DÜŞMANIMIZ ŞEYTAN

Şeytan, bazılarını başarı ve zevk vaatleriyle, kimisini güç ve zenginlik, bazılarını kendisinin Hakk’a ulaşmada tek yol olduğunu söyleyerek, bazılarını Allah ve ahiretin olmadığını söyleyerek ve bazılarını da ahiretteki hesabını vereceğinden emin olmasını telkin ederek yoldan çıkarmaya çalışır.

***

Veya bazı şefaatçilerin ona şefaat edeceği garantisini dayatma yolunu seçerek onları saptırmaya çalışır. Kimin en zayıf tarafı neyse o alanda kandırarak aldatmaya çalışır. Şeytan, lanetlenip kovulduktan sonra Yüce Allah’tan bir istekte daha bulundu ve dedi ki:

***

 “Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.  Dedi ki: ‘O halde, süre tanınanlardansın, sen gözlenip ertelenenlerdensin.”  “Sonra Şeytan dedi ki: ‘Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka kışkırtıp azdıracağım. Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onları (insanları) saptırmak için mutlaka senin dosdoğru yolunda pusu kurup oturacağım. Sonra muhakkak onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Çoğunu şükredici bulmayacaksın. Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç.”

***

Allah: ‘İşte bu haktır ve ben hakkı söylerim. Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım” dedi.  Burada Şeytan, Allah’a meydan okumaktadır: ‘Bari bana insanların tekrar dirilecekleri mahşer gününe kadar süre tanı ki, ben, senin benim üstümde değer verdiğin insanın buna layık olmadığını göstermek için azami çabamı harcayayım. Onun nasıl nankör, şükretmeyen ve samimiyetsiz bir yaratık olduğunu sana kanıtlayacağım’ demektedir.

***

Yüce Allah’ın ona süre tanıması ise, düşündüklerini yapabilmesi için bir fırsattı. Şeytanın arzusu aslında, kendisine verilen ‘Allah’ın yeryüzündeki vekilliği’ ne uygun olmadığı hususunda insanı, zaaflarından faydalanarak kandırmaktı. Allah, O’nun bu isteğini kabul etti.

***

Allah, Âdemoğlunu saptırmak ve Sırat-ı Müstakimden uzaklaştırmak için istediklerini yapabilmek için Şeytan’ı serbest bıraktı. O’na, insanı saptırmak için düşündüğü her türlü hileyi yapma izni verildi. İnsanları batıl yola sevk etmek için ona şu şartla bütün yollar açık olacaktı: “Gerçekte senin, kullarımın üstünde herhangi bir zorlayıcı gücün olmayacak.” 

***

Bu şu demektir: ‘Kötüyü iyi göstermek suretiyle onları hatalara düşürmek, geçici umutlarla aldatmak, boş arzu ve heveslerle kötü yollara davet etmek için, senin çeşitli girişimlerde bulunmana izin verilecektir. Fakat senin, ne onları kendi yolunu takip etmelerine zorlayıcı, ne de onları, Sırat-ı Müstakimden alıkoyacak bir gücün olacaktır, yeter ki, onlar doğru yolu takip etme kararında olsunlar.’

***

Ancak iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, adalet-zulüm, kısaca hak ve batıl açıkça ortada iken ve insanlar da bunlardan haberdar iken günahlara, kötülüklere meyledenler yanlış tercih yapıp hüsrana uğrayanlardan olurlar.

***

Çünkü şeytanlar günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler ve onları aldatırlar.