumuzdaki duyarlılık
daha az yahut nötr olur.
***
"Karda donmak üzeresin, uyumak tatlı geliyor."
İlişkilerdeki his kaybını ise hepinizin bildiği
"Issız Adam" filminin bu meşhur sözü ile pekiştirelim.
Kaçıngan bağlanma stiline sahip başrol karakteri muhtemelen çocukluk ve
yetişkinlik dönemi ilişkilerinde güvenli bağlanma sorunlarına sürekli olarak
maruz kalmıştır. Sonucunda da adeta ruhuna beton dökmüşcesine hissiz, soğuk,
ilişkilerden kaçan birine dönüşmüştür. Cinsel odaklı günübirlik ilişkilere
yönelir çünkü bağlanmaktan terkedilmekten ve tekrar acı çekmekten korkar…
***
Sık sık yaşanan aldatılmalar, terkedilmeler, emeklerinin
sonucu gördüğün nankörlükler, güven duygunun zedelenmesi, hayal kırıklıkların,
verdiğin mücadeleler hep aynı senaryolar derken bir bakmışsın artık hislerin
yitip gitmiş. Sonunu bildiğin bir film izlemek gibi heyecansız, boşa kürek
çekmek gibi de anlamsız ve yorucu.
Çoğumuzun vücudunda kronik bir ağrısı vardır ya hani. ( Baş,
boyun, sırt, mide ağrıları gibi.) Artık
Kolay kolay hissetmeyiz ama ilk zamanlar oldukça zorluyordu öyle değil mi?
İlişkilerde böyle tekrar tekrar aynı uyarıcıya, aynı soruna maruz kalmak, o
duyguları algılamamamıza sebep oluyor.
***
Bu problemi mikro seviyeye çekmek için birçok yöntemden
bazısı şöyle;
Başta sosyal medya detoksu yapabilir, inzivaya
çekilebilirsiniz. Uzun süre ilişkisizlik de iyi bir yöntemdir. Örselenen
duygular kendini yenileyecektir. İlişki için aşık olmayı bekle. Biter bitmez
yeni ilişkiye, bariyer sevgiliye, yara bandı aşklara yelken açarsan yıpranır,
duygusal his kaybı yaşamaya başlarsın. Her şeye çabuk ulaşmak, haz odaklı
yaşamak da bir süre sonra duygusal hissizliğe sebep olacağından daha
farkındalıklı yaşaman gerekir. Yanı sıra medyayı doğru ve sınırlı kullanmak
oldukça önemlidir Ruhsal sağlığı bozan içeriklerin gündüz kuşaklarında
verilmesi başlı başına toplumsal hissizliğe neden oluyor. Bunu da ayrıca ele
alacağım.
KUTU
HANGİ YAŞTA OLMAK İSTERDİN?
Geçen gün bir yerde denk geldiğim bir diyalog ile yazımı
noktalıyorum.
Yaşlı bir kadına “hangi yaşına geri dönmek istersin” diye
soruluyor;
Kadın: 18
Soran kişi: “Çok mu güzel geçti o yılların?
Kadın: Hayır ama
umutlarım vardı o yıllarda.
Tıpkı bunun gibi. Hisleri vardı insanların o yaşlarda...