Denizin yuttuğu şehir tekne turlarının merkezi oldu
Akdeniz’de 6. yüzyılda yaşanan iki büyük deprem sonrası sulara gömülen Kekova Bölgesi -Batık Şehir- her yıl yüzlerce yerli yabancı turistin uğrak yeri oluyor. Neredeyse bir uygarlığı sonlandıran bu büyük felaket sonrası sahil kesimleri su altında kalan şehrin üzerinden bugün tekneler geçiyor. Bölgenin tarihi konusunda bilgiler paylaşan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, “O dönemden sonra hayatın azaldığını, uygarlığın önceki gibi ilerlemediğini ve neredeyse terk edildiğini arkeolojik verilerden ve Sionlu Nikolaos’un Vitası’ndan anlayabiliyoruz” dedi.
Her ne kadar M.S. 141'deki gibi büyük depremler olduysa da
sonrasında kentlerin onarılıp hayatın devam ettiği biliniyor. Ancak özellikle
529 ve 540 yıllarında yaşanan büyük depremler sonucu Demre ilçesi Kekova
Yarımadası'nı da içeren Orta Likya'daki büyük bir bölge sular altında kaldı.
Depremler sonrası oluşan tsunami ve salgın hastalıklar bölgede yaşayan
uygarlığı neredeyse yok etti. Batık Şehir adı verilen bölge bugün yerli yabancı
turistlerin akınına uğruyor. Karadan ulaşımın olmadığı bölgeye turlar
düzenlenip tekneler şehrin üzerinden geçiyor. Denizin altında kalan şehrin
yapıları ise gözle görülüyor ve turistler o anları fotoğraflıyor.
"PLAKALAR DENİZE
DOĞRU 2 METREDEN FAZLA KAYARAK BÜTÜN BÖLGEDEKİ KENTLERİ İÇİNE GÖMÜLMESİNE SEBEP
OLMUŞ"
Antalya'nın Demre ilçesinde sürdürülen Myra - Andriake
Kazıları Başkanlığını yapan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji
Bölümü Öğretim Üyesi ve Prof. Dr. Nevzat Çevik, tarihi olayın yaşandığı bölge
hakkında bilgiler paylaştı. Kekova'daki yerleşimlerin batmadan önce üzerinde
yoğun yaşamın olduğu bir bölge olduğunu kaydeden Prof. Dr. Çevik, 529 ile 540
yıllarında yaşanan büyük depremler ve sonrasında yaşanan tsunami ile salgın
hastalıklarla neredeyse 200 yıl boyunca bölgenin sessizliğe büründüğünü
söyledi. Çevik, “Sadece Kekova bölgesi değil, Andriake, Finike, Kaş çevresinde
bütün bölge batmış. Bu batığın da en erken ne zaman olabileceğine dair
fikirlerimiz var. Batık kentlerin sulara gömülmüş yapılarının tarihleri felaket
için bir alt tarih sınırı veriyor. Kapağına dek sulara batmış lahit ya da
Andriake Limanı'nın tamamı batmış rıhtım caddesinde lentosuna kadar sulara
gömülmüş yapılar bölgenin battığını gösteriyor. 6. yüzyıldaki büyük
depremlerde, plakalar denize doğru 2 metreden fazla kayarak bütün bölgedeki
kentlerin sulara gömülmesine sebep olmuş. Bundan sonra o kentlerin sahil
kısımlarındaki hayatın bittiğini özellikle denize yakın limana ya da sivil
yerleşime ilişkin konut gibi diğer yapıların sulara gömülmüş olmasından
anlıyoruz. Üst kısımlarına Hristiyanlık döneminde hayatın devam ettiğini
görüyoruz ancak klasik ve Helenistik Çağ ile Roma'nın bir kısmında o kentlerin
sahil kısmı kullanılıyordu, özellikle Simena, Teimiussa, Aperlai ve Kekova
Adası ve çevrelerindeki yapıların sahile yakın olanları tamamen sular altında
kaldı. Bugün tekne gezginlerinin gördüğü yarısı sular altında kalmış basamaklar
ve yapılar bu batışın sonucudur” dedi.
"DÖNEMİN
AKDENİZ'DEKİ EN BÜYÜK LİMANI DA İŞLEVİNİ YİTİRDİ"
Oluşan tablo sonrası batık ve dolgularla beraber Akdeniz'in
en büyük antik limanı Andriake'nin de işlevini kaybettiğini aktaran Çevik,
“Andriake'deki kazılarda MS 7. Yüzyıl sonrasına ilişkin buluntu ele geçmemesi
bu nedenledir. Kekova'da çok sayıda liman ve sığınaklar var. Özellikle
Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde yoğun bir deniz trafiği var. Andriake
antik Akdeniz'in en büyük limanlarından biri olduğu için orada çok büyük bir
uluslararası gemi trafiği yaşanıyordu. Liman işlevini yitirince bu kullanım çok
azaldı. Bunun temel nedeni depremler. Binlerce deprem oluyor. Özellikle Fethiye
Burdur hattında ana bir hat var. O hattaki büyük depremler
de Likya'yı etkilemiş. Akdeniz içindeki büyük depremler de bütün bu kentlerin
etkilenmesine yol açmış. Depremler sonrası tsunami ve salgınlar gibi etkenler
de oradaki uygarlığı, kültürü ve yerleşim popülasyonunu derinden etkiliyor ve
hayatı değiştiriyor. O dönemden sonra hayatın azaldığını, uygarlığın önceki
gibi ilerlemediğini ve yerleşimlerin terk edildiğini arkeolojik verilerden de
görebiliyoruz. Bu oluşumlar şimdi muhteşem görüntüler oluşturan pitoresklere
dönüşmüş durumda. Doğanın ve kültürel kalıntıların terkediliş sonrası
oluşturduğu doğal sarmal eşsiz bir kültürel peyzaj oluşturmuş durumdadır. Bu
nedenle Kekova sadece en berrak denizi ve Dalmaçya tipi etkileyici doğası ile
değil su altında kalmış kalıntıları ile de akıl almaz bir görsellik
oluşturuyor” ifadelerini kullandı.
İHA