DÖVEN DE YOK SÖVEN DE YOK
Antalya’da birileri üniversiteyi karıştırmak istiyor. Ya bilerek ya da bilmeyerek. Birileri Kürt gençleri kullanarak, diğerleri ise rektör ile yeni atanan Milli Eğitim Müdürü’nü!
Hadi Kürtleri kullanarak ortalığı yangın yerine çevirip ortamı 1970’le geri getirmeye çalışanların amacını anladık. Peki, bir atamayı kavgaya dönüştürmek isteyenlerin amacı ne?
Bunu anlamak biraz zor işte. Kendileri üniversite ile iktidarı karşı karşıya getirmeye çalışma içine girince birilerinin yandaşı olmuyor, bizler olayı yazsınca ‘Yandaş’ yaftası yiyoruz.
‘Yandaşlık’ ve ‘Candaşlık’ kime ve neye göre? Bu kişiye göre değişiyor sanırım. Ben hayatımda kimsenin yandaşı ve candaşı olmadım. Sadece doğrudan yana oldum.
Neyse gelelim meseleye, anlatmak istediğim konuya. Efendim, geçen haftalarda ‘AKP, Reis’in atadığı rektörü dövüyor’ diye bir iddia ortaya atıldı.
Okuyanlar sanki ortada bir dayak olayı var sandı. Ama iddiayı ortaya atanda satır arasında “Mecazi” dedi. Oysaki olay başka. Üzüm yemek değil bağcıyı dövmek mesele.
Herkesin malumu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Akdeniz Üniversitesi tarihinde ilk kez bir kadını Prof. Dr. Özlenen Özkan’ı ‘Rektör’ olarak atadı. İşte bundan sonra kıyamet koptu.
Kimisi bu atamaya karşı çıktı, kimisi kulp taktı, kimisi de olayları başka yönlere çekti. Ama aradan geçen zamanda herkes gördü ki kadın rektör yaptıkları ile üniversitede yeni bir devrim yaşandı.
Tam işler iyi giderken, Rektör Özkan’ın Cumhurbaşkanı ile diyalogundan dolayı birçok üniversitenin önü açılırken birileri bu işten rahatsız oldu. Hal böyle olunca düğmeye basıldı.
Bu sırada Akdeniz Üniversitesi’nin eski Genel Sekreteri Emre Çalışkan’ın Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atanması gündeme geldi. Ortalık karıştırılacak ya fırsat kollayanlar eski defterleri karıştırdı.
Bir soruşturma meselesini ellerine aldılar çevirdikçe çevirdiler, baktılar olmuyor işin içine AK Parti İl Başkanlığı ile milletvekillerini sokuşturdular. Amaç ortalığı karıştırmak ya.
Baktılar yine olmuyor bu kez de ‘AKP, Reis’in atadığı rektörü dövüyor’ iddiasını ortaya attılar.
Aslında öyle bir şey yok. Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan’ı ne döven ne de söven yok. Fakat ‘Çamur at izi kalsın’ misali mikserlik yaptılar güya. Ama işin aslı öyle değildi. Her fırsatta AK Parti Milletvekilleri Rektör Özkan ile bir araya geliyor destek veriyordu.
Ama o ortalık karıştırıcı mikserler bunu görmezden gelip, üniversitedeki bir etkinliğe milletvekillerinin katılmasını bile farklı yönlere çekti.
Bunlar böyle yaşanırken geçen gün AK Parti İl Başkanı İbrahim Ethem Taş, Milletvekilleri Mustafa Köse, Kemal Çelik ve İbrahim Aydın, Rektör Özlenen Özkan ve ekibini ziyaret etti.
Tabi o mikserler buna da bir kulp takacaktır ama varsın olsun. Bu buluşmada, üniversitenin sorunları, yeni projeleri ile yatırımları ele alındı. Fotoğrafa bakınca ortada ne dövmenin nede sövmenin olmadığı açık ve net görüldü.
Bu tür görüşmeler öncede vardı, şimdi de var ve bundan sonrada olacak. Çünkü üniversite ile ne Cumhurbaşkanı’nın ne de onun temsilcilerinin arasını kimse açamayacak.
5 İSKENDER’İN 2’Sİ BİZE
Rusya’nın Ukrayna’ya 23 Şubat’ta saldırması ile günlerde ‘Bizi bekleyen iki tehlike’ başlıklı bir yazıyı kaleme alıp, turizm ve sebze meyve ihracatında yaşanacak krize dikkat çekmiştim.
Hakikaten de öyle oldu. “Rusya’nın Kiev'e attığı 5 İskender füzesinin 2’si Antalya’ya düştü” dersem yalan olmaz. Biri turizme, diğeri yaş sebze meyve ihracatına oldu. Kasıp kavurdu.
Geçen yıl geçen yıl Antalya’dan Ukrayna’ya 65 milyon, Rusya’ya ise 85 milyon dolarlık bir sebze meyve ihracatı yapılmıştı. Bu rakamlar belki tarihimizin en iyi dönemlerinden biriydi.
Taki Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açıncaya kadar. Atılan her bombanın, her füzenin etkisi büyük oldu. Ateşinin yakıcılığı Antalya’yı etkiledi. İhracat ve turizm durdu.
Antalya’da hem üretici, hem ihracatçı hem de toptancı haldeki komisyoncular çok dertli. Herkes kan ağlıyor. Sanki atılan ‘İskender’ füzeleri buraya düşmüş gibi herkes karamsar.
Ürünler ya serada, ya soğuk hava depolarında ya da toptancı halde bekletiliyor. Ama nerede kadar. Fiyatlar tepetaklak. Bir süre sonra belki çürümeye başlayacak. Hal yeri değil sanki cenaze evi gibi.
Tabi turizm sezon açılmadığı için etkisini tam manasıyla göremedi. Birde bu dert var.
Şimdilik üretici, ihracatçı, komisyoncu bu savaşın biran önce bitmesini bekliyor.
Umarım savaş kısa sürer ve atılan ‘İskender’ füzelerini değil ‘İskender’ kebabını yiyen taraf oluruz. Aksi halde bunun en büyük zararını gören yine biz oluruz.
KİMİN HAKKI!
8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaştıkça kadınları hatırlayanlarda tek tek ortaya çıkmaya başladı. Sanki kadın hayatımızda sadece bir gün varmış gibi!
Bugün önemine binaen Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından bir panel düzenlenmiş. Yapılan afiş dikkatimi çekti. Oturum başkanı Prof. Dr. Mehmet Altunkaya, konuşmacılar; Ömer Uğur Gençcan, Mahmut Kaplan ve Eylem Ülgen. Hepsi kendi alanında uzman.
Kadının hakkını savunacak donanımlı kişiler. Buna bir sözüm yok. Tek sözüm bula bula bir kadın konuşmacı bulmuşlar. Sözüm buna; “Yahu böyle bir günde bari pozitif bir ayrımcılık yapsaydınız ya.”
İnanın kim kimin hakkını savunacak, kim kimin derdini anlatacak bilemedim. Ama üzüldüğüm hukukçuların bile kadını tek kalemde geçmeleri.