DEPREMLE ŞAKA OLMAZ
Türkiye topraklarının yüzde 90’ının deprem tehlikesi altında olduğunu söyleyen Antalya Kent Konseyi Afetler ve Kriz Çalışma Grubu Başkanı Ahmet Çiçek, depremlerle iç içe yaşamayı öğrenilmesinin mecbur olduğunu belirterek, Antalya’nın riskli bölgelerini ve alınması gereken önlemleri belirtti
Binlerce kişinin hayatını kaybettiği, yaralandığı ve yaralarını hala saramadığı 17 Ağustos 1999 depreminin Türkiye için milat olduğunu söyleyen Antalya Kent Konseyi Afetler ve Kriz Çalışma Grubu Başkanı Ahmet Çiçek, Türkiye’nin deprem bölgesi olduğunu ve depremlerle birlikte yaşamayı öğrenilmesi gerektiğini söyledi. 17 Ağustos depreminden sonra çıkan deprem yönetmeliğiyle birlikte yapılan binaların sağlam olduğunu ancak eski binaların risk altında olduğunu dile getiren Başkan Çiçek, Antalya’da deprem yönetmeliğinden önce kalan 100 bine yakın yapı stoku olduğunu vurguladı.
“DEPREMLE YAŞAMAYA MECBURUZ”
Bu yapıların risk altında olduğunu dile getiren Çiçek, acil bir deprem master planı yapılması gerektiğinin altını çizerek, şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye deprem bölgesi bu nedenle depremlerle iç içe yaşamayı öğrenmeye mecburuz. Antalya merkez olarak 1. derecede deprem kuşağında değil. İnsanları korkutmamak lazım ancak hiç bir şey olmaz demek de iyi bir şey değil. Kuzey Anadolu fay hattı ve Doğu Anadolu fay hattı var. Bu fay hattı üzeri 1. derece deprem bölgesi olarak belirtiliyor. Antalya olarak bu fay hattı üzerinde yer almıyoruz ancak bu depremden etkilenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Bu bölgede en çok Fethiye ve Kaş civarından, Burdur, Isparta’ya dolanan 1. derece deprem bölgesi dediğimiz ciddi bir fay hattı var. Bu fay hattı batı ilçelerine çok yakın olduğu için Antalya’nın riskli olan asıl yeri merkezden itibaren batı tarafı. Bu bölgede 7 şiddetinde büyük bir deprem olduğu takdirde Antalya’nın batı ilçelerinin ve merkezinin etkilenmemesi mümkün değil”
RİSKLİ YAPI STOKLARI
Antalya’da 2000 yılından önce yapılan yapıların risk altında olduğunu söyleyen Başkan Çiçek, “Türkiye için 17 Ağustos depremi milat olmuştur. Bu depremden sonraki tüm bakış açısı değişmiş, binalar bu değişikliğe göre sağlamlıkla yapılmıştır. Bu depremden sonra çıkan deprem yönetmeliğine göre yapılan binaların yüzde 90’ı güvenlidir. Buradaki asıl sorun 1999 depremi öncesi yapılan binalardır. Bu binalar eski yönetmeliklere göre yapıldığı için ciddi risk altındadır. Günümüzdeki inşaat teknolojisinin kullanılmadığı bu binalar, ne yazık ki Antalya’da da ciddi oranda fazla. Kesin bir sayı olmamasına karşın 2000 yılından önce yapılan 100 binlere yaklaşan ciddi bir yapı stoku var. Bunlar daha çok Güllük, Deniz Mahallesi, Bahçelievler, Meltem ve Dokuma bölgelerinde bulunuyor. Buralarda hızla güçlendirme veya kentsel dönüşüme gidilmeli” diye konuştu.
“ZEMİN EMNİYETİ ŞART”
Depremin etkisinin yıkım şiddeti ile ölçüldüğünü söyleyen Başkan Ahmet Çiçek, zemini sağlam bir bölgedeki yıkım şiddeti ile zemini çürük olan bir bölgedeki yıkım şiddetinin farklı olduğuna dikkat çekerek, “Bizim zemin emniyeti ve zemin güvenliğini sağlamamız gerekiyor. Antalya’da zemin emniyeti güvenli olmayan yerler arasında Arapsuyu ve Hurma bölgesindeki Liman Mahallesi var. Alüvyonların kumların doldurduğu, yer altı su seviyesinin 3 metreye kadar çıktığı bölgeler var. Zemin emniyeti ne kadar kötü olursa olsun sağlam bina yapılabilir ancak zemin emniyeti sorun olan yerlerde çok katlı bina yapılamaz. Deprem ve zemin emniyeti konusunu dikkate almak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“DEPREM BİLİM KURULU OLUŞTURULMALI”
Afetlere siyasi parti açısından değil bilimsel olarak bakılması gerektiğini sözlerine ekleyen Afetler ve Kriz Çalışma Grubu Başkanı Ahmet Çiçek, acil bir master planı çıkarılması gerektiğinin altını çizdi. Çiçek, depreme karşı alınması gereken önlemleri şu şekilde sıraladı:
“Koronavirüsle ilgili bilim kurulu oluşturuldu. Depremle ilgili olarak da deprem bilim kurulu oluşturulmalı. Kurul içinde işin uzmanlarının yer aldığı kişiler bulunmalı. Bu kurulun aldığı kararlar ve öneriler doğrultusunda hareket edilmeli. Sosyoekonomik değişimlere bağlı olarak imar planları yenilenmeli ve revize edilmeli. Planlar yapılırken su, toprak, hava gibi doğal değerlerin yaşamsal ve kıt kaynaklar olduğu düşünülerek, çevre, denge ilişkileri kurulmalı. Deprem, zemin, afet yerleşim alanları ve kentleşme ilişkileri iyi değerlendirilmelidir. Afetler için kriz yönetim planları olmalıdır. Depremi, afet öncesi, afet anında ve sonrası olarak değerlendiriyoruz. Esas önemli olan afet öncesinde alınacak olan önlemler. Çünkü öncesinde alınacak önlemler, afet sonrası yaşanacakları önlemek amaçlı oluyor. Bunlar vatandaşın bilgisi dahilinde olmalı. Tüm kurumların yaptığı il afet planları var. Bu planlar kapsamında eğitimler yapılmalı. Vatandaşlar deprem olduğunda ne yapacağını bilmeli. Antalya’da il afet planında bin tane toplanma alanı var ama vatandaş buraları bilmiyor.”
FATMA ARSLAN