DUYGU MU? PROFESYONELLİK Mİ?

Kimse kusura bakmasın konuştuklarımızda, yazdıklarımızda hep Antalyaspor’un iyiliğini istedik. Doğru bildiğimizden şaşmadan inandıklarımızı söyledik. Doğruyu göstermeye çalıştıkça eleştiriyoruz diye bize sallayanlar sizin üç haftadır söylemediklerinizle takım daha mı iyi hale geldi?

Ben bu takımı babamın omuzlarında Atatürk stadyumunda koltuksuz tribünlerde sevdim. Okuma yazma bilmiyordum her tezahüratı her 11’i ezbere sayıyordum. Bırakın da biz duygusal olalım. Bugüne kadar ne yazdıklarımdan ne programlardan, ne bir menfaatim ne de 1 kuruş dahi beklentim olmamış takımın iyiliği için konuşuyorsam DUYGUSAL davranmak en doğal hakkım…

Ama futbolcusundan teknik heyetine sizler profesyonelsiniz evet kulübü seviyorsunuzdur, takıma bağlısınızdır ama ne hoca alacağı kararlarda ne saha da futbolcu gösterdiği performansta duygularını işin içine karıştıramaz.

Hoca oynatacağı oyuncu seçiminde duygusal davranamaz ya da inat edemez. Profesyonelce karar vermek zorunda…!

Oyuncular beraber oynadığı oyunculara ya da hocasına karşı duygusal hareket edemez. Profesyonelce karar vermek zorunda…!

Gel gelelim bizim kulübün gidişatı inatlar ve duygular fırtınası…

Haftalardır söylüyorum bu geriden oyun kurma planına ne Boffin uyar ne stoper hattımız… 3 haftadır yenen goller ortada bu oyun kurulusunda inat edersen daha kadroları saymadan golü yer hale gelirsin…

Eğer bu geriden oyun kurma planıyla oynayacaksan kadro neden böyle kurulmadı?

Ama biz hala aynı oyuncular ve aynı oyun yapısında inat etmeye devam edelim. Sadece oyun yapısı mı yine sezon basından itibaren konuştuğumuz duran top çaresizliğimiz devam ediyor. Takım eksik, oyuna giremiyor üst üste duran top kazanıyoruz. Takım ve taraftar ateşlemeyi vermek için bir kıvılcıma bakıyor ama her duran topu kalecinin ellerine göndermekten başka duran top organizasyonumuz yok.

Bazı takımlar vardır kazandığı her duran top tehdittir. Biz de işler tam tersi rakip o kadar gönül rahatlığıyla faul yapıp bizi kesiyor ki devamında içi rahat duran toplar çalışmamış kaleciye yada sadece penaltı noktasına kesilmiş ortalarla bitiyor.

Bütün bunların aksine en beni üzen nokta takımın geçen seneki ve sezon basında ki kaybetmeyi kabul etmeyen mücadelesinin yerini artık saha da kabullenilmişlik ve mücadelesizliğin almış olması…

İkinci yarı oyunu dengelemek için hamle yapıyorsun dakika 58:17’de oyuna giren Nakajima 58:30’da oyundan atılıyor. Sadece 13 Saniye….!!! Gereksiz bir hareket gereksiz bir faul tek kelimeyle sorumsuzluk…!!!

Ersun hoca döneminde takımın tribün ve taraftarla arasının açılmasını hep eleştirdim ve Nuri hoca geldiğinde bu bağın olması gerektiği gibi ne kadar güzel sağlandığını anlattık ama tribünler dolacak diye yola çıkmışken maç bitmeden boşalan tribünlere geldiysek durumun vahametini oturup düşünmek gerekiyor.

Son söz; duygular şelale akıyor. Duramıyoruz, dayanamıyoruz. Ama bu takımı sevmekten hiç mi hiç vazgeçmiyoruz. Vazgeçmeyeceğiz…